“KADINLAR BU OLAYDAN ZARAR GÖRMÜYOR” dedi .
Kasım ortasıydı, Gebze Adliyesinde 14 senedir süren (tecavüz
davasının) yargıtaydan3.cü kez dönen duruşmasına katıldık.
Mahkeme heyeti(biri hariç) önceki kararında direndi ve o pişkin
herifin suçunu, bir cümle daha ilave ederek -yurt dışına çıkış yasağı- onayladı.
Tecavüzcünün avukatı bu karara da 7gün içinde itiraz edecek ..aksi halde “tutuklama kararı” belki 14 sene sonra işleme
konacak. (Hukuk adalet varsa tabii)
Ooof off..bir daha of!!!!
O düşünmeyen beyin, bilmeyen ağzınızla “kadınlar tecavüzü
tacizi neden te o vakit şikayet etmedi “diyorsunuz. Hangi kadın dayanır bu adli, sürece, hangi kadın
ömrünün 14 yılını bir tecavüzcünün tutuklanması için harcayabilir.
Bu kadın “kadın dayanışmasıyla” harcadı Ancak yolun başında geri dönebilirdi. .bu da erkeğin işine gelir...kadinin şikayet yollarını zorlastir, kapat, erkeği değil kadını sucla, bu yapı karşısında dayanışmadan ,birbirimizin yanında ol(a)madan tecavüz davalar erkek lehine kapatilinıyor.
Onlar “bana bir şey olmadı” diye o beyinlerini sallayarak geziyorlar (bir kadın “tecavüze maruz
kalıp için dava açmak istediğimde, belgeler,kâğıtlar, mühürler için tam 17 yere başvurdum ”demişti. her masaya, her makama 17 defa tecavüze maruz
kaldığını anlatmak zorunda bırakılmanın diğer adı, “HİÇ KİMSEYE ANLATMA, SUS”
demek değil midir.
.
Bak ne diyeceğim.
O duruşmada MOR CATI avukatı” bu tecavüzlerden,bu
cinayetlerden kadınlar zarar görüyor”diye müdahillik istedi. E ne oldu.
REDDEDİLDİ. Muhalefetin bütün
önergelerini reddedin iktidar gibiler.
RED SEBEBİ “kadınlar bir kadının tecavüze maruz kalmasından
dolayı zarar görmüyor” muş.
Bir kadın öldürüldüğünde her kadının bir parçası ölür, Bir
kadın cinsel şiddete maruz kaldığında her kadın bu önlenmeyen erkek şiddetin,
caydırılmayan erkekliğin hışmına maruz kalır.
Nasıl zarar gördüğümüz o mahkeme salonunda o
erkek egemenliğini içselleştirmiş ve her an üretenlere anlatmak mümkün olmuyor.
Bir kitap dolusu karşıt fikrimizi o kafalara anlatsak bile yine de anlamazlar.
Bu anlamaz kafalar, bu şiddetle müsemma erkekliğe ve devletin
kadına karşı tutumuna karşı her sene 25 Kasım Gecesi İstanbul Taksime ÇIKIP
derdimizi anlatmak, bu sisteme karşı isyan etmek kaçınılmaz oluyor. Ancak
devlet bu defa da üstümüze kolluk güçlerini salıyor (onca erkek polis arasında
kadın olmaktan dolayı mağdur edilen, ayrımcılığa maruz kalan Kadın POLİSLER
dahil) erkek şiddetine mani olmak yerine
,belimizi kırmak, sesimizi kısmak istiyor.
Ve biz oraya gidemeyenlerin kalbinin orada attığı bütün
kadınlar, gaza dumana boğulsa da , göz altına
alınsak ta, polis devlet şiddeti sırtımızda yara açıp, kolumuzu kırsa da,
HİÇ bir şiddetleri bizi caydıramayacak. ÇÜNKÜ:
her gün en az 3ümüz öldürülüyoruz. Çünkü tecavüz, taciz, istismar kayıtlara
bile geçirilmiyor. Çünkü bir tecavüzcü 14 sene tutuklanmıyor. ÇÜNKÜ: sadece kadın
olmak üzerinden ayrımcılığa maruz kalıyoruz.
KORKMUYOR
MUSUNUZ diyor biri; onca erkek şiddetine karşı boşanıp baba evine dönen, veya yeni bir hayat kurmaya
çalışan kız kardeşimiz öldürülüyor. O ki öldürüleceğini bilerek) ki devlet bu
güne kadar hiçbir kadını koruyamadı) o heriften kurtulmaya çalışıyor. Kurtuluşu için öldürülmeyi göze
alıyorken (keşke böyle olmasa)ben devletin gazından, polisinin copundan mı
korkacağım. Velev ki korkuyorum ki ,ama bu korku
birlikte hareket ettikçe azalıp, isyana dönmez mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder