16 Eylül 2024 Pazartesi

yazmak yok düşünmek çok

 Her gün kafamdan deneyimlerin özeti geçiyor. 

Bir durum karşısında gelişen pratik zekamın sonuçlarına sair cümleler kuruyorum. Geçmişte olanla bu an arasındaki bağı farkettiğimde bunu bir görüş olarak dillendirmiyorum.

24 Haziran 2024 Pazartesi

"Yeniden bedenleşmek" "Telepati"

Neredeyse 35 yıl olmuştur bir kitap okumuştum adı "üçüncü göz"  yazar Lobsang Rampa.

Tibet'e Tibetlilere dairdi konusu .

Yeniden bedenleşmeye inanıyorlar, her canlının bedeni öldükten sonra ruhunun bir başka bedende yer yüzüne döneceği inancı..Reankarnasyon.

Bu sabah durduk yere bu teoriye takıldı aklım. Acaba Tibet'in ruhani liderleri simdilerde ne düşünüyorlardı. Bu iddialarda bir gerileme veya gelişme olmuşmuydu.

Öyle geçti aklımdan.

Öğleden sonra T24de son dakika haberlerine bakarken "

Tibet'in ruhani lideri 14. Dalai Lama, tedavi görmek için özel jetiyle New York'a uçtu"

haberiyle karşılaştım.
Bu nasıl açıklanır hiç bilmiyorum. Başıma çok geliyor. Aklımdan geçen biri,bir konu hiç bir alaka yokken kendiliğinden ona dair bir haberle  bir görü ile karşılaşıyorum. Kuantum çifte yarık teorisini izledikten sonra bu durumumu kuantuma bağladım.
   içe  doğma ile telepati aynışeymidir?

Biz ailecek, alenen sinirliler ve içten sinirliler olarak ikiye ayrılırız

 Bizim köyde abi yoktu, senden büyük  erkek kardesler aga idi. Abi ve ya ağabey şehirde olunurdu.

Benim küçükagam yusup (yusuf'un köycesi) feşel (yaramaz) bir çocuktu. Bizi(hamiye ve ben) döverdi. Bize tek Agalığı her kafası attığında  pataklamaktı. Biz de habire "Neneee Neneee!!"diye ağlar  -bize vurmaması için- cezalandırmasını annemden isterdik. Güney mahallenin yalnız vadisi bizim vakırtımızla (gürültü) dolardı. Ve Nene'm feryadımıza  vaktinde yetişmezdi.

Bütün erkek çocuklar gibi sorumsuz olan agamız orta okulda cigara içmeye başlamış. O yılların bafra ve ikinci (filtresi sigaraları) idi bunlar. Kimse görmesin diye bir mendile sarar Dumbalak bayırında bir taşın kovuğuna saklardı.

     Hikaye, yani Dram , erken  yaşta sigara içmek üzerinedir.

Agam,

Küçükken (hangimiz ağır hasta olmadık ki) ateşli bir hastalık geçirmişsin  Nenem seni Beşikdüzü'ne götürmek istemiş ama karayolları bakımevinin orada sel yolu kapattığı için öteye geçemeyip geri dönmüşler.

Ben Zonguldağa Liseye başlarım diye gelmiştim. Ama kandırılmışım okul mokul yok,

dedi Babam. Sen İnsan Gücü eğitim ve Çıraklık okuluna" gidiyor, o tek odalı (ikinci makastaki garip eve) 50 lira getiriyordun. Ben o parayı alıp samsuna yatılı okula kaçma serüvenimi başlattım ...zonguldak'tan ayrıldıktan sonra bi daha ne zaman bir araya geldik aklımda yok..

      Bir gün kurstan/torna tesviye atölyesinden gelirken gözlerin kararmış ve bir simitçinin büfesine kadar zorla yürüyüp simit kapıp-kıtlıktan çıkan sefiller gibi -yemeye başlamışsın...bunun bir diabet belirtisi olsuğunu bilmiyordun tabii.

      Sonra (23 yaşında galiba)insülinli şeker haplı, diyetli yaşama geçtiğini söyledi birimiz..Bir kere (zonguldakta tayinimi bekliyordum 17,5 yaşımda) babam beni düğüne götürmek istedi. Küçüklüğümden beri sevmem düğünleri. Gitmedim. Bu agam (artık abi idi) beni fena halde dövdü. Büyüklerimize el kaldırmak yasaktı. Elini ısırdım.(komik değil) Bu defa daha beter vurdu kafama.. Bir hafta saçımı tarayamadım...

    Çok sinirliydin. O çok sinirli. Çok asabi, o çok sinirli.. dokunma değme ..derlerdi.

Evlilik, çocuklar..

Biz devamlı ziyaretine gelirdik. Bir akşam aşağıda ağaçlar içinde kiracı olduğunuz evde  " bu makası kim kullandı, ben size kullanmayın demedim mi" diye bağırdın. Kimseden ses çıkmadı. Makası elinle ikiye böldün ve balkondan aşağı fındık bahçesine fırlattın...

Yusuf çok sinirli. Öfkeli.Çocuklara bağırıyor,despot....otoriter

Hangi baba otoriteyi temsil etmiyor ki.

Bir mevzuyu on kere açıklasam,anlatsam yine bildiğini okuyordun. Nuh der peygamber demez cinsinden..

Kendi işlerinde çok titiz, düzenli. 

Her malzemenin yeri vardı ve  yerinde idi. pense, çivi, çekiç vida, mala, keski...

Yıllar geçti 

Hoş biz ailecek alenen sinirliler ve içten sinirliler olarak ikiye ayrılabiliriz. İçimiz yumuşak sulu göz...Dış kat sert kırılmaz kabuk.

İşte sen bir buçuk senedir fena halde hastasın, yataktasın, eriyorsun. O kadar dirençliymiş ki bünyen bir deri bir kemik tarifine aynen uygun yatakta öylece yatıyorsun.

Gerek ilaçlar gerekse ağır diabetik nöropati nedeniyle algı, his yer yer azaldı, kimi organlarda tamamen yok oldu. Özellikle otonom sinirlerin kontrol ettiği bağırsak ve böbrek sistemi çöktü...

sonuç olarak yatalak hasta denilen sınıftasın. Sana -hayatınızı kavga ile geçirdiğin- eşn Nazmiye bakıyor. Kendi de bakılacak hale geldi Nazmıyenin. Bir evde aralıksız yatalak birine bakım vermek,  destek almadan nerdeyse olanaksızdır. Biz kızkardeşlerin destegi devede kulak..

      havalı yatak, kontrol edilen kayrola...artık biemediğin hasta sandalyesi..

bezler, ıslak mendiller, ilaçlar güdelik hayat...

Bir kaç defa ölmekten döndün. Yutma güçlüğün nedeniyie helmich yötemiyle..bazen seker komasına yakın değerlerle ..

   Bazen içim burkuluyor. Bazen kurtuluş adına ruhunun galaksiye yükselmesini istiyorum.

Bu ne zor yolmus yusup aga. Kendini yiye yiye bitiremedin.

benim aklıma julio cortazarın lafı: 50sinden sonra her ölümle, biz de biraz ölerek  yaşarız.

Cemal Süreya: her ölüm erken ölümdür.

Ben bazen yaşamnın ta kendisi ölümdür.

diyerek bitiriyorum lafımın bir kısmını.




13 Mayıs 2024 Pazartesi

Kraft

 Anlamsız

Hiç

Sık sık aynı rüyaları görmek.

Köy, daracık yollar, kayalıklar

Okula yetisememek, üniforma bulamamak ..ilk okuldan eve bir türlü gidememek, Dedemlerin evi...

      Silahla vurulmak.

      Kötü birini dövmek ama hiç acitamamak...

ünveriste, stajlar, hepyetişemediğim dersler sınavlar,,

annem yine  bana yük getiren enerjimi tüketen işler..evler,,evsizlikler...

    ağlasam..

bu gece rüyamda  Savaş bey, Bade, Oya ve ben ameliyata hazırlanıyorduk. Ben deneyimsizim diye bana yardım ettiler..savaş bey ben niye ameliyata çağırıyor,diyorum..ne gerek var diyorum,,steril eldivenleri elime geçirmekte basarısızım. Oya yardım ediyor..

    öyle etkisiz dümdüz savaş beyi görüyorum.

----Gülaliuğun yerinin en başı. Ve ben kaç defa rüyamda bu yeri gördüm.Yukardan aşağıya inemiyorum. Başkasının yeri imiş...sıkıntılar.. Büyük ırmak,,su çok. Bazen kupkuru. 

pratik bir ressam olsam rüyalarımın resmini çzsem ancak...


Bugün evden çıkmadım

 Balkon, salon,oda,banyo epi topu 50mkare alanda geçti zaman, bir çok defa olduğu gibi ...

Kendimden memnun değilim.

Eskilerden bir türkü dinlesem duygular hüzne dönüşüyor, sank bir galon içmişim gibi bambaşka bir halimle karşıkarşıya kalıyorum. Bu acı beni boğuyor. Müzik kapatıyorum.


7 Şubat 2024 Çarşamba

Kendimi begenmiyorum

 Hiç bir yere gitmek istemiyorum , burada da kalmak istemiyorum.

Ruhum dar 

Zihnim fena açık. 

İlaç alıp uyusam uyusam..

Veya kimsenin beni tanımadığı bir yere gitsem orada tek başıma yaşamımı bitirsem.


4 Şubat 2024 Pazar

yine gitmek isteği

 Zonguldak'tayım. Çoğu kez burada ne işim var diyorum. Herkes kendi dünyasında iyi görünüyor. Benim değiştirebildiğim bir durum yok. Mehmet'e, serumu biri taksa, birileri masaj yapsa benim gelmeme gerek kalmazdı, dedim. Ama psikolojik faydan var,dedi. Sustum. 

Komşu M.bey,Erdoğan gibi bir zalimi savunuyor,bir şey desem olmuyor,demesem olmuyor. Nazmiye ona hoş geldin"demedin diyr. Demek istemiyorum içimden gelmiyor. Küsmüsün,diyor, Off ne boş ,gereksiz iddia bu. Birine küsmek için önemsemek lazım oysa ben nötrüm. Yok olmak istiyorum. Cevap vermek istemiyorum.

O an burda olmak beyin hücreme zarar. 

Gitmek istiyorum

Hiç bu kadar umutsuz olmamıştım.

Hiç bu kadar umutsuz olmamıştım.
Bugünden yarından gelecekten..
Hep, bir gün her şey düzelir, kötüler gider iyiler gelir diyordum.
2002 senesinde yönetime gelenlerin bu denli kötüleşeceğini yalanlarla,  algılarla bizi 21 yıl yöneteceğini söyleselerdi, yok artık der idik. 
Anayasayı bir kere ihlal etek ne olur diyen Ozaldan, anyasayı hepten ihlal edildigi günlere geldik.
Muhalefet etkili degil, bütün iyi insanlar neredeyse hapiste..suçsuz yere...
Bu denli kötü,yasa tanımaz, algılarla, devletin bütün olanaklarıyla hareket eden otoriter bir iktidara karşı söz söylemek bir işe yaramıyor. 
Yürümek ,sokağa çıkmak gerek..kötülüğe en demokratik yöntemlerle karşı durmak gerek...bu umutsuzlu beni öldürecek..


27 Ocak 2024 Cumartesi

Türkiye'de ölmek öldürülmek..

 Türkiyede ölmek yaşlılıkla, yaşımızla ılgili  değil. Her an herhangi bir nedenle ölür veya öldürülürsün.

Öldürülmek içn sadece kadın olman yeter. Aynı gerekçe ile erkek öldürülmez.

Karayollarında süremez, Denizlerde, su kanallarında ,göllerde yüzemez ölürsün.

İnşaatlarda, madenlerde, sellerde, depremlerde sırf önlem alınmadığı için ölürsün, öldürülürsün. El topraklarında ne için  başkasına silah sıktığını bilemezsin öldürülürsün.

Kalorifer kazanı temizlerken havasız kalır, kuyu kazarken derinlere iner gazdan zehirlenirsin..mantardan, sobadan, rakıdan zehirlenirsin  hava yoluyla besin yoluyla...

Bilgisizilik öldürür. Birine yaptığın yardımın -bilgin yoksa- son yardımın olabilir.

Depremde balkondan atlar, yangında bodruma inersin...

Yaş utanılacak bir durum ise sen utan

 

Yas Baş Kaş Göz

Ve utanmak

Yaş almak, “yaşlı olmak” hiç sorun değil. Sorun size “yaşlısın kalıbıyla “bakılmasında.

Toplu taşıma aracında size yer verirler, Bu “siz yaşlısınız, güçsüzsünüz ayakta duramazsınız “demektir. Esasında bu bir iyilik değil sizi tersten mağdur etmektir. Cünkü cidden ayakta duramayacak kadar yorgun olan birilerine yer vermek yok denecek kadar nadirdir.

Birileri  sizin yıllardır taşıdığınız çantanızı “ben taşıyayım ”der. “25 yaşında, 40 yaşımda iken o kadar ağır yükler, valizler ,poşetler taşırken yanıma gelip “destek”  vaad etmeyenler, saçlarıma aklar düştükten sonra “beni hep mağdur, güçsüz, yükünü taşıyamayan biri” ilan ettiler. Yardım edilmesi gereken bir düşgün.. yani ya hep yardım edilmesi gereken birisiniz, ya da kaale alınmayan bir teyze.

-          kendime alışmış yaşayıp giderken, birileri çıkıp bana yaşlandığımı hatırlatıyor

-          Hiç tereddütsüz “yaşlı teyzesiniz”…düşüncelerinizle  dalga geçilir. 

 b      Yaşlı erkeğe, yaşlı adına davrandıkları gibi ön kabulle davranmıyorlar. (onlara hareket edemediği, duymadığı, iyi göremediği vb gibi eksiklikler üzerinden davranıyorlar)

-            Tek  yaşamayı seven bir kadın iseniz, çevredekiler sizden  aciz, onlara muhtaç,  her sorunda her tartışmada alttan alan biri olmanızı istiyor. Helede bir erkekten daha bilgili olmamalısın. İtiraz etmemelisin...boyun eğmeisin..aksi haalde canını sıkmaya devam ederler.

         Karşınızdaki kişi erkek hatalı o, ama ona bir laf demezler, ikaz etmezler,  Ama kadın olana  tamam teyze, boş ver teyze... azcık kararlı olursan "yaşına saygımız var, öfkelensen yaşından utan, derler

Kendine yeten ,işini gücünü halleden, başkasına yük olmayan biri iseniz hoşlarına gitmiyor..

Yaşlısın demekle,  ötekisin demek, ırkçılık arasında ne fark var diye düşündünüz mü

  Sistemi içselleştirmiş yaşıtlarımla “kadın olmak” dışında hiçbir ortak yanım yok…sohbet etmek bir mevzuyu paylaşmak, iyi şeyler için sevinmek yok....

Erkeklerle anladıkları konularda ahbaplık ediyorum ama her yol romaya çıkıyor. Asla arkadaşlık eşit bir iletişim kuramıyorlar.  Bir  eşitsiz meyillenmeyle karşılaşınca ,ben ahbap ,arkadaşım başka bir şey bekleme, desem de duvara anlat erkeğe anlatma..

 her işinde yardıma koştuğum yetişkin ahbaplarından birine bir defa  destek (ilaç getirmek) ihtiyacım oldu, nöbetçi eczaneden ilaç alıp getiremedi. ... Ben de mesafemi koydum.

Erkekler esasta hayatınızı kolaylaştırmazlar, zorlaştırırlar. Kolaylaştırmış gibi görünenler ise, başka erkeklerin zorluklarına karşı yanınızdaymış (esasta kendilerini düşünürler)

sonuç; gölge etme başka ihsan istemem