Bir çiçek gördüm bugün rengi turuncu sarı kırmızı karışık, sanki onu görmem için oradaydı ve yaşamak kötü şeyleri örten güzellikleri görmek içindi.
6 Aralık 2010 Pazartesi
6 Ekim 2010 Çarşamba
İncir mevsiminde köyde olmak...
1 Ekim 2010 Cuma
29 Eylül 2010 Çarşamba
Rumların "gönderilirken" türklere bıraktıklarından
yağmur....
seni düşünmek
senden benden kimseden habersiz
ce,
yağmurunun tuzu dudağıma değerken
düşünmek seni
ben ce,
senden benden kimseden habersiz
ce,
yağmurunun tuzu dudağıma değerken
düşünmek seni
ben ce,
21 Eylül 2010 Salı
Dönmek ,tam bir dönüş yaptığında aslın da aynı yerdesindir. değil mi?
Hiç bir yere dönmek istemiyorum ..olduğum yerde dönmek yetiyor...
10 Eylül 2010 Cuma
Değişimin içinde mi değişim içimde mi?
Ayvalıktayım. Kaçtım İstanbuldan kendime bakayım diye uzaktan.
24 Ağustos 2010 Salı
Sessiz ve sakin yürüyüp gidemediğim için üzgünüm...
Sessiz ve sakin yürüyüp gidemediğim için üzgünüm... elbette yürürdüm kendimce ancak yürütmediler...
10 Temmuz 2010 Cumartesi
Gezmek ve keşif
Ne vakit anadolu tarafından boğaz köprüsüne yaklaşsam çamlıcanın alt yamacındaki mahalleye bakar oraya nereden gidildiğini merak ederdim. Arbayla capitolden sonra Burhaniyeye saptım. Ara sokalarda dolaştım. Bir ara nasılsa ümraniye altunizade yolundaki BP istasyonunun önüne çıktım. geri dönderken geldiğim yolu geçince yukardaki çamlıca vericilerini sağıma alıp kenti çaprazlama karşıya geçmeyi hedefledim ama başaramadım. beylerbeyine inerken sola ok Küplüce çamlıca yazıyordu, döndüm. hava hafiften yağıyordu. daracık yokuş yolların kenarlarında kötü soğuk his veren evler..ama her taraf yeşil karadeniz gibi.
Dimdik epeyce çıktım iki yönlü düz yola oradan sola, çamlıca vericilerinin an büyüğü sağmda kaldı. saray duragının az ötesine arabayı park ettim. karşıda boğaz köprüsü ,maslak, süleymaniye camii -boğzaın bir kısmı- aşağılarda Küplüce, sol yamaç burhaniye...
önümdeki boş alanda pancar tarlaları. her taraf yeşildi ve önümdeki yamacın başında şeytan kelekleri vardı. Topladım. Küplüceden beylerbeyine indim. Çengelköyden içeri mezarlık yoluna saptım. Yine dar ara sokalardan ta tepeye...ama hep sola,,, bir yerde vaniköy yazıyordu saptım. karadenzizn fındık bahçelerinin arasından iner gibi her iki tarafı yeşil dar ama düzgün yoldan aşağı indim her taraf yeşil ,yol kenarları güpguzel ağaçlar dizli. dimdik indim ki,kulelideyim..
Oradan bu defa sahil yolundan beylerbeyine gelip Küplüceye yeniden çıktım. Kafama koymuştum çamlıcaya vardım. hava serindi ve uzaklarda güneş batıyordu. İzledim. kısıklıdan altunizadeye..eve geldim.
Fındığın gözünün önünde abse yapan diş kökü iltihabı nedeniyle tadı yok. mama yemiyor... veteriner Duocid İm ilaç verdi. sulandırıldıktan sonra 1 saat içinde yapınız yazıyor ama o bana yarın yaparsın diye enjektre çekip verdi. kafam karıştı. hayvan veya insan hekimi neden tamamen güvenemiyorum.
Dimdik epeyce çıktım iki yönlü düz yola oradan sola, çamlıca vericilerinin an büyüğü sağmda kaldı. saray duragının az ötesine arabayı park ettim. karşıda boğaz köprüsü ,maslak, süleymaniye camii -boğzaın bir kısmı- aşağılarda Küplüce, sol yamaç burhaniye...
önümdeki boş alanda pancar tarlaları. her taraf yeşildi ve önümdeki yamacın başında şeytan kelekleri vardı. Topladım. Küplüceden beylerbeyine indim. Çengelköyden içeri mezarlık yoluna saptım. Yine dar ara sokalardan ta tepeye...ama hep sola,,, bir yerde vaniköy yazıyordu saptım. karadenzizn fındık bahçelerinin arasından iner gibi her iki tarafı yeşil dar ama düzgün yoldan aşağı indim her taraf yeşil ,yol kenarları güpguzel ağaçlar dizli. dimdik indim ki,kulelideyim..
Oradan bu defa sahil yolundan beylerbeyine gelip Küplüceye yeniden çıktım. Kafama koymuştum çamlıcaya vardım. hava serindi ve uzaklarda güneş batıyordu. İzledim. kısıklıdan altunizadeye..eve geldim.
Fındığın gözünün önünde abse yapan diş kökü iltihabı nedeniyle tadı yok. mama yemiyor... veteriner Duocid İm ilaç verdi. sulandırıldıktan sonra 1 saat içinde yapınız yazıyor ama o bana yarın yaparsın diye enjektre çekip verdi. kafam karıştı. hayvan veya insan hekimi neden tamamen güvenemiyorum.
1 Temmuz 2010 Perşembe
29 Haziran 2010 Salı
Gidecek bir yer arıyorum
İnsanların insanı ve hayvanı incitmediği birinin ötekinin alanına girmediği yerler var mıdır? adresi nedir?
beyin kanaması, kalp fibrilasyonu:))
Bazen minik elektirk çakmasi gibi bir şey oluyor. sanki iki uc bir an birbirine değiyor. Çok ama çok kısa bir an da değip uzaklaşıyor. cızrt. Bir şey var ve sinyal veriyor. Hastahaneye gitsem anlatsam anlayan bir hekime, anlar mı?
Bir de bazen hissediyorum.kalpden kan atımı esnasında bir üfürüm sesini. Sol alt tarafında sıkıştırılmış bir borucuk birden gevşetilince içindeki sıvı diğer tarafa geçiyor gibi.
Bir de bazen hissediyorum.kalpden kan atımı esnasında bir üfürüm sesini. Sol alt tarafında sıkıştırılmış bir borucuk birden gevşetilince içindeki sıvı diğer tarafa geçiyor gibi.
25 Haziran 2010 Cuma
Şiirin cinsiyeti
Şiir şiir herkesin elinde derinliği kaybolan cinsiyetli şiir. Hangi şiire baksanız içeriği erkek, duygusu erkek ötekine hükümran ve egemen olma istegi hakim...
şiirlerimi saklıyorum.
şiirlerimi saklıyorum.
22 Haziran 2010 Salı
sevindiğine sevinemedim
hiç bir şey beklemezken de bir şey bekliyor olduğumun farkına vardığımdan beri düşünüyorum. Hiç bir şey beklememek için ne yapmalıyım.
Sıfır noktası gibi midir bu.
Sıfır noktası gibi midir bu.
14 Haziran 2010 Pazartesi
baş ağrım ve hayatın anlamsızlığı...
O kadar ki, baş aağrım geldiğinde hayattan vazgeçiyorum. Yatağın köşesine öylece kıvrılıp sorınsuz ve sorumsuz uyumak istiyorum. Yüzüme dağılan ağırlık burnumun kökündeki gerginlik düşünmemi iyi his denen bütün yaşamsal duygularımı yok ediyor.
Bu kadar kötü olunabiliyorsa, bir ağrıyla bu denli kopuluyorsa ...boşunalık hissi bu kadar kolay gelip yapışıyorsa yakama,,,niye bunca yaşamak adına insanın kendini inandırdıkları...
Bu kadar kötü olunabiliyorsa, bir ağrıyla bu denli kopuluyorsa ...boşunalık hissi bu kadar kolay gelip yapışıyorsa yakama,,,niye bunca yaşamak adına insanın kendini inandırdıkları...
7 Haziran 2010 Pazartesi
30 Mayıs 2010 Pazar
herşey yolunda mı?
benim iyi halimle kötü halim arasında hep yarım parmak mesafe vardır..biri diğerinin önüne heran geçebilir.
-herşey yolundamı diyor Canan,
-bazı şeyler yolunda. bazılarının yolunu bilmiyorum "diyorum
-herşey yolundamı diyor Canan,
-bazı şeyler yolunda. bazılarının yolunu bilmiyorum "diyorum
29 Mayıs 2010 Cumartesi
bu gün yani 29 mayıs cumartesi
Kadıköyün rıhtım sıcağında dergi satarken, güvenlik görevlilerinin direnciyle karşılaştık, "şu ızgaralardan bu tarafta dergi satmanız yasak,amirimiz istemiyor, aksi halde polis çağıracağız"....
kalktım, fatihin istanbulu işgal edişini resmeden panonun önüne gittim. sırtımı dayadım ve çantamın üstüne oturdum, Filiz,banu,özgül,Tuba ve Suzan bütün gayretleriyle "feminist politika her derde deva" diye bağırıyorlardı. Polis geldi, geçen hafta sadece zabıta ile uğraşmıştık..bu defa polis. uzakda durmayı tercih ettim..başımı ağrıtıyorlar.
Ben "her başarısız kadının önünde onu engelleyen bir erkek vardır"diye bağırırken. Ara sokaklarda bir erkek "bari her demeyin" dedi, (yanındaki kadını dergi al diye yüreklendirmesine rağmen,kadın oralı olmayınca)..Bir erkek "mor çatıdan msısnız"dedii. dergi alan bir kadın bizi sevgiyle izliyordu.
*Pir Sultan abdal dernegine "kadına yönelik erkek şiddeti ve kadın cinayetleri" üzere konuşmak için ""belirlenmiştim"..ama ilgili arkadaslar sunuma ancak 1 saat kala arayınca,gitmedim/gidemedim.
Bizim Gülsüm Ağaoğlu önermiş, hayvan severim diye, kaktüs için bir röportaj yapmamı.kaktüs cihangirde bir kafe..
Suzan karşıya geçiyordu. Ona takılmasam yarın gidemezdim. Beşiktaş vapuruna bindik.yeni model vapur, çok kalabalık ama içi ferah. marmarayı sol taraftan gören bir koltuga oturduk..sarayburnunu paralelden gören bir şekilde marmararadn boğaza yönelen seyir yolunda ,ben-belki suzan da- sarayburnundan unkapanına ve oradan karaköyü içine alan alanı taradık..
Beşiktaştan otobüse binip oturacak yer bulduğumuza çok sevindik(özellikle suzan) fetih günü nedeniyle beşiktaş stadı önü kalabalıktı..bunca katılımcılar kimlerdir..nasıl organize olurlar..kadıköyle "fetih günü niyetine lokum dağıtan çarşaflı kadın"geldi aklıma.. bunun politik zeminini anlayamıyorum...
Ben Cihangire kaktüse yöneldim..Suzi-gazete alıp-evine...
Bir kent planlanırken -oluşturulurken- sadece yetiskin sağlıklı erkekler var sayılıyor, kadınlar,yaşlılar, sakatlar,hayvanlar ve bitkiler hiç dikkate alınmıyor hayvanları yok sayarak düzenlenen kentte, kediler kaka yapacak toprak bulamıyor. Bulsalar üzerlerini örtecekler. erkeler sokağa tükürmeye ve işemeye devam ediyor.
Evlerde hayvan beslemek onları korumak adına hapsetmek anlamına da gelirken, barınaklar hayvanların istif edildiği hapishaneler halinde oluyorlar. Sokaklar ise yaralanmış,insanların-özellikle erkek insanların-saldırsına uğramış hayvanlarla doluyor. Bazen yaralı bir kedi görüp çaresizlik yaşamamak için sokağa çıkmaktan kaçtığım oluyor..hayvan severlerin çoğu kadın. Bunun sebebi nedir bilemiyorum.
Yaz geldi..bu hayvanlar için evlerinizin köşesine bir kap su koyun..(allah hiç bir canlyı susuz bırakmasın.amen)
Kaktüsden çıktım. Cihangirden fındıklıya inmek için dik aşağı yürüken koca apartmanların arasından Anadolu yakasında çamlıca tepesinin denize bakan yamaçlarını görnüyordu. dikdörtgen yeşil mavi manzarayı bıraktım..diğer aradan köprü ve masmavi suların üstünde onlarca tekne ve balıkçı kayıkları göründü.. o sahneyide göz kapaklarımın ardına bırakıp fındıklıya indim.( Niye yeşil huzurlu yerler arıyorum bilmemki..)
Orada Kabataşa doğru bir sahil kahveleri var. denizin dalga sularını yol kenarına atabildigi tek yer sanki burası..erkek balıkçılar olta atmışlardı..yürüdüm.. kulaklığımda ntv radyo" Gazzeye giden yardımı engellleyenleri"anlatıyordu.
Motora yetiştim. karşımdaki koltukda heteroseksüel erkek yanındaki kadınla oynaşıyordu..öpüştüler..5 dk kabataş üsküdar mesafesinde kucaklarına yatıp bedenlerine yaslandılar.Allah daha fazlasını nasip etsin..
Radyom,"akşam ABD_Türkiye Futbol maçınıdan bahsediyordu.."
9A belediye otobusu bizim eve yakın geçiyormuş. Atladım indirmli akbil basıp eve geldim.
