20 Ekim 2017 Cuma

hüzün

 ...esti seher yeli söküldü bağlar...türküsü içime işliyor.
   Bilmem nerde pusuda bekliyor da, bir türküde, bağlamanın tınısında, bir sözün getirdiği hatıralarda ortaya çıkıp sarıyor benliğimi..
    sonbahar yaprakları yağıyor hayatımın son düzlüğüne.

14 Ekim 2017 Cumartesi

Meteora ve Metsova 2

Meteora
milyon yıl önce gökten meteor yağmış ve orada koca kütleler halinde kalmış gibi bir egzotik coğrafya.
saydım tam 5 kütlenin tepesinde 5 klise var.  Neden kliseler böyle yüksek, uzak, ulaşılması zor yerlerde kurulur ve bu  oya gibi işlenmiş mimarisi olan  kiremit çatılı külliyatlarda kimler yaşar..
Bu binalara harcanan paralar nasıl temin edilmiştir....
bilmiyorum.
ama görüntü fevkalede hoş bu da bana yetiyor
Durduğum yerden te uzak tepede 
Meteora şehri aşağı'da ovaya yayılmış..Bu kayalardan aşınan toprak  tarım ne çok etkili olur.



Meterora ve Metsova 1

Meteora ve Metsova Yunanistan'ın kuzey batsında 2 güzel kent.
Gitmeseydim bilemeyecektim. Duymamıştım.  Bir Selanik (sahili Halkidiki bir de Atina bildiğim)
İstanbul'un gürültüsü kiri pası arttıkça, yeşili yağmalandıkça kaçma isteğim de o oranda artıyorken gittim Metsova'ya...
     Dağın yamacına kurulmuş kiremit damlı, tahta balkonlu  evler, sardunyalı temiz sokaklar... saygılı insanlar... kadınları rahatsız etmeyen erkekler....
Metsova meydanında Çınar ağaçları,  taş oluklardan akan  içme suyu, evlerin kapılarına dizilmiş kışlık odunlar...
Kaldırım taşlarının doğayla uyumu
Bir kent çınarları korumuşsa insanı ve bütün canlıları korumuş demektir

24 Eylül 2017 Pazar

Ağaçlar1 imroz/gökçeada

Burada 5 büyük çınar ağacı var. Çınarlar kentlerin tarihidir. Korunmalı .Üzerine tarihi hikayesi yazılmalıdır.

bu 400 olanı sanırım. Tam sol tarafta bir şadırvan var. adaya ilk gittiğimde (4yıl önce) öyle sebil akıyordu. Bu defa şadırvanın kapsına "su az akıyor"diye kilit asmışlar..Çevredeki ev sahiplerinin anahtarı var.
675 yaşında. İmroz'un en büyük çınarı. Tepe köye girmeden sağa saptınız mı orada. Her ne kadar çevresi toz ve plastik ise de ihtişamını koruyor
Dereköy'deki bu
  çınar 300 yaşında. Rumların kolladığı bu güzelliğin dibine taş yığmışlar su çanağını daraltmışlar. Umuyorum ömrünü azaltmazlar.
175 yaşında altında çay bahçesi olan tek çınar. 
yaşlı incir ağacı gövdesi kimin umurunda 
Dut ağacı Bademli İmroz

23 Eylül 2017 Cumartesi

Kapılar 1 -Budapeşte

Budapeşte gezisinde  sanat harikası kilise kapıları
kiliselerin adları umurumda değil nasılsa biri St john oluyor.  Bu eserlerin kapılarının yapımı için kaç kişi çalıştı kaç hiristiyandan bağış toplantı kaç kişi nemalandı bilinmez.

22 Eylül 2017 Cuma

Tatil ve İpsala sınır kapısı

    Devlet tatil günlerini uzatınca Türkiyeliler yollara düştü. KHK mağdurları hariç yeşil veya bordo pasaportlularla Avrupa ülkelerinde işçi olup Türkiye'ye gelmişler de o uzun tatilin başlangıcında Avrupa'ya dönüyorlardı.
    sağımızda solumuzda önümüzde arkamızda  ,Almanya Belçika Fransa Hollanda plakalı onlarca otomobil İpsala'dan çıkış yapmak isteyince uzuuun kuyruklar veremlik beklemeler oluştu.
     Kuyruk biraz azalsın diye 1,5 saat Keşan'da eğleştik. Türkiye tarafında TIR kuyrukları hariç otomobil kuyrukları bayağı azalmıştı fakat Hellas sınır kapısında 4 saat bekletildik.. Bizi perdey pey bırakan Yunanstan'lı asker  " 3 saattir burada ayaktayım "dedi
İpsala  sınır kapısına yaklaşınca yol çalışması toz duman ve yol kenarlarına atılan plastik şişeler dahil çöpler çöpler... Hani bir memleket sınır kapısını temiz  çiçekli ağaçlı yeşilli tutarsa  her kes için  iyi olmaz mı. Al sana temsil, ama nerdeee bizde o akıl..o çaba...
Yunanistan tarafında kuyruğun sağında yol boyu ağzına kadar dolup taşan kocaman çöp konteynırları vardı.
Bilen bilir Yunanistan  otoban yolu kenarlarında P yazan minik cepler ve yer yer tuvalet su gereksinimi için büyükçe park yerleri vardı. İpsala çıkışında yorulan uykusuzluktan  haşat olan Türkiyeliler  arabalarında, yere serdikleri battaniyeler üzerinde uyuyorlardı...
Bir tuvalete gireyim diye o tarafa yöneldim ,  o may gad, Tuvaletlerin içine değil her yerine etmişiz.
Tamam anlıyorum çöp kovası dolunca çöpünü yine kovanın yanına bırakırsın..fakat bizimkiler plastik şişelerini lavobalara bebek bezlerini pencere önlerine bırakmışlar...tabana kuvvet oradan kaçasım geldi..Tabiki oraya işemek imkansız çişine yazık...Uzatmayayım ama geçtiğimiz güzergah boyu her Park yeri-dolaysıyla tuvaletleri darma dumandı.
Erkekler bir kenara çiş yapıyorlar kadınlar için durum 3 kat daha kötüydü..
Yunanistan'lılara "Türkiyeli'ler geliyor, geçecekleri yollarda ekstra önlem lazım, tuvalet seferberliği gerek" dememişlerdi ve benim gibi çöpsüz temiz düzgün  seveler  çook zor durumlarda bırakıldı..

