Beklemek kaybetmek midir.
Bekliyor(d)um.
Sel, yangından zarar görmediğimiz, her felakete karşı zamanında sistemli önlemler alındığı, Başkanın halkı dövmediği bir zaman dilimi olsun diye bekliyordum...
Fırsat vermedi
sistem ki şuraya ahvalimi yazayım.
Zalim herifin bir kuyuya taş atmadığı bir
zamanımız olsun diye bekledim. Beklersem yazamayacağım çok belli…5 yaşındaki
çocuğun kafasına da tak tak yaptı ya, ilk okuldan beri kötü öğretmenlerimiz,
beter babalarımız hortladı belleğimiz de…
“1,5 ay içinde(haziran
temmuz) ev arkadaşlarım 3 kedimi kaybettim.
Onu bir beze sarıp sepeti elime
verirken “başın sağolsun” dediler. Arabanın camlarını kapatıp eve kadar
ağladım.
DOMİNİK: yavru iken
3 köpeğe karşı direnen, bu direnişte 1patisini ve kuyruğunu kaybeden
kedi.
“Pamuktan
sonra bir daha eve kedi
almayacağım “dediğim günlerde bulmuştum onu…
Bu halde “yaşamaz uyutulsun” diye
veterinere götürmüştüm, o gün uyutmadılar böylece 13 yıl birlikte arkadaşlık
ettik. Benekli, Kimyon da sokaktan
aramıza katıldı.
Çok acı çekti. Ameliyatlar, yaralar
dikişler, idrarında kan… hep güçlü çıktı, sevecen efendi bir kediydi Dominik.(
Ameliyat giderleri için arkadaşlarım destek oldular, yaşamaz havlu atar atar
dediğim her zamanda toparlandı , mırıl mırıl kucağımda yaşadı.
Taki iştahı kaçtığında veterinere
götürüp “lenfoma “olduğunu öğrenene kadar.
Sonra iştahsızlık ve ateş Kimyon’da
başladı. Test yaptılar FİB dediler(Feline infectious peritonitis) Meğer ölümcül imiş. Aslında 2 ve
8 yaşlarındaki kedilerde olurmuş.(bizimkiler o yaşlarda olmadılar.
Arka balkona ağzı burnu
iltihaplı bir kedi, ağaç dallarından
geçerek geliyordu. Bir çok defa kovdum.
Hatta kışın “yazık orda yatsın” diye benim kedileri salona aldım. O ara yok
oldu belki bir yerlerde öldür kaldı... Nisan sonu başka bir kedi şu karşıda boş
bir kanepede-hasta yatarken- görüyordum.. O gidince kanepe gayet pis salya malya
….Bir gün bizim binanın merdiven altında onun ölüsünü gördüm. Herkes bakıp geçti..bir tek ben toprak kazıp
gömdüm..
VE 12 yıl baktığım kedilerime fib
virüsü bulaştı, Bazen çıkıp
geziyorlardı.. Buralar kediler için de uygun özgür bir ortamdı ..Ama işte hayat
kendi bildiğince.
Bizim Umut
Güner köpeğinin ölümü üzerine çok dokunaklı yazmıştı. Ona
ilave yapmak imkânsız. Bu canlılar bizi terk edince ciğerimiz acıyor.
Alışkanlıklar hatıralar iç burkarak gözlerimizi sulandırıyor.
Aslında ölüm kalanlar içindir. Giden gitmiştir, enerji
yumağı olup süzülmüştür galaksiye
Arada sosyal medyada onu bunu beğenmek, twitirda yorum
yazmaktan gayrı bir şey yapmadım. Bu arada Tokyo Olimpiyatlarını izledim. Kadın
voleybolculara hayran kaldım. Özellikle 13 numaraya duygularım hayranlıktan
öteye taştı. Bütün maçlarını ,videolarını izliyorum. Huzur veriyor…
Boksda da BuseNaz Çakıroğlu’nu nezaketli duruşundan
beğendim..
Ve günler geçiyor..
Hala Akçay Altınkum
mahallesindeyim. Buradan memnunum. İstanbulda olan gürültü, çöp hepsi burada
var. Nalet olası megafonla bağıran hurdacıların bir tanesinin bile sesi güzel
olmazmı arkadaş. Günde 5 kere geçiyorlar. Kimseye saygıları yok..Belediye
ise huzurlu bir kent yaşamı oluşsun
istemiyor…
Fakat temız hava ve su, dereler, zeytinlikler var…
Yukardakileri
yazdıktan sonra başım dertten kurtulmamış. Ağaçtan (4metre)düştüm ama ölmedim.
Dişlerim kırıldı bir hafta yatakta saga
sola dönemedim.Ağrı kesiciler vs…şimdi bazı kaslarımdaki agrı ve morluklar
dışında bir sorunum yok. (sağ omuzum ağrısından başka)Dişimi bir ara yaptırırim.
Verilmiş sadakam olduğunu söylüyor herkes.. belki de kedilerin duası korudu.
Tam bunlar olurken yeğenim hasta oldu. Eskişehir Ankara
arasında gidip geliyoruz. (telefonla konuşasımız yok.) pcr testim negativ.
3.aşıyı da oldum.
Kedilerimi
özlüyorum. Benekli’nin anıları beni ağlatıyor.
Neşeninizi kaybetmeyin gari.
Zaman ilaçmış cidden.