Az fasulye 1 patlıcan,2 patates ve domates..türlü pişirdim. Kedi ve köpeğe de yemek(mama değil) verdim.
Bu kadar çay seven bir insanın uykusunu çay nasıl kaçırır merak ediyorum.
Ayrıca "anladım kendimi sevdiremeyeceğm sana,yanağımdan süzülürken tuzlu sular ,kapanacağım yastığıma..."
kalktım, fatihin istanbulu işgal edişini resmeden panonun önüne gittim. sırtımı dayadım ve çantamın üstüne oturdum, Filiz,banu,özgül,Tuba ve Suzan bütün gayretleriyle "feminist politika her derde deva" diye bağırıyorlardı. Polis geldi, geçen hafta sadece zabıta ile uğraşmıştık..bu defa polis. uzakda durmayı tercih ettim..başımı ağrıtıyorlar.
Ben "her başarısız kadının önünde onu engelleyen bir erkek vardır"diye bağırırken. Ara sokaklarda bir erkek "bari her demeyin" dedi, (yanındaki kadını dergi al diye yüreklendirmesine rağmen,kadın oralı olmayınca)..Bir erkek "mor çatıdan msısnız"dedii. dergi alan bir kadın bizi sevgiyle izliyordu.
*Pir Sultan abdal dernegine "kadına yönelik erkek şiddeti ve kadın cinayetleri" üzere konuşmak için ""belirlenmiştim"..ama ilgili arkadaslar sunuma ancak 1 saat kala arayınca,gitmedim/gidemedim.
Bizim Gülsüm Ağaoğlu önermiş, hayvan severim diye, kaktüs için bir röportaj yapmamı.kaktüs cihangirde bir kafe..
Suzan karşıya geçiyordu. Ona takılmasam yarın gidemezdim. Beşiktaş vapuruna bindik.yeni model vapur, çok kalabalık ama içi ferah. marmarayı sol taraftan gören bir koltuga oturduk..sarayburnunu paralelden gören bir şekilde marmararadn boğaza yönelen seyir yolunda ,ben-belki suzan da- sarayburnundan unkapanına ve oradan karaköyü içine alan alanı taradık..
Beşiktaştan otobüse binip oturacak yer bulduğumuza çok sevindik(özellikle suzan) fetih günü nedeniyle beşiktaş stadı önü kalabalıktı..bunca katılımcılar kimlerdir..nasıl organize olurlar..kadıköyle "fetih günü niyetine lokum dağıtan çarşaflı kadın"geldi aklıma.. bunun politik zeminini anlayamıyorum...
Ben Cihangire kaktüse yöneldim..Suzi-gazete alıp-evine...
Bir kent planlanırken -oluşturulurken- sadece yetiskin sağlıklı erkekler var sayılıyor, kadınlar,yaşlılar, sakatlar,hayvanlar ve bitkiler hiç dikkate alınmıyor hayvanları yok sayarak düzenlenen kentte, kediler kaka yapacak toprak bulamıyor. Bulsalar üzerlerini örtecekler. erkeler sokağa tükürmeye ve işemeye devam ediyor.
Evlerde hayvan beslemek onları korumak adına hapsetmek anlamına da gelirken, barınaklar hayvanların istif edildiği hapishaneler halinde oluyorlar. Sokaklar ise yaralanmış,insanların-özellikle erkek insanların-saldırsına uğramış hayvanlarla doluyor. Bazen yaralı bir kedi görüp çaresizlik yaşamamak için sokağa çıkmaktan kaçtığım oluyor..hayvan severlerin çoğu kadın. Bunun sebebi nedir bilemiyorum.
Yaz geldi..bu hayvanlar için evlerinizin köşesine bir kap su koyun..(allah hiç bir canlyı susuz bırakmasın.amen)
Kaktüsden çıktım. Cihangirden fındıklıya inmek için dik aşağı yürüken koca apartmanların arasından Anadolu yakasında çamlıca tepesinin denize bakan yamaçlarını görnüyordu. dikdörtgen yeşil mavi manzarayı bıraktım..diğer aradan köprü ve masmavi suların üstünde onlarca tekne ve balıkçı kayıkları göründü.. o sahneyide göz kapaklarımın ardına bırakıp fındıklıya indim.( Niye yeşil huzurlu yerler arıyorum bilmemki..)
Orada Kabataşa doğru bir sahil kahveleri var. denizin dalga sularını yol kenarına atabildigi tek yer sanki burası..erkek balıkçılar olta atmışlardı..yürüdüm.. kulaklığımda ntv radyo" Gazzeye giden yardımı engellleyenleri"anlatıyordu.
Motora yetiştim. karşımdaki koltukda heteroseksüel erkek yanındaki kadınla oynaşıyordu..öpüştüler..5 dk kabataş üsküdar mesafesinde kucaklarına yatıp bedenlerine yaslandılar.Allah daha fazlasını nasip etsin..
Radyom,"akşam ABD_Türkiye Futbol maçınıdan bahsediyordu.."
9A belediye otobusu bizim eve yakın geçiyormuş. Atladım indirmli akbil basıp eve geldim.
Az fasulye 1 patlıcan,2 patates ve domates..türlü pişirdim. Kedi ve köpeğe de yemek(mama değil) verdim.
Bu kadar çay seven bir insanın uykusunu çay nasıl kaçırır merak ediyorum.
Ayrıca "anladım kendimi sevdiremeyeceğm sana,yanağımdan süzülürken tuzlu sular ,kapanacağım yastığıma..."
7 Mayıs 2010 Cuma
Ulviye Abla'ma
Yaklaşık 3 ay önceydi aklıma düştünüz ve ısrarla aradım evinin telefonunu, ama kimse açmadı. Güler'in ev telefonu vardı onuda aradım. Güler açtı ama bir türlü sesim gitmedi..telefonlar sorunluydu...
O günden sonra ara sıra aklıma geldin ,arasam dedim -cep teli kullanmadığın için- sonra ararım gibilerle erteledim.
Geçen pazar, kayıtsız bir numaradan arandım. Eski Huzurevinden hemşire arkadaşlarımdı. "biliyormusun 1ay önce Ulviye abla ölmüş"dediler...Bir daha konuşmadım. Teli kapattım..
İçime doğduğu günlerde yatakda mıydın ..ağrıyor muydu ciğerlerin?
Ah benim canım ablam, seninle bir kez daha sohbet etmek için neler vermezdim.
Meslek idolüm. bilgilenme kütüphanem. hayatın direngeniydin. Aile içinde 2doktor vardı sen uzman hemşireydin ve nasıl oldu da 3cü evrede teşhis edildi akciğer kanserin...
Ben çok genç bir hemşireydim,sen Urla'da 2 oğlunun sünnetinde ağladığında..
Şimdi oğullarından biri zorlamış "gel tepeden tırnağa muayene edelim" diye de 3cü evrede rastlamışlar kansere...
Ağrılarını bunca sene nasıl sakladın gülüm. son günlerde bile ayağa kalkıp" hepinize kahvaltı hazırlayacağım"demişsin..."ağrıların var mı anne"diyen oğula "yok"diyormusun..
14 mart doğum gününmüş çiçeklerle kutlamışlar..
Sana her gelişimde çiçek getiridim.(Dostlarına "çok vefalı olduğumu" söylermişsin.,oysa ben yılda bir kere telefonla arama özelliğimide katbetmiştim)
Eski günlerden konuşurduk,eskimeyen dostlardan.. 12 eylülde "hemşireler dernegi üyesi"olduğun için bile gözaltına alınışını anlatırdın.
Üniversiteyi senin sayende okudum. 4 yıl arkamda durdun...Koca İzmirde seninle tanışık olmak, izmirin en güzel tarafıydı.
Az önce 232 li bir numaradan arandı telefonum...Güler idi. "Duydun mu" dedi...
Tam 52 gün olmuş sen gideli. Ancak haber verebiliyormuş uzaktakilere....senin gideceğine inanmadıkları için o günlerde vermemişler..
Burada bir kızkardeşler var. annesi onlara 7 veren gülleri diyormuş ya..ben bu sözlerle hep sizi hatırlardım. siz de öyleydiniz..
Son geldiğimde Nazlı odadan çıkmamıştı. Bilirsin işte gençliğimizde yanaklarını öptüğümüz çocuklar büyüyünce, annelerinin yaşıtı teyzelerle paylaşacak birşeyleri olmaz ki...
Niye gittin haber vermeden Ulviye abla. Bu dünyada senin olmadığını bilmek bana acı veriyor.. yanağımdan süzülen damlalar ferahlatmıyor.
Birsen ablanın gittiğini de senden öğrenmiştim... ikinizle de konuşacaklarım vardı, ikinizde izmirde gençliğimdiniz,aılarımı alıp gittiniz, boğazımda bir düğüm, bu zalim hayatla iş birliği yaptığınız için, alacağınız olsun !
(Ah bu çok içilen sigaralar.. birşey söylemeyeceğim..artık gittin..)
beni sürgüne gönderenlere karşı savunurken:
"karadeniz gibi dalgaları" dediğin kardeşindim.
O günden sonra ara sıra aklıma geldin ,arasam dedim -cep teli kullanmadığın için- sonra ararım gibilerle erteledim.
Geçen pazar, kayıtsız bir numaradan arandım. Eski Huzurevinden hemşire arkadaşlarımdı. "biliyormusun 1ay önce Ulviye abla ölmüş"dediler...Bir daha konuşmadım. Teli kapattım..
İçime doğduğu günlerde yatakda mıydın ..ağrıyor muydu ciğerlerin?
Ah benim canım ablam, seninle bir kez daha sohbet etmek için neler vermezdim.
Meslek idolüm. bilgilenme kütüphanem. hayatın direngeniydin. Aile içinde 2doktor vardı sen uzman hemşireydin ve nasıl oldu da 3cü evrede teşhis edildi akciğer kanserin...
Ben çok genç bir hemşireydim,sen Urla'da 2 oğlunun sünnetinde ağladığında..
Şimdi oğullarından biri zorlamış "gel tepeden tırnağa muayene edelim" diye de 3cü evrede rastlamışlar kansere...
Ağrılarını bunca sene nasıl sakladın gülüm. son günlerde bile ayağa kalkıp" hepinize kahvaltı hazırlayacağım"demişsin..."ağrıların var mı anne"diyen oğula "yok"diyormusun..
14 mart doğum gününmüş çiçeklerle kutlamışlar..
Sana her gelişimde çiçek getiridim.(Dostlarına "çok vefalı olduğumu" söylermişsin.,oysa ben yılda bir kere telefonla arama özelliğimide katbetmiştim)
Eski günlerden konuşurduk,eskimeyen dostlardan.. 12 eylülde "hemşireler dernegi üyesi"olduğun için bile gözaltına alınışını anlatırdın.
Üniversiteyi senin sayende okudum. 4 yıl arkamda durdun...Koca İzmirde seninle tanışık olmak, izmirin en güzel tarafıydı.
Az önce 232 li bir numaradan arandı telefonum...Güler idi. "Duydun mu" dedi...
Tam 52 gün olmuş sen gideli. Ancak haber verebiliyormuş uzaktakilere....senin gideceğine inanmadıkları için o günlerde vermemişler..
Burada bir kızkardeşler var. annesi onlara 7 veren gülleri diyormuş ya..ben bu sözlerle hep sizi hatırlardım. siz de öyleydiniz..
Son geldiğimde Nazlı odadan çıkmamıştı. Bilirsin işte gençliğimizde yanaklarını öptüğümüz çocuklar büyüyünce, annelerinin yaşıtı teyzelerle paylaşacak birşeyleri olmaz ki...
Niye gittin haber vermeden Ulviye abla. Bu dünyada senin olmadığını bilmek bana acı veriyor.. yanağımdan süzülen damlalar ferahlatmıyor.
Birsen ablanın gittiğini de senden öğrenmiştim... ikinizle de konuşacaklarım vardı, ikinizde izmirde gençliğimdiniz,aılarımı alıp gittiniz, boğazımda bir düğüm, bu zalim hayatla iş birliği yaptığınız için, alacağınız olsun !
(Ah bu çok içilen sigaralar.. birşey söylemeyeceğim..artık gittin..)
beni sürgüne gönderenlere karşı savunurken:
"karadeniz gibi dalgaları" dediğin kardeşindim.
14 Nisan 2010 Çarşamba
28 Mart 2010 Pazar
28 mart 2010 pazar günü
Gece uyandım şiddetli başım ağrıyor midem bulanıyordu. Bu tür durumlarımda bütün hayattan vazgeçerim. sanırım tansiyonum da o anda ya çıkıyor ya düşüyor ki bu vageçiş hali bedenimin tümüyle dengesini yitirmesindendir. Kusma hissime rağmen bir dirhem kusamamak,yatağa dönüyorum hadi tekrar lavobaya..
Parmağımı kımıldatacak halim olmuyor. Yine de kedi ve köpeğime mamalarını vedrim yattım. saat 16.00 da kalkıp adaçayı içtim. peynir ekmek yedimki ilaç alabileyim.1 cataaflam draje aldım. İnleye minleye uyumuşum. 19da sokatan gelen gürültüyle uyandım gözlerimi açamıyorum. tekrar uyanddığımda saat 22 idi.
Şimdi ilacın etkisiyle baş ağrım geçmiş. Köpeğim kanepedeki geçici yatağıma yatmış. başınıda yastığıma koymuş halde uyuyor. Dominikkedim minderinde.
Benekli'yi özledik çünkü o kısırlaştırlma ameliyatı için veterinerin ofisinde bekliyor 3gündür.Üsküdar belediyesi veterinerlerinin hatası sonucu 3 kez narkoz almak zorunda kaldılar.
Hayata dair enerjimi, haksızlıklara dair öfkemi kaybetmek istemiyorum.
Parmağımı kımıldatacak halim olmuyor. Yine de kedi ve köpeğime mamalarını vedrim yattım. saat 16.00 da kalkıp adaçayı içtim. peynir ekmek yedimki ilaç alabileyim.1 cataaflam draje aldım. İnleye minleye uyumuşum. 19da sokatan gelen gürültüyle uyandım gözlerimi açamıyorum. tekrar uyanddığımda saat 22 idi.
Şimdi ilacın etkisiyle baş ağrım geçmiş. Köpeğim kanepedeki geçici yatağıma yatmış. başınıda yastığıma koymuş halde uyuyor. Dominikkedim minderinde.
Benekli'yi özledik çünkü o kısırlaştırlma ameliyatı için veterinerin ofisinde bekliyor 3gündür.Üsküdar belediyesi veterinerlerinin hatası sonucu 3 kez narkoz almak zorunda kaldılar.
Hayata dair enerjimi, haksızlıklara dair öfkemi kaybetmek istemiyorum.
25 Mart 2010 Perşembe
20 Mart 2010 Cumartesi
Çiçeklere bile kara para bulaşmışken.
Bu karar vereme_me veya verme_me hali, ne istediğimi bilmemekten midir? veya çok şey istemekten midir?
Kendime sormuyorum. Ancak bazen hatta çoğunlukla burada olmak işstemediğimi farkediyorum. Gitmek türküsü başlıyor. kentin kenarında yeşil bir yerde yaşamak istiyorum bazen. Bazen de arbaya atlayıp gitmek ve bir daha dönmemek. Evdeki bütün kitapları.dolapları rafları atıp gitmek..
Onca mektupları şiirleri sözleri bırakıp gitmek....sanki bir çağlayanın yanı başında otursam bıraksam kendimi yeşil sulara yüzemesem...öyle şeyler geçiyor içimden. Sanki herşeyi yaşamışım gibi hissediyorum. Sular aynı gölgeler aynı..hayat aynı...
Çiçeklere bile kara para bulaşmışken kimse beni tutamaz gibi hissediyorum.
Kendime sormuyorum. Ancak bazen hatta çoğunlukla burada olmak işstemediğimi farkediyorum. Gitmek türküsü başlıyor. kentin kenarında yeşil bir yerde yaşamak istiyorum bazen. Bazen de arbaya atlayıp gitmek ve bir daha dönmemek. Evdeki bütün kitapları.dolapları rafları atıp gitmek..
Onca mektupları şiirleri sözleri bırakıp gitmek....sanki bir çağlayanın yanı başında otursam bıraksam kendimi yeşil sulara yüzemesem...öyle şeyler geçiyor içimden. Sanki herşeyi yaşamışım gibi hissediyorum. Sular aynı gölgeler aynı..hayat aynı...
Çiçeklere bile kara para bulaşmışken kimse beni tutamaz gibi hissediyorum.
18 Mart 2010 Perşembe
Ev iyi bir şey değil.
Ev hem kaçılan hemde koşulan kurum. Sistemin en küçük birimi. İçinde olup bitenlerin sistemden arık olmadığı daire,kutu,fanus,hapshane,zulumhane.köşk,şato,ama EV.
Benim hiç evim olmadı. Olsun da istemedim. isteseydim de olmazdı. Olan ise "ev"im değil. Çünkü sistemin dayattığı şekilde değil ,İçinde boşa giden emeğim var .Ev içinde zaman kaybım var evet. Ama hiç değilse patriyaarki tarafından sömürülmeye direniyorum.
hiç değilse ev içinde bağımsızım. Ve fakat asosyal devlet anlayışı kadını eve kapatmaya onun beden ve emeğini sömürüye sunmaya devam ediyor. İşçi erkek evde karısını sömürüyor. İş yerinde de patronu onu sömürüyor. Evde kadın kocasının çalışması ve güçlenmesi için hertürlü emeğini ücretsiz harcıyorken, erkek işçi evden aldığı güçle çalışıp kazanıyor...vs vs.
Evde aldığı güçle palazlanıp, ev de ve sokakta,başka kadınlar üzerinde de iktidarını sistemden beslenerek devam ettiriyor.
neyse ya.
Sonuç olarak ev iyi birşey değil.
Benim hiç evim olmadı. Olsun da istemedim. isteseydim de olmazdı. Olan ise "ev"im değil. Çünkü sistemin dayattığı şekilde değil ,İçinde boşa giden emeğim var .Ev içinde zaman kaybım var evet. Ama hiç değilse patriyaarki tarafından sömürülmeye direniyorum.
hiç değilse ev içinde bağımsızım. Ve fakat asosyal devlet anlayışı kadını eve kapatmaya onun beden ve emeğini sömürüye sunmaya devam ediyor. İşçi erkek evde karısını sömürüyor. İş yerinde de patronu onu sömürüyor. Evde kadın kocasının çalışması ve güçlenmesi için hertürlü emeğini ücretsiz harcıyorken, erkek işçi evden aldığı güçle çalışıp kazanıyor...vs vs.
Evde aldığı güçle palazlanıp, ev de ve sokakta,başka kadınlar üzerinde de iktidarını sistemden beslenerek devam ettiriyor.
neyse ya.
Sonuç olarak ev iyi birşey değil.
17 Mart 2010 Çarşamba
Çuha çiçekleri ve Kesilen ağaçlar
İstanbul belediyesinin bilmem kime havale ettiği, "çiçeklendirme ihalesi" gereğince çiçekler açmaya başladı. Bunca akan paralardan arada gördüğümüz çuha çiçekleri bize kalan...hiç değilse buna mı sevinmeliyim.
Selimiyeden haydarpaşa istikametine giderken solda bir petrol ofisi var. Oraya bitişik bir boşluk ardı ve ortasında kocaman bir ağaç vardı. Bu gün gördüm. ağacı kesip yerine gaz istasyonu yapmışlar. Tam da ağacın yerine taş kulübe yapmışlar.
Ağaçları kesen zihniyeti reddediyorum. Sıcaklarda gölgesiz rüzgarsız kalmalarını diliyorum.
Selimiyeden haydarpaşa istikametine giderken solda bir petrol ofisi var. Oraya bitişik bir boşluk ardı ve ortasında kocaman bir ağaç vardı. Bu gün gördüm. ağacı kesip yerine gaz istasyonu yapmışlar. Tam da ağacın yerine taş kulübe yapmışlar.
Ağaçları kesen zihniyeti reddediyorum. Sıcaklarda gölgesiz rüzgarsız kalmalarını diliyorum.
10 Mart 2010 Çarşamba
feminist olmak
Bu gece benden yardım isteyen bir kadını, durdum dinledim. Ve feminist arkadaşlarla dayanışarak onu kadıköy iskele karakolunda bir sığınma evine gidecek yola koyduk.
Arkadaşlarımla güçlüyüm Onlarla gurur duyuyorum.
Kadının bana rastlamış olması onun şansıydı.
Arkadaşlarımla güçlüyüm Onlarla gurur duyuyorum.
Kadının bana rastlamış olması onun şansıydı.
24 Şubat 2010 Çarşamba
uf
Bu akşam lambaları söndürüp öylece oturdum.
Üsküdara niye taşınmıştım.
Buradan taşınırsam neden taşınacağım.
kendimi bir yere koyamıyorum. Bizim köye koyuyorum bu 15 gün sürüyor. ya sonra.
ben kendimi nereye taşısam kendimi taşımasam/ öylece bıraksam bir kentin orta
sında/ kalanı köylere taşısam. esastan kalan olursa
Üsküdara niye taşınmıştım.
Buradan taşınırsam neden taşınacağım.
kendimi bir yere koyamıyorum. Bizim köye koyuyorum bu 15 gün sürüyor. ya sonra.
ben kendimi nereye taşısam kendimi taşımasam/ öylece bıraksam bir kentin orta
sında/ kalanı köylere taşısam. esastan kalan olursa
19 Şubat 2010 Cuma
19 Ocak 2010 Salı
yazacakmıydım
Aklıma gelmiyorsun.Geldiğin çok az zamanlarda da "iyi"gelmiyorsun. Ne çok haksızlık ettiğin geliyor. üzgünüm.
13 Ocak 2010 Çarşamba
2010 oldu ve hala yaşıyorum
Hayat beni inciterek akıyor. hayat dediğim insanlar ve insanların hayvanlara bitkilere yaptıkları. Neler hayal etmiştim diye söze başladığım yıllar geride kaldı. Bir şeyi hayal etmeyeli çok oluyor. "kendimi hiç bir yere koyamıyorum" dedim eski bir arkadaşa da, "kendine niye öyle yapıyorsun" dedi. Ne komik değil mi? Anlayamamak,empati kuramamakmıdır bu. yabancılaşmak mı?
Türkiyede hiç bir yere kendimi koyamıyorum. Çünkü belki de heryere koyduğumdan kendimi, hiç bir yer kalmıyor..
Türkiyede hiç bir yere kendimi koyamıyorum. Çünkü belki de heryere koyduğumdan kendimi, hiç bir yer kalmıyor..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)