23 Aralık 2016 Cuma

kadın orgazm olmasın diye klitorisini kestiler veya yok saydılar


  İnsan düşünüyor
   Kadınların klitorisinin kesilmesinin temelinde kadının "cinsel haz almasının, dolaysıyla orgazm olmasını engellemek var"
   Erkek hazzını merkezde tutan erkeklerin sistemi kadına cinsel haz bir yana baklava yerken bile " ohh ah" demesini yasaklamış. Nedenlerini yazmayacağım. (Uzuun uzun yazılmış kitaplar web siteleri var..catlakzemin, 5harfliler, recelblog vs)
     Kadına  cinsel haz veren her şeyi dolaylı ve direkt yasak ederken, erkeklik kendisi için hem kadın hem de diger erkekler üzerinden sorgusuz sualsiz kendi hazzını en meşru saymıştır.
       Heteroseksizm(zıtcinselcilik) bunun için kurulmuş.
      Heteroseksizm inançlar üzerinden de çükle yakından ilgilenmiş. "Aman da etkin haz alsınlar" diye çükü koruyan deriyi kestirmişler.(sünnet)
   Halbuki dünyanın diğer erkekleri bunu yapmamış,ama  sünnetli erkekler kadar haz alıyorlardır her halde...(sünnetliler mi daha fazla haz alıyor sünnetsizler mi istatistik yapmışlar mıdır...hiç sanmam..çünkü gerçeğin ortaya çıkmasına halkımız henüz  hazır değildir.:)
   Ha bir de temizlemek zormuşş..sormazlar mı gardeşim dünyanın yarısı erkekler temizliyorda siz niye kirli bırakıyonuz...
    - Klitorisi kesmekle başlamadı tabide kadına işkence..ortaçağda cadı katliamı var. Şifacı kadınları teek tek ava çıkarak katleden klise ve aristokrasisi var-
    Günümüzde: Erkekler kendilerine yönelik  devlet inanç vb bundan kaynaklı şiddete karşı tek tek veya kitlesel az direnmemişler. veya hiç direnmemişler..
   (devrimciler che guevera, ispanya halkı, kürt halk --uzun uzun tamiller irlandalılar sosyalizmin tarihine bakmak ve bu konuda da uzuuun uzun kütüphanelerce kitaplar var..benim alanım değil.)
      Ben cinsellik vs üzerinden cümle kuracağım.
      Kadınların emeğine ve bedenine erkeğin el koyduğu kurumlardan evlilik fena halde birinci sırada yer alıyor.
      Evlenmeyi reddeden,  veya istediği halde henüz evlenmemiş kadın için yaşamı, sokağı evleri alabildiğine zorlaştıran bir yapı yani erkeklerin  kadına  karşı egemen sistemi var.
     Kadınlar   hane dışındaki alanları da işgal eden erkek düzen için esasında kendilerince yaşayıp giderler. Fakat erkek engeli her yerdedir ve  gözle elle sözle tacizle başlayıp, kaba dayak  ve cinayete kadar bir şiddet sarmalı vardır. Buna psikolojik şiddet dahil...
     Erkek bütün suçlarını meşrulaştırmak için kadını suçlamıştır. Tıpkı devlet gibi. bakın devlet bütün saldırılarını meşrulaştırır " sen de sokağa çıkmasaydın, "senin orda ne işin vardı", asker,işçi memur,..ermen rum kürt sünni alevi ayırı parçalar böler çarpar?
     Erkek de kadına aynen böyle der. Ben seni taciz ettim ama sen istedin.sen arandın.sen o saate orda oldun.sen şunu giydin bunu çıkardın. sen güldün.sen ağladın...milyon bahanesi vardır erkeğin kadına şiddet uygulamak için...bunu sistem içinde üretmiştir.....
      Bütün bunlardan kurtuluş için kadın hamle yapar"ayrılır" "hayır" der...Öldürülmeyi göze alır. Erkek 10 yıl sonra geçse de  o kadını bulur öldürür..Ama kadın güçlüdür buna rağmen o herife boyun eğmez evi terk eder. Silahı yoktur. fizik gücü de erkekten azdır.
Buna rağmen kurtuluş için ölümüne mücadele verirken  "erkek-lik hergün en az 3 kadını öldürür."
          Askerlik , reddediğin de evliliği reddenden  kadınlara erkek baskısı ne ise, vicdanı redci erkeğe de devlet baskısı odur. Hatta kadına yönelik erkek şiddetinden devlet şiddeti daha geri kalır. Hiç değilse devlet ile aşk ilişkin yoktur sevgilin kocan baban değildir.
           Bakıyorum bu günlerde binlerce erkek "savaşmak" istiyor. Öldürlüyor yakılıyor  bin türlü acı...
Askerlik isteğe bağlı olmalı.İstemeyene baskı yapılmamalı. İşte bunun için mücadele erkek sayısı bir elin parmakları kadar yok.
     sünnete karşı ne solcusu ne sağcısı dirhem laf etmemiş.
     savaşa karşı'da etmiyorlar. hepsi asker. Erkeklik sağcının solcunun vaz geçemediği tek şey.
     Kadınlar güçlü. Öldürleceğini bile bile "evlenmek isteyen" erkeğe hayır diyor. Evet dese de öldürecek...hiç değilse  20 yıl şiddet görmektense başlangıçta HAYIR demek de az cesaret değil.
    Neyse ben bu yazıyı tam olarak böyle yazmayacaktım ama ..sonra bir ara düzenlerim.
    Özet: Kadınlar bunca katliamlara karşı direndiler öldürüldüler. Erkekler yine de "kadın narindir" diyerek-kadının  bir şarjör kurşun boşaltırken -yalan söyledi. Bunu söyleyenlerden (feministler) erkeler nefret etti.
      Kadına Erkek egemen sistemlerinden nemalanan erkekler, kendilerine dayatılan 2 şeye yeterince  karşı çıkamadılar. çüklerinin derisine...bir de öldürmeye....
 

İnsan düşünür." kimle kim nasıl birlik olabilir"

 İnsan düşünür.
 Olaylar arasında bağlantı var mı bakar. izler. 50 sene önceki olaylar ile bugünler arasındakileri toplar mantık yürütür.
 Aksi halde kendini tekrar eder durur.
 Türkiye hükumetleri düşünmüyor ve ben 50 senedir aynı şeyleri farklı ağızlardan duyuyorum.
 Mesela " dar boğazdan geçiyoruz" sözü her dönem edilir-bunu söyleyenler geniş geniş yaşarlarken-  sen o dar boğazdan çıkılacağını umut ederek vergi verir kemer sıkarsın...
   Mesela: "milletçe birlik olmamız lazım" denir. Kim kimle ne konuda  birlik olacak belli değildir.
  Sen yoksulun ezilmişin yanında  kalır onlarla birlik olayım diye adım atarken bir anda "birlik olalım"diyenler seni tutar hapse atar..Mesela savaş isteyenlerle barış isteyenler birlik olabilir mi?
    Yanı başında bomba patlar kıl payı hayatta kalırsın ve sorarsın "katiller yanı başımıza nasıl bu kadar kolay geliyor".".Devlet buna neden engel olmuyor" diye isyan ederken biri çıkar ve "siz bombayı kendinize atmışsınızdır "der Sonra hükumet başkanı davutoğlu çıkar" bombalar partimizin oyunu artırdı"der..
     Cumhurbaşkanı partisine devletin bütün olanaklarını kullanarak oy toplar, sonuç alır./ haziran da 80 vekiller meclisin 3ncü partisi olanların legal siyaset yapmasını istemeyenler 1 kasım'a kanla vahşetle savaşla başlar.
    Eren keskin yazmıştı" ergenekon hapisten çıkarıldı güneydoğu'da katliam başlatıldı"...
    CHP MHP AKP'ye suriye'de güya işid'la mücadele için tezkere verir..
   İçeride askerini TAK'dan, sivil halkı işid'dan koruyamayan devlet suriye'de  de evlatlarını öldürtür.
Birlik olalım diyenlerden hiç biri orada burada yoktur. Onlar hep şurada oturur ve halka seslenir" birlik olalım, zor günlerden geçiyoruz.."
     2017 yılı geldi.
    Emekli maaşına 51 lira zam ..almadan bitti. Enflasyon diz boyu.
    Esnaf stopaj vergisini veremez halde.
    Kış günü fazla yakmasın diye Doğalgaz saatinde gözümüz.
   AKP geldiğinde 375 kuruş olan peynir 24000 kuruş.........
  Bunlar iyi değil dedim ben sana..bunlar bir tümör gibi kötücül.
 O kadar güç var ellerinde bunu barış ve çözüm için değil öldürmek için savaş için kullanıyorlar.
     ah be güzelim hiç iyi olur mu,  katliam isteyen insanlar.
 

