26 Nisan 2017 Çarşamba

Kuyruğum

  Burada yeni açılan kadın kuaförüne gittim.(kapıda bayan kuaförü yazıyordu ama olsun)
  2 kadın çalışan vardı. Yeni açmışlar dükkanı, Destek olurum diye geçti aklımdan. Hem evde hem işde çalışan kadınlara destek şart gibi gibi..düşünmeler...
    Neyse oturdum koltuğa  ustura ile cırt cırt kesiyor. Tam neden ustura diyecekken 10 senedir öyle yada böyle orada duran kuyruğumu  kesiverdi. Anaaa, niye kestin dedim. Aman  ne bileyim kuyruk gibi değildi. "sen ense saçını keserken becemedinde (bir önceki kuaförün bir tarafı uzunca bıraktığını ve makasla düzeltmeye çalıştığımı anlatmıştım) ordan bir tutam saç kaldı sandım" dedi. Bu nasıl bir esnaflık yahu.kısa saçlı birinin ensesinde uzanan saçın kuyruk olduğunu anlamayan kuaför mü olur..Hadi .anlamadın niye sormuyorsun..(Nereli olduğumu sorana kadar sana lazım olan cevap için soru sorsanya)
   Ama sorman lazımdı dedim. koltukta oturmanın ve usturanın onun elinde olmasının tedirginliğiyle.
   Kuyruk gitmiş halde koltuktan fırlamanın alemi yoktu.
    Nufüs cüzdanımda dinin belirtilmesine üzüldüğüm kadar üzülmedim kuyruğuma, ama  bir kuaför  sormadan, hangi izanla şak diye keser  aklım almadı.
   
  Cebimde 3,5 liram vardı 20 lira Nida'dan aldım ve 23,5 liraya kuyruk dahil saçlarımı kestirdim..
   
    Neler oluyor memlekette .
    Habire saldırı habire mağdurlaştırma..
    Gelişmemişlik kokuyor havada
   
   
 

Nüfus cüzdanında o işaret görünmeyecek ise niye var

 Bana verilen evrağa eve gelince baktım.  Nüfus cüzdanında "din hanesi belirtilsin mi" kısmında "evet" işaretlenmiş.....
 Çok  darlandım sıkıntı ettim..kandırılmış punda gelmiş hissettim.
 Saat 18 idi  resmi daireler kapanmıştı...Umarım yarın sabah yetişir düzeltirim diye 10.00 gibi Tuzla nüfus müdürlüğüne vardım.
-"Ben size bakın dedim", dedi.  4 nolu bölümdeki  görevli -kadın.
  Bir ara fotoğrafın oval gibi çıktığını gördüm ve neden öyle diye sorduğumda o ekran sizin oradaki gibi çıkacak diye, oval  siyah beyaz fotoğrafı değil ortada renkli olana dikkatimi çekti...bunun dışında "bakın kontrol edin doğrumu yanlış mı" vs demedi. Deseydi mutlaka iyice okurdum. Her zaman mı nüfus cüzdanı yeniliyorum. Aklıma gelmedi. O hatırlatmalıydı. Sorup yazmalıydı.
   TC numaramı sordu bilgisayarda bir yere   baktı. "Yok değiştiremem imkansız  sisteme girmiş" dedi.Ya arkadaş hep günler sonra sisteme giren bilgiler, benim düzeltilmesi gerekli sorunum olduğunda sabah namazında sisteme girmişti.
    4 numaralı masada ki kadın dedi ki "cüzdanda din görünmeyecek"
    Görünmeyecekse niye yazılıyor dedim.
    "Neden dini belirtmek istemiyorsunuz"dedi.
    Hangi koşula doğdu isek o yazılıyor. Oysa o koşullar ve inandıklarımız değişiyor dedim.
   Kendi irade ve isteğim dışında bana yapıştırılan hiç bir şey nedeniyle ayrımcılığa uğramak istemiyorum.
   Masa önünde çay ısmarladığı erkek bir müşteri bekliyordu. Lafa girip bana bir şey söylemek istedi.   Yüzüne dahi bakmadan"sizinle konuşmuyorum"dedim.
   57 yaşımdayım ; hiç benimsemediğim bir dinin-inancın  kimliğimde yazılı olmasını  -bu günden sonra bari- hiç istemiyordum. Nerden bilecektim otomatik "evet" işaretlendiğini. Bana sormalıydı.
"kontrol etseydin" diyor..Hiç değilse "kontrol edin bir eksiklik var mı "cümlesini dikatime sunsaydı..bakardım....
        Sonuç. Bu tatsızlığa canımı  bir müddet daha sıkmamam için , durumumla empati biri bana iyi bir şey söylesin
      Kimliklerimiz zaten dayatılan bir şey, Zaten o kimlik özümüzü ne kadar anlatabiliyor ki..Ben Tütkiyeli olmam dışında dayatılan , iktidarlarca belirlenip tasnif edilen hiç bir kimliğimin doğru olmadığını biliyorum.
   Yine de oraya EVET yazılmasa iyiydi.(bunu kafamdan çıkarmam lazım..)
 
 

çocukluğa sorular

 Dertler bitsin de ben güleyim diye beklerken, bir baktım ki biten olmuşum ben.
 Ne oldu bizim çocukluğumuza da taşıdık yaralarımızı bu güne kadar..
 Çocukluğundan bir şarkı duyarım da, yaralarım  sazın  telinden kanar

13 Nisan 2017 Perşembe

Devrimde kadınlar değil, Kadınların devrimi olmalı derken Nevşehir'de bir cenaze töreni


Aslında şunu yazmak istiyorum. Bir yerde birileri "kadınlar grevde derler" siz sanırsınız ki kadınlar greve gitti. hayır , orada  çalışanlar grev yapmış aralarında kadınlar da var. Eylemin  kadın greviyle alakası yoktur.
 *sosyalist feminist kolektif'in(SFK) ilk yıllarında bir söyleşide N. Akgökçe, O güne kadar kadın grevi diye bir grevin kayıtlara geçmediğini ancak;  1975 yılında İzlanda’da  bir gün bütün kadınların ev işlerini bırakarak sokağa çıktığını, bu nedenle  hayatın durduğunu, çocukların okula gidemediğini, kreşlerin açılmadığını, o gün meclisin dahi çalışmadığını, erkeklerin ne yapacaklarını bilemediklerini, neredeyse tüm işlerin durduğunu" söylemişti...İşte o bir kadın greviydi.
    *Birde devrim var bilgilenme hanemizde.
     Devrim ise grev gibi  hep erkeklerle anılıyor..kadınlar ise devrimin nesneleri..emekçileri.(.ispanya iç savaşına dair filmde olduğu gibi..filmin adını unuttum ) . Halbuki, gündelik hayat akarken, her dakika maruz kaldığımız erkek egemenliğine karşı bir şeyler yaparız. Bu yapılanlar kayıtlara geçmez. 
    Samsun'un köyünden İstanbul'a işçi kocasının yanına göç eden kadın, "ayaklarımı yıka" diyen kocaya, "işte çeşme işte su git kendin yıka" dediğinde kendi hayatında bir devrime imza atmıştır bile..
   Erkeklerin egemen sistemleri kadınlara her yerde ne yapıp ne yapmayacağını söyler. Kadınlar erkeklerin dini de referans alarak saldırdıkları noktalarda çoğu kez geri çekilirler.. ancak aşağıda anlatacağım  hikayede öyle olmadı.
 Nevşehir’in kanserle anılan köylerinden birinde doğan Hatice 4-5 yaşlarında –kanserojen maddeye maruz kalmasın- vb gibi  nedenlerle  Baba “aileyi” Kırşehir’e taşıyor.
Büyüyünce aynı köyden akraba  oğluyla evlendiriliyor, dolaysıyla yurt dışında yaşamaya başlıyor...
      Derken;  5-6 yıl önce rahatsızlığı nedeniyle  gittiği hastanede ; “akciğer zarı” kanseri olduğu anlaşılıyor . Ne yazık ki çocukken   mevzu bahis maddeye maruz kalmış. ….Hatice,  yurt dışında bütün tedavi olanaklarına ve güçlü yaşam umuduna rağmen  yoğun  bakımda iken  5 nisan günü- 51 yaşında -aramızdan ayrılıyor.
