29 Ekim 2011 Cumartesi

Nefret söylemi trt haber /sosyal medya

"Bir insanı veya bir grubu din ırk cins etniste ,engellilik üzerineden aşağılanmasıdır" gibi özetledi. Ama bunun içine "cinsel yönelim" tanımını koymadı. Oysa bu ülkede onlarca insan sadece "cinsel yönelimi" farklı diye nefret cinayetine kurban ediliyor.

25 Ekim 2011 Salı

23 ekim pazar Van'da 7.2lik deprem oldu

Artık çok şey farklı,iletişim çağındayız.Gölcük depreminde ki yardımlar gibi "dünyanın malzemesini depolara koyup, büsküvileri aylar sonra yiyenler"olmayacak. van'daki insanlar ola gelen ayrımcılıktan dolayı daha hassas görünüyor,kimseye güven duymamak elbetteki kötü bir şeydir. Ama bu güveni inşa etmesi gerekenler duyarlı davranmıyor. Tam tersi güven oluşturmaya yönelik adımlar atmak yerine, güveni dahada zedeleyici davranılıyor...

21 Ekim 2011 Cuma

Güven_me.

Güven yoksa oradakilerin hiç biri mutlu değildir. Bu yaşıma kadar mutlu bir ülkede yaşamadım. 1977 liseyi bitirip Erzurum'a çalışmaya gitmiştim. beni eğiten sistem gönderdiği yerdeki insanların dilini öğretmemişti ki,ben daha etkin çalışayım, hizmet verdiğim insanla iletişim kurayım...
Ülke dar bir dönemden geçiyordu, 1978 Maraş olayları oldu. Aleviler katledildi.Arkadan çorum sivas..Yukardakiler hep"ülke dar dönemden geçiyor"dedi.Zamlar geldi daraldık kemer sıktık, yaşamayı erteledik..ülkemiz dar dönemlerden geçiyordu.
1980 geldi darbelediler demokrasiyi,üniversitedeydim.çalşıyor ve okuyordum. 12 eylül sonrası zor yıller..ANAP geldi ekonomik değerler alt üst oldu.KDV geldi..ekonomik dar boğazdan geçiyorduk..kemerimzi yine sıktık. Sonra pkk terörü denen şey başladı...
bütce silaha akıyordu, olağanüstü haller vardı..hep darbogazdan geçiyorduk..199 depremi oldu-deprem yardınlarını bile yediler- ben emekli oldum ama parası bir işe yaramadı .ek çalıştım borç kredi salak bir ev yaptım..umutlarım vardı ama artık çok büyümüştüm. ülke dar boğazdan geçtiiği için hiç yaşamamıştık..yıl 2011 ülke hep dar boğazda geçemiyor oradan ve biz yoksullaşarak ölüyoruz. Kimseye güvenmeden yaşatılarak tüketiliyoruz.

16 Ekim 2011 Pazar

Hava soğudu ,geceye yağmur düşüyor

Saat:02.38 uyku saatimi bir türlü ayarlayamadım. Ne vakit erken yatıp erken kalkayım desem, tam tersi oluyor,,Bugün 09da uyandım. Ama hadi biraz daha yataım dedim.Saat11.30du tekrar uyandığımda.
Evden hiç çıkmadım diyemem. Benekli, daire kapısını ne vakit aralasam hiç farkettirmeksizin ayağımın dibinden dışarı kaçıyor..onu almaya indim . Boncu'a süte ekmek doğrayıp verdim.
İncir ağacında,son demlerinde ıslanmış 3 incir var idi kopardım.Bu sene çok incir verdi bize bu ağaçlar. Kimse toplamadıkça,ben topladım.Arkadaşlara gelip uğrayana verdim.
Neyse, yağmur var dışarda bunu pencereye tıpıdamasından anlıyorum. Kombinin peteklerdeki suyu ısıtacağım diye çıkardığı ses rahatsız ediyor kulağımı. yalancı çelebi "en sessizi" demişti
Doğal gazı gönül rahatlığıyla yakanlar var mıdır? Ne kadar tükettik,acaba ay sonu parası çok gelir mi diye hesaplamadan rahatça ısınanlar...
hey gidi ..Benim hayatım hep üşümekle geçti. Erzincanda acil serviste de ısınmazdı hiç, karnımız şişerdi soğuktan acil nöbetlerinde, üniformalarımız amerikadan taklit,ama sobalarımız ısınmayınca hastanelerde bile donardık.Hala aklım almıyor kış koşullarında alpaka patiska kumaş giydirilmeyi..şimdi ne değişti acaba.
İşte geceye düşen bu olsun bu gece.

4 Ekim 2011 Salı

Park otelin oradan Karaköy'e inerken

Ağaçların size ihtiyacı var..

Aslında öyle değil...Algıladığınız gibi değil. Bunu anlattıklarınızdan anlıyorum. Kalabalıktı o kadar kalabalıktı ki, gittikçe artıyordu yalnızlığım. Habire anlatıyorum ,susarsam kendimle başbaşa kalırım diye korkuyorum. "Nereden bileceksiniz siz benim neler çektiğimi"
Ki ben bilmenizi istemiyorum ki,
Bugun halkbankasının öünde bir köpek öylece yatmış uyuyordu. (yanından o kadar itimamla geçiyordum ki,-rahatsız olmasın-diye) Banka bekçisi köpeğe hoşt dedi. Neden rahatsız ediyorsun dedim. Müşteriler rahatsız oluyor dedi. "Ben müşteriyim ve rahatsız olmuyorum"dedim. Yol kenarında bekleyen onlarca erkek oluyor ve yanlarından geçerken rahatsız oluyorum..ama erkekleri oradan uzaklaştıran yok, rahat bırak köpeği dedim..
üzülüyorum...
Yol kenarından kesilen ağaçlara, iple gövdeleri boğulan, su çanaklarına asfalt dökülen ağaçlara...belediye'nin gerekli birimine telefon ettim(bu marttan beri 7nci telefonum) o 3 ağacın yaşaması için size ihtiyacı var dedim....
hayat beni inciterek sürüyor. Evde teyzemin en küçük çocuğu(24)kalıyor. Bir konuda fikrini soruyorum veya birşey söylüyorum. O kadar yorucu ki,cevap vermiyor. tam 3 defa sordum..ve "sen birine bir şey sorsan cevap vermese ne yaparsın"dedim. Hİç dedi...Acaba zeka seviyesi çok mu düşük diye içimden geçirdim. ..merhamet ve maraz arasında kalmak böyle birşeymidir...Bir insan iyi yada fikrini söylemeli ki onunla iletişim kurabileyim. ne düşündüğünü bilmediklerimle iletişim kuramıyorum. geriliyorum.