1 Aralık 2016 Perşembe

#Madik #BaşKağan #SokakErkeği #Kötülük

Her gün, bir iyiliğin kötülendiği , bir kötünün hep öne geçtiği haberlerle  uyanıyoruz.
İktidarın dili sokağa şiddet olarak iniyor. Çevremizde ki çoğu insanla konuşup tartışmak mümkün değil. Çünkü bütün  medyayı kendi borazanı yapan AKP Başı  TEK kişi ve onun onaycıları mantık yürütmek, analiz etmek gibi gerçeğe ulaşmayı sağlayan kelimeleri türkçe/lügattan sildiler. Onun yerine  mantıksız, sanal, yalan,yanlış saldırgan söylemler geçirildi. Ve birde hiç fikrin yoksa kadınlık üzerinden küfret politikası..
     Bu gün yani 1 aralık 2016 günü  BaşKağanımız  Dış politika değerlendirmesinde "Avrupa birliği bize madik attı" gibi, son derece sokak erkekği ağzı bir deyim kullanabildi.
    Bu basit yüzeysel cinsiyetçi dil fena halde yayıldı. Sokaktaki çocukların genel konuşmalarına dikkat edin görün...aynı dil..küfür..kadına şiddet...yavan ..tiksindirici..Küçücük erkek çocuklar kız çocuklara  laf atıyor..değersizleştiriyor..
    O BaşKağan'ın  sevdiği  basının dili  gayet cinsiyetçi
    Yargı, tecavüzcüleri AKlamaya,  Hükümet 12 yaşındaki çocukları  tecavüzcüye hibe edip ebeveynleri pezevenklik yapmaya zorluyor. Tacize istismara maruz kalmış kızlar evlerimizde .kurtulunması gereken bir meta gibi görülüyor ve devlet "bu malı ona zarar verene hibe et" diyor...
    Kaliteli yaşamak adına bir adım atamayan iktidar. savaşı şiddeti körüklüyor, Fakat nerede  barış için,  savaşa ve kötülüklere karşı iyi şeyler söyleyen  birileri varsa onları hapise atıyor.
     Yangını protesto eden öğrencileri bile (Ankarada) o kesif biber gazına boğdular...
     25 kasım gecesi feministlerin çağrısıyla binlerce kadın "erkek/devlet şiddetine karşı"yürüdü.
Bu  iyi bir yaşamak için umut verici mücadelelerdendi.
    Bir çok kadın  hapse atılırken, bir çok kadın da bu uygulamalara karşı ses çıkardı.
    Ancak kötülüğü devlet ve onun hükümeti  tüm kurum kuruluş ve  imkanlarıyla yapınca , iyilik  bir avuç insanın dayanışmasıyla  direnirken çok acıtılıyor..
    Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hükümet bir yangın haberine yasak koydurdu. Çünkü yangın kendilerinin kolladığı patronların okulunda çıkmıştı.
      Düşünen tahlil eden acaba diyen insanların  iyi kaliteli sağlıklı yaşamları olmalı.
      Kötüler nasılsa sırtlarını iktidarlarına dayarlar.
 

30 Ekim 2016 Pazar

ne sen sor ne ben söyleyeyim.

Bizim gerçek haberleri öğrenme hakkımız gasp edildi.
Yüzlerce basın çalışanı işsiz.
Şu an yayında olan hiç bir televizyonda gerçekler konuşulmuyor.Algı oluşturmak adına goy goy... İnanç tacirliği ve yemek tarifleri tüy dikiyor.
Filmler diziler şiddet..kan.silah,savaş işliyor..en iyisi zombi .

Futbol maçı yorumları bile kalitesiz..üfürük.

Bu anda Türkiye'de neler oluyor, hiç bir kanal söylemiyor..söyleyecek kanallar kapalı. Hukuk öldü. Adalet sözlüklerde kaldı.
Kadın cinayetleri, taciz tecavüz ,çocuk istismarı hız kesmiyor.
Trafik cinayetleri, işçi cinayetleri ölümler yaralılar dersen, ne sen sor ne ben söyleyeyim.
Sağlık ,kalite yok, Teşhis hataları çok , sıra al bekle..reçete al uygula..bu kadar.
Eğitim mi o da ne..
Yüz bin memur ya ihraç ya açıkta... Büyük başlara gücü yetmeyen iktidar ebe'den çaycıya, mühendisinden avukatına, hizmetliden doktora, öğretmenden hademeye binlerce insanı darma duman etti..Suçlu kim suçsuz kim belli değil. Herkes haksızlığa uğradığını düşünüyor. Bakıyorsun . Aha bu adam sulu ,tamam adil koşullarda yargılansın cezasını alsın diyorsun..ama aynı furyaya masum suçsuz insanlarda atılarak , atandan başka herkes suçlu ilan ediliyor...
Bir ihbar sistemi oluşturuldu ve herkes gıcık olduğunu ihbar ediyor.
Binlerce genç asker öldürüldü.
Binlerce kürt öldürüldü yakıldı
Onlarca kent köy hane bombalandı dümdüz edildi.savaş alanı memleketin bir tarafı. İnşaat firmalarına yer açılıyor deniyor...akıl dumur.
Soma'dan Ermenek'e, uludereden,Ankara'ya, Taksimden ,havaalanına katliamlar unutturuldu mu ne.
Ben anlayamıyorum. Elimde projektör gerçeği arıyorum...
Cezaevlerinde yer açmak için tacizci ve tecavüzcü aklama cemiyeti mi kuruldu .. Kaçma şüphesi olmayan zanlıları tutuksuz yargılamak yerine....
Bir çok duyarsız insan ye yiyor ne içiyor da küfür, nefret, sövmek dışında bir fikir yazmaktan acizler...mutlulukları kürtün acısından, ermeninin katlinden, rumun tecirinden, kadınların ezilmesinden doğuyor...

biri profil fotoğrafını Türkiye bayrağı yapmış, Gültan kışanak tutuklandı haberinin altına "öyle mal mal bakarsınız pkk destekçileri " yazmış.Haberi okusa bunu yazmayacak... içeriğe bakmıyor tahlil yapmıyor acaba demiyor..vurun abalıya. Ne olursa olsun demokrasiyi adaleti hukuku elden bırakmamak gerek . Oysa bir heyula bir kandan acıdan ağrıdan zulümden haksızlıktan beslenme hali
Bu mantıksız bu kötücül tümörlerle aynı dünyada nefes almak gücüme gidiyor.
kahırlıyım, üzgünüm, öfkeliyim. suçluların özgür, masumların tutuklu olduğu Türkiye'deyim.,
Çocukluğumdan beri haksızlıklara karşı durdum ama , bu defa - kedilerim olmasa- Kederimden gebereceğim.

19 Ekim 2016 Çarşamba

Öncelikler

Gece yarısı  eve gelirsin ,,  Sitenin arka tarafında barakada yaşayan  kediye ve  yavrulara, elfeneriyle bakmaya gidersin. erkek çocukların taaruzuna rağmen hayattadırlar sevinirsin..

4 Ekim 2016 Salı

"söyleyecek sözü olan anlatsın"

gitmek türküsü çalıyor içimde..
özdemir asaf'ın ters den şiiri gibi.

 Söyleyecek sözü olmayanlara söyleyecek sözüm vardır söyleyemediğim.
  Valizim hazırdır gitmelere içi dolu hüzün
   içimin baharına açarsa bir ürkek çiçek
   seversem tükeniyor ömrüm
   sevmezsem ölüm.

valizim hazır
yaralı  çocukluğumdan geldim
çocukluğuma doğru giderim.
 

17 Eylül 2016 Cumartesi

Sakin yeşil çöpsüz bir kent bir köy bir kasaba..varsa haber verin bana.

Bir güç olmalı ,yere çöp atanların peşinden bütün çöplerini peşine takıp gönderen.
Bir göl kenarına inip şöyle bir oturamadık. Ya özel kişilerce işgal edilmiş.  yada çöpten pislikten yanaşılmıyor.
15 senedir hükumet politikaları arasında çöpsüz ve gürültüsüz bir kent yok.
ve ben  gürültüsüz ve çöpsüz bir sahilde oturup uzaklara bakıp dinlensem diyorum.
Türkiye'nin  çok ama çok güzellikleri, doğası suyu ovası var , Avrupa ülkelerinden  farkı çöpü ve gürültüsü.
Onlarda pikniğe gidiyor. bakın çevrelerine neden çöp atmıyorlar. yere tükürmüyorlar, arabalarının kapısını açıp bangır bangır müzik çalmıyorlar.
    Pendik'ten Bostancıya kadar sahil şeridinden mangal dumanları yükseliyor. palmiyelerin altında ateş yakılmış kömürler küller....
    Ah istanbul.
    Yok mudur insanın doğaya ve diğer canlılara saygılı olduğu bir köşen orada dinlensem.

