İstanbul için aylık akbil/ bilet alınsa daha çok sevinirdim. Halim o hal idi. Memleket toz duman.,hesabını soruyorlardı temiz bir nefes alsan..
Kime sorsam ya: ayol Dubrovnik nere hiç duymadım" ya da " aa çok harika" diyorlardı.
29 Ocak, yeşil pasaport ve bilet fotokpisi+ yurt dışı çıkış pulu elde 250 euro, har har pervane sesi dinleyerek THY ile uçuşa geçti..
Dubrovnik hava alanı şehre(grad dubrovnik) 19 km. Ve 6 euro (24lira)veriyorsun..
Sürücü nezaketli, trafik kurallarına harfiyyen uyum gösteriyor. Ve dubrovnik göründü..
Tüm binaların çatısı kiremitli hemen hiç bir çimento görüntüsü olmayan fotoğraf..
Andio Otel sahibi eposta yoluyla ana kapının şifresini vermişti. tık tık tuşlar içeri girdik. Bizim kandıra taşı dediğimiz taştan yapılmış her bina duvarlar soğuğa karşı sıcak, sıcağa karşı serin tutucu.
Odalarda klima var.
fiyatlar 3 sezon için düzenlenmiş.Bizimki en ekonomik sezondan. sahip genç kadın sabah gelip kahvaltı veriyor..sonra otel sadece konuklara kalıyor..
Bu eski -kaleiçindeki- şehrin ortasında -sadece yayalar için- 3 şerit mermer yol her iki tarafında aynı taştan yapılmış binalar ve arasında ana yola paralel merdivenle çıkılan paralel yollar..
Sakin temiz nerdeyse -kış sezonu hiç kimse yaşamıyormuş gibi- duruyor. O koca binaların arka tarafında esas yola paralel yollara merdivenle çıktığında anlıyorsun ki barlar cafeler, sokağa atılmış masalar.....
Ana cadde üzerinde : pasta börek pizza satan dükkan var. yan sokaklardaki dükkandan 2 kat pahalı bir lokma börek. Biz bunu anlayana kadar kazığı yemiştik.
Neler farklı
*yaya çizgilerinde arabalar durup yayaya yol veriyor
*kimse klakson çalmıyor
*yerlerde çöp yok
*marketlerde naylon poşetleri parayla veriyorlar. Diğer yerlerde kağıt poşet var.(keşke Türkiye'de de öyle olsa her taraf poşet çöplüğüne dönmese)
*etrafta onlarca çekik gözlü turist dolaşıyor. Ne lafla ne elle ne gözle taciz eden- erkek- var. İşte Avrupa kadınlar için niye 'iyi' anlıyorsunuz. Tek başına kırgızistan'dan gelmiş bir genç kadın vardı aynı pansiyonda kalıyorduk. Ve biz 2 kadın.
yukarı çıkıp inişi çekmek
aşağıdan yukarıya çıkmadan önce
Ana cadde. Taşıt trafiğine kapalı
her kentin yük tepesi olur. Buraya teleferik var fakat şubat sonuna kadar işlemiyormuş.
Taksi sürücüsü değerli Alyoş bize sürpriz yaptı..
Saatte bir belediye otobüsünün geçtiğini öğrendğimiz yol üzerinden bari otostop yapalım dedik. Aman kimse durmadı. Bir çeşit yardımlaşma kültürü yok sanırsam. Veya herkesin olanağı yüksek olduğundan ( milli geliri en yüksek ülkelerden biri hırvatistan) yardımlık durumlar olmuyor demektir.
taksi mercedes durdu 70 kuno'ya bizi Pile'ye getirdi.(pile dubrovnik şehrine 5 km uzak adriyatik koyunda . )
Bir sütunun bir duvarın arkasında bir kafeye rastlamak minderlerinde ünlü erkek fotoğrafları..Kadın olsaydı onu fotoğraflardım ama yoktu
Yol kenarında bu (anıt gibi) mezara rastladık. genç ölmüş birine ait. Ama esasta nedir bilmiyorum.
Kentin sırtını yasladığı dağ gri taş görünümünde dağ ila kent arasında bir çamlık var . Şehirde helede eski tarihi grad dubrovnik'te neredeyse ağaç yok. Merdiven kenarlarında düzyol kenarındaki evlerin bahçelerinde bolca kauçuk ağaçları bu sene zor geçen kışda donmuşlar.
Portakal'a benzeyen, acı ufak meyveli ağaçlar mermer yolların,, taş binaların köşelerinde ayrı güzellikte...
Surun dışında ki ağaçların su çanakları geniş bırakılmış.
Düşündüm Türkiye'de Nemrut dağı, efes harabeleri, asklepion, apollon tapınağı, kapodokya, höyükler, truva, topkapı sarayı, Ayasofia, (didim,milet, bergama) Assos , mardin,Urfa.....
ve bu an aklıma gelmeyen onlarca tarihin gerilerinden bugüne kalmış varlıklarımızı...
Hırvatistan'da: Devlet tarafından gayet itina ile korunmuşlar, kendi alanları içinde tutulmuşlar,İnsanlar ötekini rahatsız etmiyor. Mesela kiliseye gidip klasik müzik konseri dinledik.
* Gürültü, çöp, dağınıklık yok.. ötekini özellikle kadınların dolaşmasının zorlaştırılmamış..
Türkiye'de güzelliklerin 5 katı var. fakat biz kadınların temiz gürültüsüz , erkekler rahatsız etmeden dolaşabilmesi neredeyse olanaksız.
Ve Türkiye'deki bunca tarih yıkılmış bozulmuş, yeni yapılarla kapatılmış...
neyse uzatmiim ben "bu kalın duvarların ardına, saklanmış şehirde çoook eski yıllarda - mutlaka zenginler yaşıyordur" diyerek dolaşırken , 2 katlı binalar, dar sokaklar, klise meydanları, opera meydanları, saat ve çan kulelerine bakarak" enterasan enterasan deyip durdum...
..yarın Mostar, kotor ve Budva ve de alyoş'la ilgili gözlemlerimi yazarım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder