28 Mart 2010 Pazar

28 mart 2010 pazar günü

Gece uyandım şiddetli başım ağrıyor midem bulanıyordu. Bu tür durumlarımda bütün hayattan vazgeçerim. sanırım tansiyonum da o anda ya çıkıyor ya düşüyor ki bu vageçiş hali bedenimin tümüyle dengesini yitirmesindendir. Kusma hissime rağmen bir dirhem kusamamak,yatağa dönüyorum hadi tekrar lavobaya..
Parmağımı kımıldatacak halim olmuyor. Yine de kedi ve köpeğime mamalarını vedrim yattım. saat 16.00 da kalkıp adaçayı içtim. peynir ekmek yedimki ilaç alabileyim.1 cataaflam draje aldım. İnleye minleye uyumuşum. 19da sokatan gelen gürültüyle uyandım gözlerimi açamıyorum. tekrar uyanddığımda saat 22 idi.
Şimdi ilacın etkisiyle baş ağrım geçmiş. Köpeğim kanepedeki geçici yatağıma yatmış. başınıda yastığıma koymuş halde uyuyor. Dominikkedim minderinde.
Benekli'yi özledik çünkü o kısırlaştırlma ameliyatı için veterinerin ofisinde bekliyor 3gündür.Üsküdar belediyesi veterinerlerinin hatası sonucu 3 kez narkoz almak zorunda kaldılar.
Hayata dair enerjimi, haksızlıklara dair öfkemi kaybetmek istemiyorum.

20 Mart 2010 Cumartesi

Çiçeklere bile kara para bulaşmışken.

Bu karar vereme_me veya verme_me hali, ne istediğimi bilmemekten midir? veya çok şey istemekten midir?
Kendime sormuyorum. Ancak bazen hatta çoğunlukla burada olmak işstemediğimi farkediyorum. Gitmek türküsü başlıyor. kentin kenarında yeşil bir yerde yaşamak istiyorum bazen. Bazen de arbaya atlayıp gitmek ve bir daha dönmemek. Evdeki bütün kitapları.dolapları rafları atıp gitmek..
Onca mektupları şiirleri sözleri bırakıp gitmek....sanki bir çağlayanın yanı başında otursam bıraksam kendimi yeşil sulara yüzemesem...öyle şeyler geçiyor içimden. Sanki herşeyi yaşamışım gibi hissediyorum. Sular aynı gölgeler aynı..hayat aynı...
Çiçeklere bile kara para bulaşmışken kimse beni tutamaz gibi hissediyorum.

18 Mart 2010 Perşembe

Ev iyi bir şey değil.

Ev hem kaçılan hemde koşulan kurum. Sistemin en küçük birimi. İçinde olup bitenlerin sistemden arık olmadığı daire,kutu,fanus,hapshane,zulumhane.köşk,şato,ama EV.
Benim hiç evim olmadı. Olsun da istemedim. isteseydim de olmazdı. Olan ise "ev"im değil. Çünkü sistemin dayattığı şekilde değil ,İçinde boşa giden emeğim var .Ev içinde zaman kaybım var evet. Ama hiç değilse patriyaarki tarafından sömürülmeye direniyorum.
hiç değilse ev içinde bağımsızım. Ve fakat asosyal devlet anlayışı kadını eve kapatmaya onun beden ve emeğini sömürüye sunmaya devam ediyor. İşçi erkek evde karısını sömürüyor. İş yerinde de patronu onu sömürüyor. Evde kadın kocasının çalışması ve güçlenmesi için hertürlü emeğini ücretsiz harcıyorken, erkek işçi evden aldığı güçle çalışıp kazanıyor...vs vs.
Evde aldığı güçle palazlanıp, ev de ve sokakta,başka kadınlar üzerinde de iktidarını sistemden beslenerek devam ettiriyor.
neyse ya.
Sonuç olarak ev iyi birşey değil.

17 Mart 2010 Çarşamba

Çuha çiçekleri ve Kesilen ağaçlar

İstanbul belediyesinin bilmem kime havale ettiği, "çiçeklendirme ihalesi" gereğince çiçekler açmaya başladı. Bunca akan paralardan arada gördüğümüz çuha çiçekleri bize kalan...hiç değilse buna mı sevinmeliyim.
Selimiyeden haydarpaşa istikametine giderken solda bir petrol ofisi var. Oraya bitişik bir boşluk ardı ve ortasında kocaman bir ağaç vardı. Bu gün gördüm. ağacı kesip yerine gaz istasyonu yapmışlar. Tam da ağacın yerine taş kulübe yapmışlar.
Ağaçları kesen zihniyeti reddediyorum. Sıcaklarda gölgesiz rüzgarsız kalmalarını diliyorum.

Her yerde her erkek bi şekilde şiddet üretir.bu erkek egemen sistemin sonucudur

10 Mart 2010 Çarşamba

feminist olmak

Bu gece benden yardım isteyen bir kadını, durdum dinledim. Ve feminist arkadaşlarla dayanışarak onu kadıköy iskele karakolunda bir sığınma evine gidecek yola koyduk.
Arkadaşlarımla güçlüyüm Onlarla gurur duyuyorum.
Kadının bana rastlamış olması onun şansıydı.

bir 8 mart daha geçti