   

25 Ağustos 2016 Perşembe

öyle

 Kişisel olarak  canım bir şey istemiyor, evde gündelik  ritüeller içindeyim.  2günde1 sokak hayvanları için 13 kaba su, varsa ıslatılmış ekmek (kuşlar kuru ekmeği yiyemiyor) vermeye çalışıyorum.  Yetişemediğim vakit hayvanlar için üzülüyorum.
Yine zevksiz , tatsız,beklentisiz bir dönemdeyim.
 Yine tacizci istismarcı erkekleri kollayan-tacizini meşrulaştıran söylemleri üreten sistem ve devlet aygıtları çook canımı sıkıyor.....
   Umutsuzluğumu: Antep'de bir düğün evi 15 yaşındaki canlı bomba ile- çoğu çocuk-50 kişi öldürüldükten sonra, TSKnın tanklarının İŞİD'a karşı Suriye sınırını geçmesine rağmen 12 saattir orada hiç bir çatışma belirtisi olmaması, dostlar alış verişte görsün cü taarruzlar ..
Antep'deki işid hücre evleri dururken kürtlerin gazını almayı amaçlıyor" diyorken gazeteciler..Bu kandırılma halimiz acıların süreceğinin işareti gibi..Üzücü.,kahredici süreçler, politikalar.
    Hep aldatılan öldürülen canı yakılanlar aynı..yalan söyleyenler de  hep aynı.
    Kişisel mutluluk yok bana... TV açmadan, gazete okumadan, sosyal medya olmadan bir yerde yaşamak yaşamaksa -öyle bir yerde mutlu olunabilecekse olsam..gitsem kimse(erkekler) beni engellemese
   bir ormanda ağaç evde yaşayabilir miyim acaba..filmlerde var öyle evler..ama hep erkekler yapıyor yaptırıyor..dünyayı işgal etmişler...
   neyse ya sıkıntılıyım...
  Biraz doğa belgeseli izlemeliyim. Ama hiç bir insanın hayvana saldırmadığı şiddet olmayanından.

21 Ağustos 2016 Pazar

Neden ?

Türkiye'de  7 temmuzdan sonra hızlanan teröristler dün Gaziantep'de bir düğün evinde insanları öldürdü. Şüphe İŞİD/daiş yönünde..
   Bir düğün evi ve 15 yaşlarında bir canlı bomba.
   CumhurBaşkanı dahil hiç bi AKPli bu öldürmeler sonrası ezbere nutuklar dışında insana iyi gelen bir cümle kurmuyorlar.Bu en az terör kadar kötü geliyor bana.
    Hemen hepsi "bu hepimize yöneliktir" diyor ama nedense sadece yoksullar garibanlar barışçlıar öldürülüyor
Nasıl yani.

20 Ağustos 2016 Cumartesi

Türkiye'de "sakin şehir" var mı?

 Bir ara sakin şehir derdine düşmüştüm. i
Artık sakin bir şehirde yaşamak istiyordum.. Benim için sakin şehir gürültüsüz, çöpsüz temiz şehirler demekti. Kimsenin yüksek sesle müzik dinlemediği, dükkanda, markette, okulda, arabada bangır bangır sesi dayatmadığı bir kent..Bütün kentlerde böyle olması gerekirken, belki bazı belediyeler bu insani unsurlara dikkat eden uygulamalar yapıyordur  diyordum.
   Sakin şehir dedikleri Kırklareli'nin Vize ilçesine gittim.
   O gün ana cadde üzerinden gelen  gürültü/bangırtı sesiyle irkildim. Meğer bir GSM şirketi bayi açıyormuş. Akşama kadar o mahalle o sese maruz bırakıldı.
   Sonra bir çay bahçesine gittik. Ne güzel bir ağacı altında sandalyeler masalar. Ama o da ne ağaca asılı hoparlörden  yayılan müzik sesi çıstak cıstak çayınıza bardağınıza tükürüyor . Arkadaşlarla sohbet edeceğiz..gürültüden kendi sesimizi duyamıyoruz..duyurmak için bağırıyor bağırdıkça duyamıyoruz. sesimizi bastırmak için müzik açılıyor müziği bastırmak için sesimizi yükseltiyoruz.
   Allam ya bu ne derken, Minibüsler taksiler bütün sürücüler klakson çalmadan taşıt süremiyor. Dat dat datlar...
   Başlarım sesin sakin #Gürültülü şehrine hadi gidiyoruz arkadaşlar.
 

19 Ağustos 2016 Cuma

dar bir dönemden hep geçip hiç geçememek

 Cidden askeri darbe dönemlerine benzer bir sürece sokulduk... Tamamen öyle olmasa bile şu son göz altılara bakınca  50 yıldır devamlı duyduğumuz senaryo hep yeniden oynanıyor.
 Kürtlere, muhaliflere, ermenilere, rumlara, kadınlara, göçmenlere, gerçeğin peşinde olan gazetecilere, akademisyenlere kısaca iktidar olanın icraatlarını eleştiren, bu böyle olmamalı diyen,, iyi şeyler için fikir üreten, yazan  çizen insanlara yönelik akıl almaz baskılar sürüyor.
   Devlet memurlarının en alt kademelerinde olanları dahi ihbar ispiyon sistemiyle tutuklatıyorsak , fikir suçu diye bir suç icat edilmeye devam ediyorsa..değil 30 yıl bir 50 yıl daha  " dar boğazdan geçiyor, bir ve beraber olmamız lazım, Türkiye kötü dönemlerden geçiyor, iç dış düşmanlar vs vs  " gibi söylemleri   duyacağız demektir. .
  Ben bu sözleri 10 yaşımdan beri duyuyorum.  Yani:50 senedir hükumet olanlar/devlet doğru bir politika izleyememiş ki bu uzun dar dönemden  hiç çıkamamışız.
   Dolaysıyla  kendi refahlarını yaratanlar halkın hayatlarını bitirmişler.. Başka bir düzen sistem politika mümkün iken..ihtiraslı kişilerin keyfinden  tüketildi hayatlarımız.

"görmedik ömrümüzün asude geçen bir demini"
 

Arkadaşlık

Eğer arkadaşınıza dair önemli bir haberi, bir şeyi  herkesten sonra duyuyorsanız siz arkadaş değilsinizdir.

16 Ağustos 2016 Salı

sıkıntı

*Kişilerin söylediği ile yaptıklarının bu denli farklı olması, iyi şeylere dair umudumu yitirmeme sebep oluyor
*Arkadaşlık yorulmadan anlaşmaktır
*Sorun yaratanı değil, sorunu görüp çözmeye çalışanı severim
*Darbe Engellendi ama  Demokrasi iyileşmedi 
*Dün edepsiz olanlar şimdi nasıl da edepli
*Bu mağduriyetten iktidar üreten heriflerden çok bıktım. Darbe durdu  baskı devam ediyor..hukuk the end..Bekar oğlu devletin gittikçe zorbalığı artırdığını söyledi.

*ben ise fena halde umutsuzum..kötülükler çok uzun sürdü .
Özaldan beri ömrümü yediler ömrümü
* .

2 Ağustos 2016 Salı

köpekler yese dert etmeyin, yeterk i...

Bir gün alzaymır (okunduğu gibi yazdım) olursam üstüme bir siyah tişört bir siyah yağmurluk , bir kot pantolon giydirin ,elime de bir baston verin ..bırakın nere gidersem gideyim. Engellemeyin.
Alzaymır biriyle ya hepimiz ilgileniriz ya hiç birimiz , başka türlü bakma yolu yok.
 Sosyal bir hastalık çünkü.. sıçtımın asosyal devleti hemen hiç bir sorun için sosyal bir önlem almıyor..kişilerin başına yıkıyor kendi görevini...
Beni köpekler yese de dert etmeyin..sadece taciz tecavüze karşı kollayın yeterli..

28 Temmuz 2016 Perşembe

Güvensizlik

Ne yazacağımı bilemiyorum. Bildiklerimi de yazmak istemiyorum.

27 Temmuz 2016 Çarşamba

Tuhaf

tuhaf bir darbe girişimi
tuhaf püskürtme
tuhaf demokrasi
olağan bayrakçılık

olağan gözaltı tutuklama
olağan yoksulluğumuz..

şüpheli; geleceğimiz.
güvencesiz yaşamımız

değişmeyen kadına yönelik erkek şiddeti..

hadi hayırlısı diyorum bişi değişmiyor..

17 Temmuz 2016 Pazar

Denize düşürülüp yılana sarılmak zorunda bırakılmak

 İktidar öteden beri veryansın ettiği eski ortağı fetullah gülencilerden bir kalkışma geldiğini iddia ederek-ki iktidardan bir kişinin dahi burnu kanamadan- darbeyi püskürttük dediler.
   darbe demokratik işleyişi engelleme girişimidir. Kör topal demokrasi ne yapıp edip kurallarını işletmeli darbe olmadan bir çıkış bulmalıdır. Aklı başında hiç bir makul mantık  yani iyi insanlar darbe marbe istemezler. 1960dan beri demokratik türkiye için. bütün iyi insanlar ğır bedeller ödedi.
    Şimdi 2 gündür akla ziyan halde  "halkını sokağa çağırdı başkan"...ve halkı  demokratik bir topluluk olmadığı ve demokrasinin gereklerine göre davranmadığı için darbeye karşı çıkmak adına fena halde şiddet üretmeye başladılar.
 ben darbeye de karşıyım bu şiddeti benimseyen sivil harekete de..çünkü başkomutan olduğunu söyleyen kişi talimatıyla, darbe bastırıyorum derken ne kadar yargı mensubu varsa ordan oraya gönderildi.. bir çok insan tutuklandı
Bu asker polis çatışmasında  halk fena halde mağdur ediliyor...Çünkü yasalara güvenilmeyen, hukukun üstün olmadığı ülkelerde darbe bastırılırsa da: bastıranların gövde gösterisinden de darbe kadar korkar olduk...
hadi hayırlısı .

15 Temmuz 2016 Cuma

Ailenizden biri ailenizden birini taciz ederse ne yaparsınız

"Benim başıma gelmedi diyen varsa, o aile içinde konuşması engellenen veya konuşacağı kimsesi olmayan  çocuk yada kadınlar vardır. ;İyi  bakın  iyi bakın...
 Ya onların önündeki engelleri kaldırıp konuşma koşulları tanıyın yada "bizde yok" demeyin..

Hadi farz edin,  bilseydiniz ...öğrense idiniz ne yapardınız...
.

13 Temmuz 2016 Çarşamba

Omuzumuzda iki damla gözyaşı kaldı

Yıllar sonra- diyecektim de bunun en fazla 4 yıl olduğunu düşündüm- yeniden köye geldim.
Bildim bileli-yani 40 yıldır her yaz annem köye gider. Babam sağ iken de giderdi. Ben izmir’de üniversitede idim izinlerde eve(çayırova’ya)geldiğimde annem köye gitmiş olurdu..Göremezdim. Acı çeker miydim, görmedim diye üzülürmüydüm  hatırlayamıyorum. Ama sanki anneyi her izine geldiğinde görmek lazımmış gibiydi…Onun için çocuklarını görmek de lazım mıydı bilemedim.


(Yatılı okulda iken , ilk defa 6 ay ayrı kaldığım evime, anneme, güney mahalleye gece yarısı  ayışında sırtımda valizim - değirmen yanından yukarı ter içinde geldim de sabah uyandığımda annem gitmişti köy içine... o günden beri özlememeyi öğrendim ben)

Ve işte yıllaar sonra  annem bu yaz (2016) köye gidemedi. Çünkü artık her şeyini borçlu oldu yürüme kabiliyeti, kayboldu denecek kadar azalmıştı. Her yaz başı, nisanın 20sinde kendi biletini alır kimselere sormadan köyün yolunu tutardı. Onun bu tek başına hareket edişi başkalarının gözünde bizi  "ilgisiz evlat” yapardı. Oysa annemle annem istiyorsa ilgilenilir bilmezlerdi…
Her şeye rağmen o baraka gibi yerde, o dağınık pis evde amatör istifçi gibi yaşadı annem.. Yağmurlar başladığında (ekim) ancak Gebze’ye döndü.
Ben annemle anlaşamadım. O da kendi yöntemlerini annelik üzerinden dayatarak hayatımızı huzursuz etti. Bu huzursuzluk vicdan, acıma, yetememe duygularıyla beraber ruhumuzu acıttı. Bu gün karakterimdeki çıkışların çoğunun onun çocukluğumda açtığı yaralardan kanadığını görüyorum..

Neyse , kardeşim Hamiye  bu bayram izninde “annemi köye götürmeyi-çünkü artık kendi gidemiyor- ve eşyalarını dağıtmayı vb önerdi..bir yandan da 7 senedir kaldığı eski tip köy evinin sahibi Mehmet vefat edince annesi (AyşeMine) artık evi boşaltmasını istemiş. Başkalarının ağzıyla hareket ettiği söylendi, böyleleriyle uzun süre yürümek imkansızdır. Yürüdüğümüz yere kadar teşekkür ederiz.
Karadeniz, Özellikle Trabzon, Rize Ve Giresunlular köylerini-evlerini terk edip İstanbul'u doldurmuşlar. Evleri barkları yakılıp yıkılan Kürtlere kızan milliyetçi hemşerilerim “neden köyümüzü terk ediyoruz”  diye hiç sorgulamamışlar..ki bu tatilde binlerce insan yola koyulunca yoğun trafikten ancak 18 saatte köye ulaşabildik.

Eve vardığımızda her yer toz içinde, dağınık ,perişan idi. İlginçtir nem kokmuyordu. 
 Çantamızda götürdüğümüz temiz yastık çarşaf vb serip gece 05te uykuya daldık…sabah kuş sesleriyle uyandık.
Arabistan'ın odun erkekleri, tembel halkı petrol olmasaydı ne yapardı ise,  Karadeniz'in yeşili fındıgı, cayı  olmasaydı- Rumluğumuzu örtmek adına kafatasçılığa varan milliyetçilikle vır vır eden- erkeklikleri ne yapardı bilmiyorum. Sabah kuş seslerini susturan silah sesleri pat pat her yerde gayet rahatsız edici bir ahmaklığın göstergesi olarak 5 gün boyunca sürdü. Öyle ki bayram namazı kılıp camiden çıkan bu kafalar bellerindeki silahı havaya doğrultup takır takır patlattılar. .kurşun bir masum insanın başına saplanır diye hiç düşünmediler…kaç kuruş ediyor bu silahlar bu kurşunlar bilmiyorum.
Annemin evinden çıkan onlarca plastik kapları , cam, teneke kağıt gibi geri dönüşüm/geriye kazanım ürünlerini (belki plastik toplayıcılar alır diye) çöp konteynırın yanına bıraktık. 


  Fakat onları gören 6 köylüden 5i “yakın bunları ”dedi. Nasıl bir yakma isteğidir bu.yakın bunları..eee sonra ne olacak.
Onlara plastik yakmanın imkansızlığını, doğaya karışmadığını, dumanın atmosfere yayıldığını ,yakmak temizlik degil daha beter kirlilik vs bunları anlattım…bişi demediler.   Dereye atıyorlarmış,   Dereler tıkansın taşkın olsun diye mi. Hey akıl hey.. Hey müslümanım nesili, plastikleri dereye atan…plastik yakılmazı  bilmeyen, ama dakika başı takır takır  silah atan karadenizlim...



Annem kanımca köyün en yaşlısı değilse de en yaşlılarındandır(1929) Annemin tarih bilgisi öğrenmek istediklerime yetmedi.  Dedeme  ”kürt ali”derler idi. Dedemim kardeşi ”kürt hüseyin”idi. Kürt hüseyin  pis, çirkin, uzun sakallı tuhaf bir –dağınık, bir oderece bilgisiz,katı  yalın ayak gezen eşiyle- cami yanında yaşardı. Çocuktum ve onun yüzünü hiç de sevimli hatırlamıyorum…Annemin anne tarafına “battallılar” deniyormuş. Battaloğulları….nereye varır bu yolun sonu.. Babam anneme öfkelenince "battallı değil misin, inatçı taş kafalı vs"diye aşağılardı 
                                       
  Annem, 72 yıldır arkadaşı/kafadarı Fadime,  eli bol Havva teyzem.

Köyde bir DedeAhmet var idi. Ben Pontus’dan kalan yanımızı düşünürken ortaokula kadar bildiklerimi aklıma getiriyorum. Dedelik alevilere mahsus bir kimlik değil mi. ( Dersim’in kayıp kızları)
Neyse 3 kuşak geriye gittiğinde yolun sonunda pontus'a varacağından korkan şiddet sever milliyetçiler bu mevzuları eşelemiyorlar. Irkçılık yaparsan korkarsın 3 kuşak gerindeki gerçekten....

Babamın babası çok erken uzaklarda ölmüş. Uzakların nere olduğunu sordum annem bilmiyor..O henüz babamla evli değilmiş. “Bilmiyorum savaşa mı gitmiş gelmemiş..nere gitmiş “ bla bla.dedi..
.Babama babaannes(oflu kızı fadime) bakmış.Büyük babam ölünce  babaannemi başka biriyle evlendirmişler. ( 2amcam 1 halam doğduktan sonra) O da erken ölmüş ( Mezarı Harmancık’da Ayşe Günaçtı doğum ölüm tarihi yok mezar taşında-mezarı en varlıklımız Osman amcam yaptırtmış)  sülale karışık ayşe ana ölünce muhacir diye bildiğimiz üvey baba başka bir kadınla evlenmiş(hatice )
Geçtim bu mevzuları; kime ne değil mi?

Bizim köyde kaldığımız o zavallı eski tarihli  evde Harşit’li kızı kalıyormuş. Harşit’ten getirilmiş bir kadın..Tirebolu(tripolis)  rum kenti.Harşit orada bir mahalle, bir dere… Ordan 3 ilçe doğuya getirilmiş "harşit kızı".   O devirde. Nasıl kim kimler.. Sevgili milliyetçiler. Bu evler, bu yerler ve uzaktan gelip sonradan anne dediğimiz neneler.  Tarhi inkar etmek ırkçılık olmuyor mu?

Annem diyordum. Annem siz ne derseniz deyin kendi dediğindedir aklı. Evi toplarken Hamiye’yi delirtti. Onu yap bunu yap… “sen iş buyurma, ben yapıyorum”  dediği halde kimin umurumda. Annem bir ev  nasıl dağıtılacak ise öyle dağıtmış. İnanmazsınız o felaket tuvaletin arka boşluğuna 10 plastik kap koymuştu. Topla at sil yıka...her defasında yazık ediyor bize. Şöyle oturup kuş sesleri eşiğinde çay içmek varken...

Erkek evlatlar annemin önceliği olduğu halde, ona kızları bakıyor, taşıyor..vs.
Köyde akrabalarınız varsa, çocukluğunuzun anıları hala yaşıyorsa köyünüzdür.
Trabzon'da bütün köyler ağaç kuş su aynıdır. Köyünüzü farklı yapan oradakilerdir..Siz çocukken fidan olan büyümüş kocaman ağaçlardır. Artık beton altında kalmış ayak izlerinizi saklayan taşlardır. Yaban çiçekleridir. Dokuztepe Otu’dur. Kabalak çeşme
sidir. Zalahna’dır.
Yoksa ha zalahna ha gülle kıranı.

Küçükken rüzgarları ağaçların yaptığını sanırdım. Rüzgar var dediklerinde, tahta kepenkli ufak penceren baktığımda ağaçlar  sallanırdı ...Uzun alana ve oradan kabalak'a çıktık..mis gibihava, buz gibi duru sular..ve çiçekler. Bu kına çiçeğini hamiye ve annem elinde tutu eli kınalandı..
Kabalak yolundan bir  bakış


Akrabalara küsgünüm.   4yıl önce  7 gün arabada uyudum. 3 önceki sene  dayanıştığım  kuzenlerim , Anneliğini silah olarak kullananan (ki başkaca gücü yoktur) ebeveynlerine direnemediler..  "hasbiye Feymenin kızı değil, Bizim kuzenimiz,misafirimiz"diyemediler..Eh ben de kimseyi zor durumda bırakmamak için –her zaman yaptığım gibi- uzaklaştım. Görmeyince gelmeyince dert olmuyor sanki..(Başkasına yük olmadan yaşayabilmek önemli benim için).
Ancak Selvinaz(zelfinaz ) bunlardan farklıydı.O da rağmen karşı çıkamadı... Bu taşlaşmış anlayışlara direnmek, herkes ötekini tekrar ediyor veya üretiyorken  "hayır" demek daha zordur.  Bana kalsa akp bu toprağı/karadenizi görerek mantıksız açıklamasız yorumsuz , yüzesyel söylemleri üretenleri algı hanesinde kolayca toplamıştır.
Ve bu sorgulamayan insanlar  dar görüşlü kapitalist,muhafazakar partilerin oy deposudur.

Gereksiz sorular sormak sadece bizim köylülerde yok ..maşallah memleketin her yanı bu gereksizlikle dolu…Markette aynı tezgahtan domates aldığın kişiyle “bu senede domatesler çok pahalı” diye yakınırken, aniden sana ”nerelisin der, evini adresini” sorabilir…Ama sohbeti inatla; domates fiyatlarının pahalılığının memlekette çiftçinin durumunun ve aracıların paylarının konuşulmasına çekmeye çalışman nafiledir. O kendine lazım olmayanı sorar durur...İşte hep bu yüzden bu memleket böyleJ)
Bana “kocan nerde” diye soruyor. Hiçbir erkeğe karın nerede demezler .. kaç çocuğum var-mış..mış mış.. Baştan savıcı cevaplar vermeniz durumu kurtarmıyor. Böyle sorular soran bir kadına “bu sorunun cevabı sana lazım mı”dedim. ..ve yarım saat sonra benim bu çıkışımı ”istanbuldan gelen misafir  kadın bana bağırdı”şekline  bütün köye duymuştu….

Evin eşyalarını odunu  dağıttık..zaten eşyaların çoğu kullanılacak durumda değil.İşe yarayanları isteyene verdik. Kalanı çöpe. O ahşap kara taş arasına toprak harçla yapılmış 1 oda bir mutfak ev genişledi.Annemin kuzine arkasına yığdığı odunlar kaldırılınca bir parça daha yaşanır oldu ama geç oldu..Çünkü annem bütün çocuklarına “gel”der.  Gidersin: evde oturacak yatacak yer yoktur..”Hani yer”dersin, “şuraya yatın işte”der..bakarsın "şura”yoktur. örtki ölem modları...
 Kız evlatlar annenin dağıttığını düzeltmek için bel ağrısı,stres ve başağrısı kazanır ama evden 5 dakika uzaklaşınca anne o evi yine eski haline çevirir..Emek zayiatı…


 Trabzon'a giderken 18 saat süren yol nedeniyle dönüşü erken yapmaya karar verdik.Malüm Türkiyeli sürücülerin karayolu trafiği felakettir.
   Bu kısa kalış süresinde  ayaklarımızı uzatıp, bahçede meyve yiyip...sohbetler edebilirdik..Ama o eski ev annemle daha bir emek sömürücüsü haline gelmişti. Bizde "arkanda iş bırakma" mantığı nasıl yerleşti bilmiyordum..Meğer annemin dağıttıklarını toplaya toplaya böyle olmuşuz
   


 4 sene önce torunları ve 4 çocuğu evine gittiğimizde evde ayakta bile dursak sığmıyorduk..her yere odun yığmıştı. Çalı çırpı gasanba....Hamiye etrafı temizledi,ben çıktıları çöp kutusunun yanına taşıdım.Fadime hanım odunları aldı. Ev boşaldı ve yaşanacak hale geldi..ama biz kalamayacaktık.
Annem 500 kere şunu söyledi"... birini bulsak da bunu burdan attırsak' derken duydum". 
Biz "anne boş ver unut gitsin,,kim bilir ne amaçla söyledi"dediysek de, annem bizim telkinlerimizi duymayan kulağı tarafına atıp o lafı, köyden gidişinin sebeplerinden olarak herkese söyledi. Üstelik evin sahibine de türlü dedikodularla kötü şeyler anlatıldığını bunun için  yeğenlerinden birinden şüphelendiğini de...Bir çeşit rahatlama yöntemi...
        Armut ağacına çıkmak imkansız..hoş çıksan da bu kadar silah patlayan bir yerde vurulup yere çakılman an meselesi. kocaman çarpı ile dalları dövüp yere düşen armutları topladık. Yan komşunun taflan ağacına çıkıp bende topladım..Bu sene çok az haziran taflanı...Temmuz/orak taflanı ise henüz olgunlaşmmaıştı.
Havva teyzem sağolsun taflan verdi.(ağaçta iken korkmuş kurşun gelir diye)
Bayram sabahını silah seslerine boğan denyolar, her evin yanından, her kişinin önünden,, her virajın girişinden geçerken dat yapan/ korna çalan düşüncesizler -şu İstanbul çangılından kaçıp 3günlüğüne gittiğimiz köyde bize huzur vermediler. Arkadaş!  her canlıya korna çalmak nasıl bir akıldır. Bir an İstanbulda ota boka klakson çalanlar galiba bunlar diye düşünmedi değilim.
Ben bu her şeye dat edenlerden yakınırken "selam veriyorlar"dedi birisi. Ah ha, ulan allahın selamı ne zamandan beri klaksonla dat diye veriliyor. Selam vereceksen uygun şekilde dur aç pencereni "selamün aleyküm"de. Bu mekanik dat sesini herkese duyurmanın, beynimizde hücre öldürmenin  alemi nedir. Madem biz seni dinleyecektik- istanbulda senden çok var idi-niye köye geldik.  A düşüncesiz.
                     Buda TEM'e çöp atıp ikaz edenlere "geri zekalı sana ne diyen" bir ülkem sürücünün arabası..
                
                   Yine de köy güzeldir. Yeşildir, Silahlılar uyurken, Kuş sesidir. Sudur. Akşam serinde rahat uyursun. Armut ağacından pat bir armut düşer evin çatısına...Baş ucunda, duvarın arkasında çekirdek yiyen farenin çıtırtısını duyarsın. 
      Aniden karşı tepelere yağmur yağar ve gök kuşağı çıkar.
     
Eynesil üzerinden bir güzel güneş batabilir.
Yamaçlarda kına çiçeği açmıştır. Papatyalar mezarlıkları süsler. Ortancalar duvar üstlerinde mor mor..


                   
 Gebze/Çayırova'ya dönme zamanı yaklaşmıştır. 1985 yılında Amcamın davetiyle ZONGULDAKtan Çayıroavaya gelen babamın mezarı (1988)Gebze'dedir. Öldüğünde 27imde idim. şimdi babamın öldüğü yaşa 1 kalayım. Makus talihimiz çamurlu yollardan ayaklarımız çamurdan kurtulmamıştır. Annem babam ölünce bizi peşinden sürüklemiştir.
Keşke zonguldak'ta kalsaydın baba..Şu Gebze işi hayatında yaptığının  en kötüsü..hayatımıza iyi bir katkısı olmadı.

       Neyse ne,,,annem ve hamiye ile teyzeme geldik cami yanına..ben ilk okul öğrencisi iken bir fıstık ağacı vardı teyzemlerin evinin yanında  o 2 ağaç devasa olmuş..gövdeleri asırlık çınarlar gibi..(Ağaçlar doğanın tarihidir...kesmeyin beyler.) İlk okul öğretmenim ölmüş-KademUzun'un eşi Şennaz geldi iki laf ettik..Ortak mevzu "köy" veya ne...
        Hamiye ve annem uzunlar mahallesinde indiler.Ben istemedim. Bir çekincem var. O evin kadınları ben minicik ilk okul öğrencisi iken bana çok kötülük yaptılar..rüyalarımda kovalarlardı ve ben uçarak kurtulurdum... anlatmiim..uzundur hikayesi..böyleyken öyle.
       Orta okul arkadaşım Kadriyenin mezarına uğradım. Onu son kez gördüğüm evin duvarları yıkılmış . Kaç yaşında idim şu odanın kapsında durup kan tüküren kadriyenin solgun yüzüne son kez baktığımda....
       Hayat geçip gidiyor. Bu boş ev ve çevresindeki arsa satılıkmış....satanlar kadriyenin 2 kızkardeşi olmalı...alıcı ben olsam...Yalnızlık artıyor.

       Salı gecesi çok yağmur yağdı köye...çatı teneke ve ses fevkalede ama karadeniz sahil yolu yapılalı beri dağlardan inen sular denize ulaşamıyorlar ...Sel olmuş, toprak kaymış kesilen ağaçların bıraktığı topraklar kayıp kapatmış ...
   Biz duymadık. Yarın yola çıkacağız diye bizi uğurlamaya gelenlerle oturuyorduk o eskimiş(100 yıl var mıdır) evde.

   Fındık toplayacaktım, çay toplayacaktım yetişemedim unuttum vs.
   Sabah Selvinaz ve Yeter geldi. belki bir daha gelemeyecekti Fehime Günaçtı bu köye. Hüzünlüydüm ben ama bilirsiniz belli etmem...
    Selvinaz ağladı....fotoğraflar çekildi...yine gelin dendi...Halasıydı giden en yaşlı halası...Yeterin Teyzesi benim annem.
    Annem neden ayakta zor duruyor bilmiyorum...öğrenmeye enerjim yok... 

Selvinaz göz yaşını silerken benim boğazıma bişi düğümleniyordu.
Annem ise "şu poz verme işi bitse de arabaya gidip yatsam der gibiydi bir yüz ifadesinde...
Selvinazın dışa vurduğunu içinde saklayan hamiye

  Ve biz köyden ayrıldık çarşamba 11.00de. o ana kadar rahatmıydım bilemiyorum ama Selvinazın ağlamasıyla bir taş oturdu şurama (döşümün üstüne).  Yavaş yavaş korna çalmadan geçtik köy içinden...Teyzemin verdiği lahana fındık taflan sığdırldı arabaya.
     


Annem  köyde yaşarken bu yollardan yürüyerek inerdi Beşikdüzü'ne, Beşikdüzüne o vakitler 'yalı' denirdi. Bu tanım nerden gelmedir bilen var mı? Annem bir asır yüüryerek geçtiği yolların neresinde su var neresinde ağaç ve kim var bilir. Durduk bir su başında plastik bidonumzu doldurduk..Bu çeşmenin aynısından Yunanistan Katerine'da da gördüm..Biz pontusuz fotoğraflardan..
Beşikdüzünden çıktık gidiyoruz.Dedim"selvinaz göğsüme bir ağırlık bıraktı" Hamiye"Sorma"dedi.
Annem arabanın arka koltuğunda teyzemin verdiği eşyalar arasında uyuyordu..
yol açıktı gittiğimiz saatten 5 saat daha erken döndük yola çıktığımız yere. Omuzumuzda Selvinzın 2 damla gözyaşı var.

Kafam ağır..Epeyce tasnif edip bir köşesine koyduğum anlamlar,annem,vicdan,öfke.kırgınlıklar iyice karıştı...Ben daha iyi değilim. Köyle ilgili "huzur bulma"hayalim bu gürültülü çöplü gerçeklikle bu tek yöne bakan insanlarla iyice yıkıldı...Anladım ki en güzel yerler güzel insanlarla güzel...

Aşağıdaki fotoğraf büyük NENEmdir. 1974de öl(müş)dü .




29 Haziran 2016 Çarşamba

50bin lira kimde var.

 Devlet (yani devleti oluşturan bütün kurum ve kuruluşlar) Kadınları erkek şiddetinden korumadılar...Aralıksız  erkek /koca şiddetine karşı defalarca  koruma ve uzaklaştırma kararı aldıran Çilem Doğan bu kararların onu şiddetten korumadığını gördü..Hasret'e dedikleri gibi "koruma kararı bir kağıttan ibaret kalıyordu"..
     Her gün öldürülmek korkusuyla yatağa giren Çilem can havliyle eline geçen silahla kocasına karşı kendini savunmuş, dolaysıyla ceza evine atılmıştı. feminist avukatları gayet doğru argümanlarla çilem'in meşru müdafaa sebebiyle beraat etmesini istediler.
    Devlet korumadığı kadını  beraat ettirmedi.
   "Git 50 bin lira bul ben de seni kefaletle  tahliye edeyim..her hafta gel şu karakolda imza ver"
...
Bütün erkeklik turnusol kağıdında bu davayla açığa çıktı. Erkek katili kadından  korktular. Kadınlara/karılarına sevgililerine şiddet uygulayan o deyyus heriflerin çoğu "Bir kadının meşrumüdafaa'dan şartlı tahliyesine tahammül edemediler...
    Yağma yok.."Kadın işkenceci kocayı  öldürürdü.".'aşkolsun erkek kadını öldürmeliydi.'.bak o zaman bu denyoların gıkı çıkar mı...iki vah vah la bir zah zahla geçiştirlerdi..Öldürülen yüzlerce kadını ve bitirilen  hayatlarını  ,geride kalan çocuklarını kim umursardı...
    Bakın kadın düşmanı beyler, Devlet çilemi korumadı cinayete zorladı. ve üstüne üstlük kormadığı kadından "seni şartlı bırakırım ama 50bin lira bul"dedi. Kadınların sermayesi mi var. fabrikası mı malı mülkü mü var...görünmeyen emekleri kaç elli bin eder...
    Ne oldu Babası buldu 50bini..Zaten erkek avukatına'da babsı para veriyordu.
    Ne oldu Çilem'leri Koca şiddetinden korumayan devlet, 50bin lira karşılığı 2 erkeğe hibe etti. Şimdi çilem kocadan kurtuldu ama onun özgürlüğüne 50 bin lirayla el koyan başka erkekler var.
   Ah devlet sosyalliğin sıfır. Zulmün 100
  Koruman sıfır, öldürmen 100.

  Erkekler helede solcu aydın kaydınım diyenler, hiç değilse  kadın konusunda bir defacık  susmayı bilmeli.

Mağduru değil egemeni engelleyin.

Bu günler de çok sık fark ettiğim bir durum var. Bir kadın bir erkekle tartışırken , Orada başkaları varsa ,kadına yapma boş ver vb diyerek önüne geçiyorlar. Erkeği yani egemen olanı engellemiyorlar.
Geçen akşam bir marketin reyonlarının uc tarafında bir erkek yanındaki kadına bağırıyordu ve kadın ağlıyordu. Gittim" kadına- bu adamın sana sözlü psikolojik şiddet uyguladığını gördüm, bir desteğe  yadıma ihtiyacın var mı dedim.." dedim. Genç herif pişkin "sana ne" diye üstüme yürüdü. Ben bana ne olduğunu ona anlatacak değildim. ANLAMAZKİ...
      Güçleri kendinden güçsüz olana yeten bu herifler gayet kaba olurlar dünyaya çükleriyle bakarlar.
      El kol hareketiyle üstüme yürüdü ve dua etki yaşlısın dedi. Ben de dua etki gençsiz dedim. Ne dir bu yaşın başımıza negatif yerden kakılması yahu.
     "bak erkeKKK ,senin bana da şu yanındaki kadına da kaba kuvvetin yeter, bir vursan yere düşerim,  Sen git kendi kilonda biriyle güreş.....senin gibiler yüzünden kadına yönelik erkek şiddetinde avrupa birincisiyiz.
    bana "seni öldürürüm"diye bağırıyor..."öldürürsün buna gücün yeter. zaten günde en az 3ümüzü öldürüyorsunuz....fakat senin gibilerin hakkından Nevin'  Çilem, Yasemin geliyor..."
      Kadına yönelik erkek şiddetinin bütün unsurlarına sahip bu herif bana doğru -hakaret ederek yürüyünce, tamamen o savunma refleksimle bir tokat attım..Ortalık karıştı..vurmak için yeltenince araya market arabasını sürdüm...
    Market görevlisi erkek  gelmiş beni engelliyor "yapma vs" diyor.
   dedim beni niye engelliyorsun. "sana zarar vermesin diye" dedi.
  Yahu arkadaş bak işte zarar veren o, onu engelle...kadını koruyamıyorsunuz erkeği engelleyin..
   Bakıyorum trafikde tartışsam bir erkek eli beni engelliyor..o daha güçlü öküze bir şey diyen yok.
   Hangi pisliğe müdahale etsem,  diğer pislikler mağduru engelliyor...artık kendinize gelin..esas suçluyu, şiddet uygulayanı engelleyin ki biz savunmaya geçmeyelim...
     
........Kadın onu terketmediği için genç kadını suçladı marketteki erkek kısmı..."ya ölüm ya terk etmek dedim, ölüm dediler...ölüdürülüyoruz zaten.
      erkekler kadına dayattıkları hayatı anlamıyor, günbe gün ettikleri zülmü kabul etmiyorlar.
      Etmezler.
      Bu egemenlik aşınmalı.

   
 

24 Haziran 2016 Cuma

Mağdurun Meşhurluğundan yararlanmak hiç şık olmadı

Düşünüyorum, Kayda geçmeyenler..Nevin, Yasemin, Çilem,  Bircan B ve Özgecan'lar 
*Fena bir şey yapıyorum düşünüyorum..
 … ayrıntılarını nedenlerini, niçinlerini düşünüyorum ...öldürülenler ve hayatta kalanlar...
... Erkekler gibi  gibi yargınız da  kadınlardan intikam alsın mı istiyorsunuz beyler...

*13 senedir; kadına yönelik erkek şiddetine karşı  mücadelenin içindeyim.
Erkeklerin şiddetine karşı;- güç asimetrisi ve erkek sistemi karşımızda Çin seddi gibi durduğu için- ancak yan yana gelerek/ dayanışmayla mücadele edebildiğimizi, tek gücümüzün dayanışmak olduğunu gördüm..hissettim,biliyorum..
*Bütün mücadelemiz  iktidarından en alt sınıftaki- işçi çöpcü marangoz, işsiz-erkeğe kadar kadına sözle elle gözle taciz ,(evlilikde dahi)tecavüz, kaba şiddet, ekonomik ve psiklojik şiddet uygularken tüm ErkekEgemenSisteme karşı oldu.
*Gel gelelim canımız burnumuzda yaşama tutunmaya çalışırken yine erkek ve erkek egemen sistemi içselleştirmiş/üreten kadınlarla da mücadele etmek,dert anlatmak bize düştü..
Bir defasında erkeklerin bahane uydurup öldürdüdüğü kadınlar için bir parkart yapalım dedik. .Alfabetik sırayla minik harflerle yüzlerce kadının adı koca pankarta sığmadı…
*
ERKEKLER  Sistemden az yada çok nemalananlardır, Devleti ve baş kadın düşmanını da  yanlarına alarak kadına yönelik şiddeti iyice artırdılar. Kadınlar evlilik boyu süren şiddetten  boşanarak da kurtulamadılar…öldürülen kadınların %46sı boşanmak isteyen kadınlardı.
Kocalarının tecavüzüne uğradılar. Sustular…Akla hayale gelmez işkencelere maruz kaldılar.
Sustular,
*Erkek şiddetine karşı çıkmaya kalkanlar, kocalara,sevgililere, flörtlerine yani erkeğin isteklerine HAYIR diyen kadınlar dayaktan cinayete varan şiddet gördüler.
  *Feministler 15 senedir yüksek sesle  söylüyorlar."kadın cinayetleri politiktir"
  Bahri Belen’den sonra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “adi cinayetler” dediği #KadınKatliamı her gün 3 kadının öldürülmesiyle sürüyor..ve siz hala erkeklerin  güç asimetrisinin negatif tarafında olan kadını öldürmesine “adi  cinayet” diyorsunuz. Kadın cinayetleri erkek egemen sistemin sonucudur yani sistematiktir.(kadınların erkek öldürmesi münferittir,  başka kurtuluş kalmadığında öldürüleceklerini anladığında ancak öldürürler)
*Uzatmadan söyleyeyim, Çocukluğumuzdan beri süren ayrımcılık cinsiyetçilik yani erkek şiddeti karşısında bir gün içimizden/kadınlardan biri can havliyle şiddet uygulayana karşı kendini savunuyor, Yani o şiddetten kurtuluşu sadece o erkeği öldürmekle mümkün….Siz olsanız ne yaparsınız.
#KatilimYatağımda
Ezilenler ezenlere(kadının bedenine ve emeğine el koyan erkeklere) karşı derin sevgi mi beslesinler..Siz katilinizle aynı yatakta 3gün yatabilir misiniz… Binlerce kadının katili yatağındaki /kocası.
*Ne çabuk Unuttunuz ÖZGECAN ASLAN minibüs şoförü tarafından hunharca öldürüldüğünde feministler galeyana gelmedi. Çünkü feministler bu cinayetin; sırtından bıçaklanmış şefika Etik’den, Tecavüz edilerek öldürülmüş pippa bacca gibi  onlarca kadından, babasının tecavüzüne uğramış karakoldan eve gönderilince  boğazını kesilen genç kadınlardan, Tuğçe Anlar’dan, Şemse Allak’tan, Kadriye Demirel’den..Ayşe Yılbaş’tan..Sevim zariften….farklı olmadığını biliyordu…
Nevin Yıldırım tecavüzcüyü öldürdü, şimdi müebbet hapis cezasına çarptırılmış halde ceza evinde yatıyor.
Nevin tecavüze uğrarken köylüler tecavüzcüyü engellemek yerine Nevine köşeye sıkıştırdılar..Hergün “o kadın”diye işaret edip dedikodu yaptılar. Hiç birisi dahi Nevin’in yanında olmadı..Çünkü Nevin bu belayı bir tek tecavüzcünün karısına(halasına)söyledi. Halası da aynen diğer kadınlar gibi kocasına laf geçiremedi…çünkü şiddet tehdit vardı..çünkü kadınların erkek şiddetinden kurtulmak için gidecek yerleri sığınacak klübeleri yoktu.  Bütün köyün sıkıştırdığı köşeden Nevin tecavüzcüyü öldürmeden kurtulamadı.. KİM SUÇLU ? esas SUÇLU KİM?
#YaseminÇakal(kaymaklı)…Nişanlı iken başlayan koca dayağı evliliği boyunca-kaburgasının kırılması dahil – sürdü. Siz nerede idiniz. Yaseminle baba evine sığındı..Baba”  bu evden çıkan eve dönemez..ancak ölsü döner” diye o kadın karşıtı ölümcül gelenekleri yaseminin başına kaktı.
Bir düşünün beyler. Düşünün bir kirtik empati kurun. Biraz biraz biraz …ooof of!!  Vaz geçtim bişi olmayın..
Gölge etmeyin yeter.
İstanbul feminist kolektifin hazırladığı Güldünya Yayınlarından çıkan, kirpiğiniz yere düşmesin #HayatımızıSavunuyoruz ..adlı kitabta bu 3 kadının ve  başka kurtuluş olmadığında –şiddet uygulayan-erkeği öldürerek hayatlarını savunduğu için ceza evinde olan veya beraat eden kadınların hikayeleri var...karalar görüşler röportajlar var.
Kitap   2015 yılı hayatını savunan kadınların haberlerini içeriyor.
* Özgecan Arslan'ın canavarca öldürüldüğünde sokağa çıkanlar, Çilem, canavarca şiddet uygulayan kocasını öldürdüğünde  karşısına geçtiler. Bu son hafta içinde Çilem’e yapılan sosyal medya linçini görünce anladım ki, kadınlar ölmeli kurtulmamalı....erkeler indirm alıp eften püften yatıp çıkmalı.
*Özgecan o herifi öldürseydi,  Çilem’e yapılanın aynısını ona da yapacaktınız.  Yok efenim meşru müdaafa değilmiş de, kaçsaymış da, camdan atlasaymış da,  bağırsaymış ta, orda ne işi varmışta,,,kocasına hayır demeseymiş, kocanın her dediğini yapsaymış,,,kocadır dövermiş miş miş miş de miş miş… Böyle diyenlere de   benden: allah belanızı verseymiş de kadına şiddet  göstermeseymişsiniz..
     *Bu güne kadar 10 kadar kadın cinayeti davasını duruşma salonlarında dinledim. Erkekler öldürdükleri kadını akla hayale gelmez bahanelerle suçlayıp cinayetlerine kılıf aradılar. Ve  bu topraklar erkelerin kadın öldürmesine uygun bahanerler-cinayet kılıflarıyla doludur.  
Ne çok kadın mezarı var bu topraklarda….erkeğin eliyle itiklese yere kapanacak kadar fizik kuvveti olan kadını  “ neden öldürdün arkadaş kapıyı çarp git, boşan, ayrıl, ne olursa olsun öldürmeye hakkın yoktu”  demediler..
O mahkeme salonlarında öldürülmüş kadınlar 5 kere daha öldürüldü.
Şiddet uygulayan erkeği/kocasını,tecavüzcüyü kurtuluş için öldürmekten başka çare bırakmadığımız kadınlar cinayet işlemek zorunda kalılar. Mahkeme salonlarında konuşmadılar.Erkelerin onlara onlara uyguladığı şiddetin yarısını dahi anlatamadılar. (mesela Nevin hiç konuşamadı) Mesela Yasemin bütün kadınlar gibi cinsel şiddetti anlatamıyor...
*Biz biliyoruz ki bir kadın erkek şiddetine maruz kalıyorsa bunun içinde %500 cinsel şiddet vardır.  Tecavüzden, tacize kadar. Bu coğrafyanın erkekleri evliliği karılarına tecavüz etmek saklanıyorlarsa  kadın isyan etmesin de ne yapsın.
**Kadınlar konuşmuyor. O kocaların uyguladığı cinsel şiddeti anlatamıyorlar…canlarına tak eden o can havliyle silaha sarılıp hayatını savunma anını anlatamıyorlar..
Yargı erkek, hukuk erkek, şiddet erkek yani dil erkek dili,  
*Kadınlar kendi dillerini oluşturmak için çabalıyorlar.
*ÇilemDoğan için savcı “ağırlaştırlmış müebbet “istedi. Avukatları kılı kırk yararak, kadına dayatılan hayatı gören bir yerden sadece hukuka dayanarak savunma yaptılar. “Örselenmiş kadın sendromu, feminist meşru müdaafa” dahil kadının şiddet karşısında öldürülme ve yaşamda kalma anı üzerine örneklerle konuştular…
-Çilem’in erkek avukatı , gördüğü şiddete tanık olan “boşanma davasına”bakan kişi idi.
Uzun ve stresli duruşmalardan sonra çilem 15 yıla ceza almasına 1şerhle karar verildi bu  yasalara göre 9 yıl demekti.
Avukatlar yeniden dilekçe yazdılar…Bu kararla Müvekkillerinin içerde yatmasına gerekçelerle itiraz ettiler..yeniden toplanan heyet “şartlı tahliye”dedi…bakınız beraat değil. Kefaletle şartlı tahliye…
Uzun süredir öldürülen kadınların tarafında davaları takip eden feministler , son (nevin yıldırımdan sonra) hayatını savunan 2 kadının davasını üstlendiler. (çilem ve yasemin)
Gerçekleri yargıya anlatmak kadına dayatılan hayatı görerek kararlar verilmesi yönündeki çabalar ilk defa(takip edemediğimiz bir çok davada da beraat karraı  var..zonguldak sakarya ,antep,konya) çilemdoğan davasında somutlaştı.
Ve işte kıyamet bundan sonra koptu.
Özgecan öldürüldüğü için ” yeter ulan” çığlıkları atan, kadın yürüyüşlerinde dibimizde biten erkekler ŞİMDİ özgecan’ların ” yaşamı savunmasından, kadın isyanından  rahatsız oldular. NEDEN? 3 defa soruyorum NEDEN?
BURADA 3 mevzu VAR
1-Sosyal medyada linç kampanyası.
2-Çilem veya avukatlarına yapılan saldırılar.
3-Mağdurun meşhurundan nemalanmaya kalkanlar
Çilem çok genç , ”yine gidecekmisin”diyen  1 çocuğu var. Gördüğü sistemli şiddet karşısında can havliyle bir cinayet işledi..Biz Türkiyeli bir kadın ona mektuplar yazdık..kartlar attık… elbetteki bu mektuplar kartlar arasında Çilemle dayanışmayı aşan onu yandaşlaştırmaya çalışanlar olmuştur Olur, olacaktır. Bu suç değildir..Ama bir yerden sonra mağdura zarar verir. ( kadını kollamamız lazım. Böyle bir koşulda kim profesyonel davranabilir ki. Lütfen suistimal etmeyelim. Rahat bırakalım)
Hayatını savunan bir genç kadın bunca ilgiden etkilenmez mi.sen olsan etkilenmez misin..hepimize farklı değer bu durumlar.
Bu şartlı tahliye ile çocuğuna  kavuşan kadın için hepimiz çok sevindik..bu sistemde hepimiz çilem,nevin,yaseminiz…biliyoruz anlıyoruz. Feministler kadına yönelik erkek şiddetine karşı politika yaptıkları için hiçbir kadının zarar görmesini istemezler. Ama her kadın feminist değil ki. Paylaşımlarının ,iyi şeyler adına yaptıklarının Çilem’i zorda bırakacğını hesap etmezler.
   İstanbul’dan davayı takip eden kadınlar sadece 3 mor bayrakla geldiler..onlarca kadın çilem’in çocuğuna kavuşmasına, özgürlüğüne sevinmekten  eğlendik. Bu erkek adalet karşısında çilemin “şartlı tahliyesi” için verilen mücadeleyi kutluyorduk.
Hdp’den bazı kadınların-başta Figen’in (kadın ve eşitlik mücadelesi veren bir partiden olmak üzerinden) çilem’i ziyaret etmesi normaldi. Ama aile istemediği, kadın avukatlar ‘aman kamera sokmayın, sadece sohbet edin’ dediği halde oraya kamerayla gitmek “mağdurum meşhurluğundan yararlanmak” değil midir.   Bu konuda Figen’i eleştiriyorum. Amaç sadece bir kadını ziyaret olmalıydı. Kimsenin duymasına gerek de yoktu ihtiyaç da yoktu.
Bu anlarda binlerce kadın erkek şiddetine maruz . Kaçı isyan edebiliyor. 75 milyonluk Türkiyede kaç kadın sığınağı var.
-Önce ki hafta Elazığ'da eski koca kapıyı kırıp kadının(Bircan B.) evine girdi.Kadın kendini savundu 12 bıçak darbesiyle adamı öldürdü(bu meşru müdafaa değilde ne)..Peki bu kadın bu kocadan niye ayrılmıştı. Ayrılınca kurtulabilmiş miydi..Siz sayın çemkiren beyler, kadının onunla evli iken gördüğü şiddete mani oldunuz mu???  Seyirci dahi değilsiniz bizzat suça ortaksınız beyler...-


***Çilem’in bir de gayet düzgün bir erkek avukatı da vardı. O biraz gölgede kalmanın tatsızlığını feminist avukatlara yansıtması şık olmaz. (aklıma da geldi adını dahi bilmiyoruz diye) ama not düşelim, Çilem doğan ve kadın avukatlarının gündeme gelmesi “biz”den –yani bunca yıldır mücadele veren feministlerden kadınlardan ve sosyal medyada basın ve görsel medyada bunu duyurmamızdan kaynaklı.. sahip çıkmamızdan. Feministler kadınlarla sadece kadın olduğu için dayanışırlar….
Yoksa  eğer orada olmasaydık..kamuya duyurmasaydık Nevin gibi çilem'ide harcarlardı.
ERKEKLER NİYE KORKUYOR.
Kendileriyle yüzleş(m)iyorlar. Öldürdükleri milyonlarca(cadı katliamı,kadın katliamı) kadın içinden üç beş kadının meşru müdaafasından  hele de bunun yargı tarafından kabul edilmesinden hiç hoşlanmadılar. Çünkü kendilerinden korkuyorlar. Tarih boyu kadına yaptıklarından, çocukluklarından itibaren kız çocuklarına yaptıklarından , aşağıladıklarından korkuyorlar..korkuttukları tüm kadınlardan korkuyorlar…tecavüz ettiklerinden taciz ettiklerinden korkuyorlar..Çevremizde pirü pak mış gibi gezen erkekler aynı isyanla karşılaşmaktan korkuyorlar.
Şimdi çocukluğumuzda bizi taciz eden erkeklerin adını söylesek erkeklik yerinden oynar. Susturulduklarımızın  binde biri kayda geçse defter kalmaz.
Recep Tayyip Erdoğan”şiddet erkeğin fıtratından”deyince deyince neden binlerce erkek buna karşı yürümedi. “Yok böyle bir şey biz sistemden nemalanıyoruz, hizaya getirmek için kadını dövüyoruz, kadını mülk biliyoruz”demediler. 
Ben  artık yazmayayım onlara sorun”kadının meşru müdaafasından” neden rahatsız oldular da, her gün 3 kadının öldürlmesinden