Hatice’nin kız kardeşi benim de arkadaşım. 675 KHK kararlarıyla 23 yıllık mesleğinden-bu lanet ihbar, iftira sistemiyle- ihraç edildi. O anlattı ;
Önceki gün Hatice’nin   cenaze töreni yapıldı.
Erkekler " mezarlığa kadınlar gelemez” dediler.  Hatice’nin kızları ve kardeşi(teyze) Naciye Ertaş ; bu kararı alan erkeklere  itiraz ettiler... Ve 25-30 kadın  erkelerden de önce  mezarlığa gittiler.
Cenaze ritürllerini-kadınları o alandan uzaklaştırarak- yapan  Müslüman sünni erkeklik  her yerde hükmünü sürdürmek isterken,  orada ilk defa kadınların direnciyle karşılaştılar..”Hayır,  mezarlığa geleceğiz…işte orada  tabutta yatan Hatice bir kadın..o yaşarken hiç yanında olmadınız..belki engel belki ona yük oldunuz…ama şimdi onu sizlerle yalnız bırakmamızı istiyorsunuz.. ,mezarlığa gelmeyin” diyorsunuz.Ne hakla...
    Kadınlar mezarlığa gittiler, saçlarını  örtmediler(allahın gözleri örtünün altını görüyorsa mezarlıkta kadına saçının görünmesini niye yasaktı)…
Mezarlığa vardıklarında , hazırlanmış mezar taşında Hatice’nin soyadının;anıldığı ve bilindiği-ve Belçika'da kullandığı  ilk soyadı değilde “kocadan aldığı soyadının” yazılı olduğunu gördüler..
Hatice'nin kızları ve teyzeleri  Naciye ERTAŞ, bu duruma itiraz ettiler.
Özellikle kızlar “biz annemizi Hatice Ertaş olarak biliyoruz öyle kalacak”dediler. Orada cenaze töreninde mezarlığa gitmek,  ilk soyadda  direnmek ve kazanmak erkek egemen sisteme karşı bir devrimdi. Bir sistemi bir yerinden aşındırma idi. Ve bence kadın devrimi her yerde böyle  küçük/ büyük yapılan dolaysıyla erkek egemenliğini aşındıran işlerdir. 

    Değinmeden geçmeyeceğim. Mezar taşına  “koca soyadının yazılmasına” karşı genç kadınlar öyle direndi ki, bunu kenardan izleyen yetişkin  kadınlar “o taşın kaldırılmasına ikna oldular ve 15-16 yaşlarında  genç bir erkek o taşı söktü götürdü...Eğer kadınlara  bir erkek desteği olacaksa böyle olmalıydı. (Yürüyüşlerde kadınlara  cemkirmek gibi değil)
 Ertesi gün bu kadınlar kendi elleriyle  “Hatice ERTAŞ” yazdıkları  mezar taşını  baş ucuna diktiler.
Devrimde kadınlar olmaktansa kadınların devrimini gerçekleştirmektir aslolan
Sevgili Hatice Ertaş rahat uyu, kızların kardeşin  çocukluğunun köyünde seni yalnız bırakmadılar.
Kimliğine sahip çıktılar . Bu dünya için küçük o köy için büyük bir kadın devrimidir



not::
Bahsedilen  köylere dair en son haber linki.
.(http://www.fibhaber.com/nevsehir/nevsehir-in-kanserli-koyu-tasindi-h67135.html)

6 Nisan 2017 Perşembe

Çınar ağaçları kentlerin tarihidir.

