Kaldığımız otelde bizim gibi 2 kadın veya tek tek gezmeye gelmiş Arjantinli Kırgızistanlı hem cinslerimiz vardı..
Dubrovnike tepeden bakarken "anı Amasra gibi "görünüyor dedim. Ama amasranın içine girdiğinde aynı huzuru bulman imkansız. 2 kere gittim kalabalıktan deniz kenarına dizilmiş tıka basa otomobillerden amasra kalesine atılmış çöplerden ve hemen hepsi diskotekmiş gibi müzik çalan bakkaldan tuhafiyeciye kadar esnaf takımından Dubrovnik'te yok.
Hele de 2 kadın gezerken ardından takip eden erkek de yok. Dolayısıyla bu sakin kentler bu erkek engelini hissetmediğin kentler biz kadınlar için önemli seyahat merkezleri.
Mostar her şeye rağmen bir Avrupa şehri.Ama aklımız almasa da Hristiyanların yaşadığı yerlerden daha pis çöplü gürültülü ve erkekler daha çok bunu anlamıyor..ve kabul etmiyor....
Mesela Hırvat hükumeti tarihi yerleri aslına uygun korurken, Mostar'ın köprü ayagına o mimari bütünlüğü o dokuyu bozan bir yapı yapmışlar.
Fakat esas mesele neden buraya kondurulduğu.. Buradan çıkıp köprüye yürüdüğümüzde 6 basamaklı genişce bir merdivenden inince / kapı gibi ortasındaki tahta kırılmış bir mobilya artığı yerde yatıyor) hemen oradan sağ tarafta hediyelik eşya çarşısı başlıyor.
.Diğer taraf ise aynen korunmuş.köprünün hiristiyan mahallesi ayağına yanından geçerken kapsını kapattıkları 2 restoran kafe gibi bişi yapmışlar..veya mevcut yapıyı böyle dekore etmişler.
Ara sokaklar temiz ..yerlerde Arnavut kaldırımı dediğimiz taşlar...bu taşları her yerde severim. Şehir içinde asfalttan ne kadar hoşlanmıyorsam tam tersi bu tarz taş döşemeleri seviyorum.
Divan restorant diye bir yerde yemek yiyelim dedik. Mostar Dubrovnik'e göre ucuz. Fakat bu divan restoranın içinde sigara içiliyor. girmedik. Serin havaya rağmen dışarıda yedik..Orada yemek yediğimize o an kalkmadığımıza hala pişmanım. )bir tabak yemek siparis verseniz yeter çünkü tepeleme 2 kişilik geliyor.)Bu iyi tarafı..çöp ve sigara kötü tarafı..
artan yemeğimizi kedilere verdik.
Orada 5 kedi vardı beşininde gözünün önünde yara vardı. Belli ki rast gele büyüyorlar. Gözüne bir damla genta damlatan biri yok sanırım.
Dubrovnikten bir taksici bizi (3 kadın) 1000 kuno'ya Mostara götürebileceğini söyledi. Kabul ettik. Taksi sürücüsü Alyoja çok iyi ingilizce biliyor. Hırvatistanda ilk okuldan itibaren gayet iyi ingilizce dersi veriliyormuş. Türkiyede üniversite mezunları dahi ingilizce konuşamıyor..Ben hala what is tihis 'deyim.
Şakalar yapıldı. Tarihten kentlerden ordan burdan konuşuldu..Alyoja bir gram efendiliğini bozmadı. uygar düzgün good man.
Elbetteki Türkiyedeki kadar olmasa da mostarlılar da şu dereye çöp atmışlardı. Biz karyola kanepe sandalye buzdolabı dahil ya denize ya dereye atıyoruz...Onlar bir kaç naylon poşet pet şişe inşaat köpüğüyle yetinmişler:))
Burada osmanlı zamanında yapılmış bir cami var. şu görünen taş çatılı yapılara bakınca caminin oraya farklı şekilde sonradan konduğunu anlıyorsunuz. Safran boluya kaleden bakınca eski safranbolunun klise hamam kütüphanelerinin ortasına bizimkilerin bir cami yaptığını görürsünüz ya aynen öyle.
Tamam tabiki oraya cami yapalım ama neden o bütünlüğü bozarak..benzer taşlarla benzer renk ve bütünlükte olsa daha hoş olmaz mı..
BÜREK
Boşnak büreki. Alyoj' un bize börek ısmarlayacağını unutup divan da yemek yedik ya..pişmanlık ve börek.. bir gün sadece bürek yemeğe gitmeli mostara..
Pişirme şekilleri de farklı.Odun közü külünü fanus şeklinde örtülü börek tepsisinin üstüne koyuyorlar..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder