26 Temmuz 2012 Perşembe

Fare'nin kaderi mi ölümümü ne bu?

İki gündür evde değildim. Sıcağa rağmen bana serin gelen anlarda salonun köşesindeki hediyelik eşya raflarının alt tereğindeki incik boncuklar yerde idi. Topladım yerine koydum.Ama o anlarda Kimyon'da oralarda idi. "Acaba rafın arkasında kertenkele mi var, bu hayvanlar sıcaklarda duvarlardan yürürken yanlışlıkla eve mi girmişlerdi..neyse kediler onu kovalar "diye rafı çekip arkasına bakmaya üşenip oradan uzaklaştım. Bahçede toprağı yuka ağaççıkları suladım. çatıyı ısladım filan tekrar salona girdigim de Dominik'in koşarak koltuğun altına doğru kafasına uzattı..işime bakarken ona da dikkat ettim ki, bir fare ağlaması duydum. O acılı ses. cıık cıızk kediler onu oradan çıkardılar fare radyatör peteğinin arkasına doğru geçti. Ne yapacağımı bilemedim. Kedilerim fare yemiyordu. Kanımca onu etkisiz hale getirip bırakacaklardı. Kapıyı açsam hava akımına göre yön bulup çıkar mı diye düşündüm ama balkon kapısı açıktı ve 2 kedi onu buradan çıkarmazdı. bahçeye indim. Köşedeki incir ağacının inciri olgunlaşması için susuz kalmaması gerek. Onu da suladım , ama aklımda fare kediler vardı. Eldiven giydim ve onu aramaya başladım. Barın boşluk yaptığı yerde Kimyon oturmuş bekliyordu ve orada minik fare hareketsiz duruyordu. Bir peçeteyle aldım. Avucumun içinde (eldiven ve peçeteye rağmen )çok hızlı pıtı pıtı kalp atışları hissediliyordu..Kalbi attıgı halde elimden kaçmaya yeltenmedi bile...2gündür o evde ise sıcak ortamda vede şimdi kedinin hırpalamasıyla baygındır diye bahçedeki leğenin dibindeki suya yan yatırdım. Biraz hareketlenir gibi, oldu. Karnı sırtına yapışmış gibi açtı... peçeteyi ıslattım farecik belki kendine gelir, sonra gider diye duvarın üzerine ıslak peçeteyi çarşaf misali yapıp üzerine yan yatırdım. Ağzına su değmesin diye dikkat ettim.. 2dk sonra baktım artık yaşamıyordu. Kedilerin onunla oynadığı arada pati attığı anlarda cızık cıık etme sesi kulağımda..ve paniklemiş korku dolu kalb atışları.. Ölü fareler gördüm toprak eşip gömdüm çok. Yaşayan fareler gördüm tabana kuvvet kaçtılar. Ama ilk defa onunla ölmeden 4dakika öncesinde temas ettim. ve ona acıdım. üzüldüm. Lanet hayat.. ve minik fare sen bu eve nasıl girdin. ^tane kedi evde 3 tane sokakta hangi akıla hizmet buralara yaklaşırsın ah be minik fare...Yoksa seni bahçenin etrafında bulup eve mi getirdi bu zalim kediler.. Bu olasılık düşük gibi, çünkü bir tek Kimyon ağaçtan tırmanarak eve giriyor, ağzında seninle bu işi yapmaz. Bunu -seni bana göstermek için- Benekli'yapardı ama oda ben yokken dışarıya çıkamadı. İşte böyle hayat. Bu günlerim de belirsizlikler ve sorunlar içinde akıp giderken içimde aacılı bir yelerime değdi farenin çaresizliği...

16 Temmuz 2012 Pazartesi

Gürültü istemiyorum

Artık davul dayatmasınlar-isteyenler sahura nasılda uyanır-, minarelerden ses çok yüksek geliyor, sanırım ses amacı aşıyor.Acaba volümü azcık kısamazlar mı? Okul zilleri de öyle, uzağınızdaki okulun zil sesi sanki bahçede oynayan öğrencileri değil komşu evlerdeki bebekleri, bizi uyandırmak için...düğün sünnet parti marti konvoylarından değil,klakson seslerinden nefret ediyorum..Hele de magandaların bangırtıları.. Buna bir de erkek hurdacıların megafonla bağırmaları eklenince kent yaşanmaz hale geliyor. Ne yapmak lazım. Elbetteki herkesin gürültüsüz ve temiz bir kentte yaşama hakkı vardır. Bu hakkı emniyet ve belediye yönetmelikleri korur..korumalı. Oysa 5 senedir bir hurdacı gürültüsü susmadı. M.Akif Ersoy caddesinden siyah bir arabanın eksoz sesi çok rahatsızlık verici seviyede cayırtılı.. sürücüsü (erkek mi kadın mı göremedim)araba o kadar hızlı sürüyorki sesi duyup pencereden bakıyorum,,arabanın sadece siyah olduğunu görebiliyorum ..155i aradım eşgal istedi, mutlaka benden başka rahatsız olan vardır.ama es geçiyorlar. Bir vurdum duymazlık mı yoksa ne zabıta nede emniyetçilerin sistemli çalışmasına güvenimiz olmadığından mı? zabıtayı aradığımda seyyarları o bana şikayet ediyor. Nasıl çalışıyorlar, sorunları tartışıp çözüm yöntemleri geliştirmiyorlar sanıırm..Öyle yıllar geçsin maaş alalımcılar herhalde. Oysa Almanya gibi sorun bildirince o sorunun çözüleceğine inansak, düşüncesizler bizi bu kadar rahatsız edemezlerdi. Bütün bunlara benim düşüncesiz yeğenimin müzik( cıstak bangır trak)dinleme volumü eklenince doğal sesler hayattan siliniyor.. Birinin ötekine zarar vermeden yaşaması mümkünken bu düşüncesizlere " one minute"diyecek bir anlayış gerek..

Hayvanlar için bir kab su diyenler..

Hayvanlar için sokaklara su kapları bırakılması üzerine facebookda paylaşım yapanların acaba kaç tanesi gerçekte bunu yapıyor. Bu masa başında ezbere -sanki bir şey yapıyormuş gibi paylaşıp vicdan yaptıranlara güvenmiyorum. Bu gün 2 yere daha su kabı bıraktım. 2 bina önünde bekleşen erkelere de "lütfen su kabı bırakınız" ricasında bulundum. Tamam dediler ama ..inanamıyorum onlarada..yarın oradan geçerken bakacağım...