13 Nisan 2017 Perşembe

Devrimde kadınlar değil, Kadınların devrimi olmalı derken Nevşehir'de bir cenaze töreni


Aslında şunu yazmak istiyorum. Bir yerde birileri "kadınlar grevde derler" siz sanırsınız ki kadınlar greve gitti. hayır , orada  çalışanlar grev yapmış aralarında kadınlar da var. Eylemin  kadın greviyle alakası yoktur.
 *sosyalist feminist kolektif'in(SFK) ilk yıllarında bir söyleşide N. Akgökçe, O güne kadar kadın grevi diye bir grevin kayıtlara geçmediğini ancak;  1975 yılında İzlanda’da  bir gün bütün kadınların ev işlerini bırakarak sokağa çıktığını, bu nedenle  hayatın durduğunu, çocukların okula gidemediğini, kreşlerin açılmadığını, o gün meclisin dahi çalışmadığını, erkeklerin ne yapacaklarını bilemediklerini, neredeyse tüm işlerin durduğunu" söylemişti...İşte o bir kadın greviydi.
    *Birde devrim var bilgilenme hanemizde.
     Devrim ise grev gibi  hep erkeklerle anılıyor..kadınlar ise devrimin nesneleri..emekçileri.(.ispanya iç savaşına dair filmde olduğu gibi..filmin adını unuttum ) . Halbuki, gündelik hayat akarken, her dakika maruz kaldığımız erkek egemenliğine karşı bir şeyler yaparız. Bu yapılanlar kayıtlara geçmez. 
    Samsun'un köyünden İstanbul'a işçi kocasının yanına göç eden kadın, "ayaklarımı yıka" diyen kocaya, "işte çeşme işte su git kendin yıka" dediğinde kendi hayatında bir devrime imza atmıştır bile..
   Erkeklerin egemen sistemleri kadınlara her yerde ne yapıp ne yapmayacağını söyler. Kadınlar erkeklerin dini de referans alarak saldırdıkları noktalarda çoğu kez geri çekilirler.. ancak aşağıda anlatacağım  hikayede öyle olmadı.
 Nevşehir’in kanserle anılan köylerinden birinde doğan Hatice 4-5 yaşlarında –kanserojen maddeye maruz kalmasın- vb gibi  nedenlerle  Baba “aileyi” Kırşehir’e taşıyor.
Büyüyünce aynı köyden akraba  oğluyla evlendiriliyor, dolaysıyla yurt dışında yaşamaya başlıyor...
      Derken;  5-6 yıl önce rahatsızlığı nedeniyle  gittiği hastanede ; “akciğer zarı” kanseri olduğu anlaşılıyor . Ne yazık ki çocukken   mevzu bahis maddeye maruz kalmış. ….Hatice,  yurt dışında bütün tedavi olanaklarına ve güçlü yaşam umuduna rağmen  yoğun  bakımda iken  5 nisan günü- 51 yaşında -aramızdan ayrılıyor.
Hatice’nin kız kardeşi benim de arkadaşım. 675 KHK kararlarıyla 23 yıllık mesleğinden-bu lanet ihbar, iftira sistemiyle- ihraç edildi. O anlattı ;
Önceki gün Hatice’nin   cenaze töreni yapıldı.
Erkekler " mezarlığa kadınlar gelemez” dediler.  Hatice’nin kızları ve kardeşi(teyze) Naciye Ertaş ; bu kararı alan erkeklere  itiraz ettiler... Ve 25-30 kadın  erkelerden de önce  mezarlığa gittiler.
Cenaze ritürllerini-kadınları o alandan uzaklaştırarak- yapan  Müslüman sünni erkeklik  her yerde hükmünü sürdürmek isterken,  orada ilk defa kadınların direnciyle karşılaştılar..”Hayır,  mezarlığa geleceğiz…işte orada  tabutta yatan Hatice bir kadın..o yaşarken hiç yanında olmadınız..belki engel belki ona yük oldunuz…ama şimdi onu sizlerle yalnız bırakmamızı istiyorsunuz.. ,mezarlığa gelmeyin” diyorsunuz.Ne hakla...
    Kadınlar mezarlığa gittiler, saçlarını  örtmediler(allahın gözleri örtünün altını görüyorsa mezarlıkta kadına saçının görünmesini niye yasaktı)…
Mezarlığa vardıklarında , hazırlanmış mezar taşında Hatice’nin soyadının;anıldığı ve bilindiği-ve Belçika'da kullandığı  ilk soyadı değilde “kocadan aldığı soyadının” yazılı olduğunu gördüler..
Hatice'nin kızları ve teyzeleri  Naciye ERTAŞ, bu duruma itiraz ettiler.
Özellikle kızlar “biz annemizi Hatice Ertaş olarak biliyoruz öyle kalacak”dediler. Orada cenaze töreninde mezarlığa gitmek,  ilk soyadda  direnmek ve kazanmak erkek egemen sisteme karşı bir devrimdi. Bir sistemi bir yerinden aşındırma idi. Ve bence kadın devrimi her yerde böyle  küçük/ büyük yapılan dolaysıyla erkek egemenliğini aşındıran işlerdir. 

    Değinmeden geçmeyeceğim. Mezar taşına  “koca soyadının yazılmasına” karşı genç kadınlar öyle direndi ki, bunu kenardan izleyen yetişkin  kadınlar “o taşın kaldırılmasına ikna oldular ve 15-16 yaşlarında  genç bir erkek o taşı söktü götürdü...Eğer kadınlara  bir erkek desteği olacaksa böyle olmalıydı. (Yürüyüşlerde kadınlara  cemkirmek gibi değil)
 Ertesi gün bu kadınlar kendi elleriyle  “Hatice ERTAŞ” yazdıkları  mezar taşını  baş ucuna diktiler.
Devrimde kadınlar olmaktansa kadınların devrimini gerçekleştirmektir aslolan
Sevgili Hatice Ertaş rahat uyu, kızların kardeşin  çocukluğunun köyünde seni yalnız bırakmadılar.
Kimliğine sahip çıktılar . Bu dünya için küçük o köy için büyük bir kadın devrimidir



not::
Bahsedilen  köylere dair en son haber linki.
.(http://www.fibhaber.com/nevsehir/nevsehir-in-kanserli-koyu-tasindi-h67135.html)

Hiç yorum yok: