Her gün kafamdan deneyimlerin özeti geçiyor.
Bir durum karşısında gelişen pratik zekamın sonuçlarına sair cümleler kuruyorum. Geçmişte olanla bu an arasındaki bağı farkettiğimde bunu bir görüş olarak dillendirmiyorum.
Bir çiçek gördüm bugün rengi turuncu sarı kırmızı karışık, sanki onu görmem için oradaydı ve yaşamak kötü şeyleri örten güzellikleri görmek içindi.
Her gün kafamdan deneyimlerin özeti geçiyor.
Bir durum karşısında gelişen pratik zekamın sonuçlarına sair cümleler kuruyorum. Geçmişte olanla bu an arasındaki bağı farkettiğimde bunu bir görüş olarak dillendirmiyorum.
Neredeyse 35 yıl olmuştur bir kitap okumuştum adı "üçüncü göz" yazar Lobsang Rampa.
Tibet'e Tibetlilere dairdi konusu .
Yeniden bedenleşmeye inanıyorlar, her canlının bedeni öldükten sonra ruhunun bir başka bedende yer yüzüne döneceği inancı..Reankarnasyon.
Bu sabah durduk yere bu teoriye takıldı aklım. Acaba Tibet'in ruhani liderleri simdilerde ne düşünüyorlardı. Bu iddialarda bir gerileme veya gelişme olmuşmuydu.
Öyle geçti aklımdan.
Öğleden sonra T24de son dakika haberlerine bakarken "
Bizim köyde abi yoktu, senden büyük erkek kardesler aga idi. Abi ve ya ağabey şehirde olunurdu.
Benim küçükagam yusup (yusuf'un köycesi) feşel (yaramaz) bir çocuktu. Bizi(hamiye ve ben) döverdi. Bize tek Agalığı her kafası attığında pataklamaktı. Biz de habire "Neneee Neneee!!"diye ağlar -bize vurmaması için- cezalandırmasını annemden isterdik. Güney mahallenin yalnız vadisi bizim vakırtımızla (gürültü) dolardı. Ve Nene'm feryadımıza vaktinde yetişmezdi.
Bütün erkek çocuklar gibi sorumsuz olan agamız orta okulda cigara içmeye başlamış. O yılların bafra ve ikinci (filtresi sigaraları) idi bunlar. Kimse görmesin diye bir mendile sarar Dumbalak bayırında bir taşın kovuğuna saklardı.
Hikaye, yani Dram , erken yaşta sigara içmek üzerinedir.
Agam,
Küçükken (hangimiz ağır hasta olmadık ki) ateşli bir hastalık geçirmişsin Nenem seni Beşikdüzü'ne götürmek istemiş ama karayolları bakımevinin orada sel yolu kapattığı için öteye geçemeyip geri dönmüşler.
Ben Zonguldağa Liseye başlarım diye gelmiştim. Ama kandırılmışım okul mokul yok,
dedi Babam. Sen İnsan Gücü eğitim ve Çıraklık okuluna" gidiyor, o tek odalı (ikinci makastaki garip eve) 50 lira getiriyordun. Ben o parayı alıp samsuna yatılı okula kaçma serüvenimi başlattım ...zonguldak'tan ayrıldıktan sonra bi daha ne zaman bir araya geldik aklımda yok..
Bir gün kurstan/torna tesviye atölyesinden gelirken gözlerin kararmış ve bir simitçinin büfesine kadar zorla yürüyüp simit kapıp-kıtlıktan çıkan sefiller gibi -yemeye başlamışsın...bunun bir diabet belirtisi olsuğunu bilmiyordun tabii.
Sonra (23 yaşında galiba)insülinli şeker haplı, diyetli yaşama geçtiğini söyledi birimiz..Bir kere (zonguldakta tayinimi bekliyordum 17,5 yaşımda) babam beni düğüne götürmek istedi. Küçüklüğümden beri sevmem düğünleri. Gitmedim. Bu agam (artık abi idi) beni fena halde dövdü. Büyüklerimize el kaldırmak yasaktı. Elini ısırdım.(komik değil) Bu defa daha beter vurdu kafama.. Bir hafta saçımı tarayamadım...
Çok sinirliydin. O çok sinirli. Çok asabi, o çok sinirli.. dokunma değme ..derlerdi.
Evlilik, çocuklar..
Biz devamlı ziyaretine gelirdik. Bir akşam aşağıda ağaçlar içinde kiracı olduğunuz evde " bu makası kim kullandı, ben size kullanmayın demedim mi" diye bağırdın. Kimseden ses çıkmadı. Makası elinle ikiye böldün ve balkondan aşağı fındık bahçesine fırlattın...
Yusuf çok sinirli. Öfkeli.Çocuklara bağırıyor,despot....otoriter
Hangi baba otoriteyi temsil etmiyor ki.
Bir mevzuyu on kere açıklasam,anlatsam yine bildiğini okuyordun. Nuh der peygamber demez cinsinden..
Kendi işlerinde çok titiz, düzenli.
Her malzemenin yeri vardı ve yerinde idi. pense, çivi, çekiç vida, mala, keski...
Yıllar geçti
Hoş biz ailecek alenen sinirliler ve içten sinirliler olarak ikiye ayrılabiliriz. İçimiz yumuşak sulu göz...Dış kat sert kırılmaz kabuk.
İşte sen bir buçuk senedir fena halde hastasın, yataktasın, eriyorsun. O kadar dirençliymiş ki bünyen bir deri bir kemik tarifine aynen uygun yatakta öylece yatıyorsun.
Gerek ilaçlar gerekse ağır diabetik nöropati nedeniyle algı, his yer yer azaldı, kimi organlarda tamamen yok oldu. Özellikle otonom sinirlerin kontrol ettiği bağırsak ve böbrek sistemi çöktü...
sonuç olarak yatalak hasta denilen sınıftasın. Sana -hayatınızı kavga ile geçirdiğin- eşn Nazmiye bakıyor. Kendi de bakılacak hale geldi Nazmıyenin. Bir evde aralıksız yatalak birine bakım vermek, destek almadan nerdeyse olanaksızdır. Biz kızkardeşlerin destegi devede kulak..
havalı yatak, kontrol edilen kayrola...artık biemediğin hasta sandalyesi..
bezler, ıslak mendiller, ilaçlar güdelik hayat...
Bir kaç defa ölmekten döndün. Yutma güçlüğün nedeniyie helmich yötemiyle..bazen seker komasına yakın değerlerle ..
Bazen içim burkuluyor. Bazen kurtuluş adına ruhunun galaksiye yükselmesini istiyorum.
Bu ne zor yolmus yusup aga. Kendini yiye yiye bitiremedin.
benim aklıma julio cortazarın lafı: 50sinden sonra her ölümle, biz de biraz ölerek yaşarız.
Cemal Süreya: her ölüm erken ölümdür.
Ben bazen yaşamnın ta kendisi ölümdür.
diyerek bitiriyorum lafımın bir kısmını.
Anlamsız
Hiç
Sık sık aynı rüyaları görmek.
Köy, daracık yollar, kayalıklar
Okula yetisememek, üniforma bulamamak ..ilk okuldan eve bir türlü gidememek, Dedemlerin evi...
Silahla vurulmak.
Kötü birini dövmek ama hiç acitamamak...
ünveriste, stajlar, hepyetişemediğim dersler sınavlar,,
annem yine bana yük getiren enerjimi tüketen işler..evler,,evsizlikler...
ağlasam..
bu gece rüyamda Savaş bey, Bade, Oya ve ben ameliyata hazırlanıyorduk. Ben deneyimsizim diye bana yardım ettiler..savaş bey ben niye ameliyata çağırıyor,diyorum..ne gerek var diyorum,,steril eldivenleri elime geçirmekte basarısızım. Oya yardım ediyor..
öyle etkisiz dümdüz savaş beyi görüyorum.
----Gülaliuğun yerinin en başı. Ve ben kaç defa rüyamda bu yeri gördüm.Yukardan aşağıya inemiyorum. Başkasının yeri imiş...sıkıntılar.. Büyük ırmak,,su çok. Bazen kupkuru.
pratik bir ressam olsam rüyalarımın resmini çzsem ancak...
Balkon, salon,oda,banyo epi topu 50mkare alanda geçti zaman, bir çok defa olduğu gibi ...
Kendimden memnun değilim.
Eskilerden bir türkü dinlesem duygular hüzne dönüşüyor, sank bir galon içmişim gibi bambaşka bir halimle karşıkarşıya kalıyorum. Bu acı beni boğuyor. Müzik kapatıyorum.
Hiç bir yere gitmek istemiyorum , burada da kalmak istemiyorum.
Ruhum dar
Zihnim fena açık.
İlaç alıp uyusam uyusam..
Veya kimsenin beni tanımadığı bir yere gitsem orada tek başıma yaşamımı bitirsem.
Zonguldak'tayım. Çoğu kez burada ne işim var diyorum. Herkes kendi dünyasında iyi görünüyor. Benim değiştirebildiğim bir durum yok. Mehmet'e, serumu biri taksa, birileri masaj yapsa benim gelmeme gerek kalmazdı, dedim. Ama psikolojik faydan var,dedi. Sustum.
Komşu M.bey,Erdoğan gibi bir zalimi savunuyor,bir şey desem olmuyor,demesem olmuyor. Nazmiye ona hoş geldin"demedin diyr. Demek istemiyorum içimden gelmiyor. Küsmüsün,diyor, Off ne boş ,gereksiz iddia bu. Birine küsmek için önemsemek lazım oysa ben nötrüm. Yok olmak istiyorum. Cevap vermek istemiyorum.
O an burda olmak beyin hücreme zarar.
Gitmek istiyorum