Şu yaşlı çınarın bakımı ve korunması için Tuzla belediyesine 10 kere rica ettim. Aydınlı mahalle muhtarına 2 defa gidip  bir şeyler yapalım dedim.
     Onlar ne yaptılar, dibine asfalt döktüler ki Aydınlı'nın en eski ağacı(tarihi) ölsün.
     Oysa çok kolay bu ağacı korumaya almak ,üstüne tarihini yazmak...

Geçmişten bize kalanları tüketiyoruz. Yarına bir ağaç bırakamıyoruz.

Ayıları aç bırakan bir ...

Bu vatan sevmez hükümet Karadeniz dağlarına yeşil yol yapmaya kalktı.
Hidro Elektirik Santralleri (HES) için binlerce ağaç kesti.  Orman dokusu bozdu.
Yaptığı asfaltlar-yollardan ormanı ortadan bölerken  hayvanların bir taraftan diğer tarafa geçmesi için doğal bölümler bırakmadı.
    Şimdi ayılar mezardan ölüleri çıkarıyor. yaylarda boş oba evlerine saldıryor(sis dağı).
   Yarın yeni kapıda miting yapacak vatanı katleden biri...belediyeyi devleti  ne varsa kullanıp  taşıyacak kendilerini...
      Ben ise ağaçlar, ormanlar  hayvanlar için  üzülürken allah varsa " kötülüğü/kötüyü durdur" diyeceğim..ne su kaldı içeçek ne oksijen kaldı  soluyacak..
    Bu topraklar kurutuluyor
   Ve Tanrı bir kez daha ölüyor..

Normaller canımı sıkıyor.

Bütün anormallikler normalin yüzünden.
Ve artık normalin ne kadar normal olduğu sorgulanmalıdır.
Normaller çok canımı sıkıyor.
Her normalin içinde bir iktidar var. her normalde kıçını o iktidara(güçe) dayamak var.
iktidar sözcüğünü: güç anlamında kullanıyorum.( kaba veya psikolojik gücü elinde bulunduranlar)


iyi bir hayat mümkündür

O kadar kötü başbakanlarımız oldu ki, hiç biri Türkiye halklarının  huzurunu düşünmedi.
Fakat kendisi için halka bu denli kötülük yapanı da görülmemişti.
Bütün  iletişim kanallarını kendi sözünden başkasına kapattı.Tamam  tahlil, karşılaştırma,iyi şeyler isteme yeteneğinden yoksunlarımızın  ve onun gibi kötülerin verdiği oylarla , bütün iyilere zulüm etme hakkını elde etti.
 ve nasıl oluyorsa  hanesine acı düşmeyen bir aile olmadığı halde, yine de bu herife "evet" diyenler var.
  Türkiye'nin yarısı iyi şeyler için mücadele ettiği için  acı çekiyor.
   Hiç bir kötülük uzun sürmez derler..ama bu çok uzun ve kanlı sürüp gidiyor be ya..
 
    Herif halka zulüm üstüne zulmedip, mağduru oynamakta uzman. .. "zavallı" diyor halk.."zavallı başkanımızı Avrupa istemiyor. ben onun için ölürüm diyor.. " hayatı boyu hiç Avrupa topraklarına ayak basamayacak bir gariban- Tayyibin binlerce kez gittiği -ama şimdi bir avuç su da fırtına koparıp  Avrupa bizi sevmiyor" algısını yineliyor..
Ulan madem onun için ölürüm diyorsun..git öl ama  ölmeye öldürmeye karşı olanları rahat bırak..
    17 Nisanda hep beraber kötülüğün önüne set çekip iyi şeyler için çalışmaya başlamalıyız.
  Hukuku adaleti , özgür ve herkesi kapsayacak bir anayasayı hayata geçirebiliriz..