11 Eylül 2022 Pazar

Sabır ve kurtuluş

 

Bir kadın her gün bir bakkalın önünden geçiyormuş. Bakkal kadının geçeceği vakit kapı önüne çıkıp ona “ topal topaal, topalsın..sen topalsıın  ” diyormuş

Kadının iş yerine giden başka yol olmadığından mecburen hep o bakkalın önünden geçiyormuş.

Her defasında “bu saatte burada ne işin var” anlamına gelen, o bildiğimiz laflara maruz kalıyormul..

Bu aşağılama, bu psikolojik şiddet 2  sene boyunca  her iş günü sürmüş.

Kadının işe giderken yaşadığı stres iyice ağırlaşmış. O pisliği ne yok sayabilmiş,  susturabilmiş. Yine bir gün bakkalın önündeki yoldan geçerken, bakkal beyin onu aşağılamak için beklediğini görmüş..

Bakkal Bey” Topaal, topaal, topalsın sen, çirkinsin sennn, nereye gidiyorsun sen..!!!, ”

Kadın çantasından silah çıkarmış ,dan dan dan !!!

2yl süren bu şiddette, aşağılama ve baskıya  son vermiş.

Son olmuş mudur?

Yargı önünde hesap zamanı gelmiş.

Hakim “anlat kızım “demiş

Kadın sanık sandalyesinden ayağa kalkmış, “Yüce yargının sayın heyeti, sayın başkan, sayın savcı…Adaletin  saygıdeğer üyeleri…saygı değer zabıt katibi, …çok değerli Baş hakim….” Yaklaşık 2 dk süren bu tiradını tam sonlandıracakken,  BaşHakim, azarlar gibi” yeter ama  uzattınız, sadete gelin , olay nasıl oldu onu anlatın..” demiş

Kadın uzattığı iddia edilen cümlelerini bağlamak yerine, Sayın Başkan ben tam 2 sene  o erkeğin bana topaaal ,topal diye seslenmesine, beni aşağılamasına, sistematik psikolojik şiddet uygulamasına karşı sabrettim…ama siz benim burada 2 dakika size- üstelik düzgün cümlelerle- hitap etmeme karşı sabredemediniz “….

 

*Bu hikayenin erkek versiyonunu Samsun Sağlık Meslek Lisesinde öğretmenimiz Ali Duygu Gülcü anlatmıştı.

Bir KİTAP yazacaktım ,ama şiirlerimi değil.




Bazen yazmaktan vazgeçtiğim oldu. Herkes biliyordur gibi tuhaf bir varsayımım var benim. Aslında cok cok az kadının  bu konuyu bildiğini, çoğumuzun bu bilgilerden mahrum bırakıldığını kabullenemiyorum.

Orda burda kadınların hazzı üzerine orgazm üzerine yanlış yazılar görüyorum. Hani eskilerde yazılmış söylenmişler neyse de,yeni yazılar ve görsel iletişim araçlarında “erkek merkezli ,yani yine erkek hazzını önceleyen, kadını nesneleştiren ifadeler artarak sürüyor.

Kadınların kendini erkekten bağımsız ifade etme yolları adeta kapatılıyor. .Dolayısıyla bir tekil/özne olarak kadının kendini tanıması. anlaması, öğrenmesi engellenmiş oluyor. Bunun en belirgin örneklerini kadın kalarak kadınları seven kadınların hallerinde görüyoruz. Bunu  kendini erkeğe göre tanımlayan her kadında görüyoruz. Hep bir başkası gibi olmak..kendini tanımamak..

    Eksiğiyle fazlasıyla   anatomik yapı olarak tek biricik bir beden olan kadın,  cinsellik, duygu ve hazlarını tanımlarken özgür olamıyor. Ama ben, ama  sen, ama o…fakat kim?

Bence  ben ,  sence sen.. kendimce hiç biri..

    Esasında , insanlık(erkeklik) tarihi boyunca yüklenmiş benimsetilmiş bilgi ve dolaylı duygular, yanlış bilgiler üzerine “ BEN”olanı  bulmak ,bu konuda zihin açıcı ufuk açıcı cümleler kurmak hiç kolay olmuyor.

 

BİR KİTAP YaZACAKTIM 12 yıldır süren anlatılar üzerine,üzerinden..ta kendimizi ve fakat  elimden tutanlara çok güvendim.. Çünkü gördüğünüz gibi ben bir anlatıcıyı. Helede bu yeni teknolojinin pratikliğinden yoksunken…yazamazdım… Onlar benim onlara ne çok güvendiğimi, bu kitabı ancak böyle oluşturabileğimi(zi) fark edemediler. Elimi bıraktıklarında bu yüzden çok kırıldım incindim…derdimi anlatamadığım için yalnızlaştım. Bir istekte iki kere bulunamazdım…kaldı o mail tünellerinde dosyalar

 





 

Nihayet 7 ay sonra-

  -yeğen Hülya ve eşinin(Kadir)desteğiyle bloğuma ulaştım.

Rahime 26 eylülde gelecekmiş. Taktım kafaya bekleyemem o güne..Aradım Hülya'yı ona tıkla bunu aç şunu kapa..ulaştım insankızına.

 Sizlere bir ki Edremit/Altınkum fotoğrafı göndererk start alıyorum

  ikiz çayın denizşe buluştuğu yerden..


Denizin suyu soğuk ve tuzsuz: İşte  kanıt  (bunu Burcu Nisa çekmişti)