4 Haziran 2017 Pazar

Ordan burdan çocukluğa bilet

Yaşımın kaç olduğunu unutuyorum.


Köydeyim, dereli odanın penceresinde  kuzey yamaçın  koyu karanlığına bakıyorum. Halbuki ay ışığı var.  Evin önünden geçen  daracık toprak yola  ağaca sarılan asmanın gölgesi düşüyor.
Bütün gölgeler  simsiyah görünüyor. Taa uzakta  Kertilin böldüğü vadide garip deresi akıyor.
Bir haftadır bu eve ses getirenler gitmişler. Vadinin derinliğinde boğulacak denli çaresizim..yalnızım...6 yaşında  çocuğum.
   Bu 57 rakamlı yaşımda neden  köye gidiyorum.  Neden çocukluğuma çıkıyor bütün yollar.
   Gurbetten yılda bir gelen babam, hiç bir sorunu çözmeden bizi bırakıp giderdi. Sadece annem ve 2 kardeşim kalırdık.Ne büyük yalnızlıktı...karda kışta yiyecek bulmak ve yaşamak..
   Akşamın olmasını hiç istemezdim. Karanlık basardı. Ve hiç bir kandil ışıtmazdı çocukluğumun gecelerini.
    Sanırım annem hep hasta olurdu. İneklere köpeğe, tavuklara bakmak, eve su taşımak, odun çalı kesmek ,,taşımak.. çok zordu. Ve ben korkardım" ne yapacağım şimdi, bu kadar iş nasıl yapılacak, nasıl yetiştireceğim akşam kararmadan...ne yapacağım şimdi, annem aniden hastalanırsa nasıl yola taşırım... hikayeler ağırdı  benim omuzlarım taşıyamıyordu.
   Şimdi anladımki hiç uzağa gidememişim. Hiç ayrılmamışım köyden...hep içimde bir kenarda taşımışım  orada döne döne çarpa çarpıla, bölüne çıkarıla  kalan çocukluğumu. 4.6.2017


 
 

28 Mayıs 2017 Pazar

bir düzlük var mıydı sahiden

Gürültü ve çöp üretenlerden yoruldum.
Kötülüğün dayatmanın bu denli ön sırada olmasından bıktım.
Bunca yokuşlardan sonra , huzur içinde yürüyeceğim bir düzlük var mıydı sahiden  .

21 Mayıs 2017 Pazar

Başkan hiç ayrılmadığı partiye döndü

Tarihe geçsin; dünya üzerinde bir ülkede  bir partinin genel başkanı oldu başbakan oldu cumhur başkanı oldu ve o partiden hiiiç ayrılmadı. Ama bu gün  medyasında şu haber vardı"  başkan partiye döndü yine başkan oldu"...
 Oy verenler dememiş midir "abi sen hiç gitmedin ki" nasıl yani..

İnsan bilemiyor.

hayatımız bizim hayatımız değil,  nasıl uyanacağımızı bilmeden uyuyoruz..ve he gün kötü şeyler oluyor.
Trafik kazaları bile o bayramlarda olduğu gibi çok arttı. Sebebi benzin parası mı, sürücünün maaşı mı...
Yoksa duble yollar kazaları engellerdi..
İşte böyle cumhurbaşkanı hiç gitmediği partisine döndü...demokratik hukuk öldü.

   

13 Mayıs 2017 Cumartesi

Gitme isteği

 Haksızlık yapıldığını hissettiğimde, anlaşılmadığımı anladığımda gitmek istiyorum.

 Buraya ait değilim. Burada mutlu değilim. sitenin içine çıktığımda varlığımın denetlendiğini  hissediyorum. Bu denetleme hali yönettiklerini sananların aldıkları kararların satır aralarından pörtlüyor.
"kedi ve köpeklerin site içinde  gezdirilmemesi kararı alındı"
" aidatlarınızı artırmadık"
 " başkanım teşekkür ederim"
"ek bütçe borcu"
"site içine kasis, korna sesi.."
....sıfır derinlik, dar açılı bakışlar...
    zarar veren çocuklara iyi şeylere yöneltmeyen ebeveynler..
   kırılan dallar, koparılan çiçekler.. sidikli duvarlar..
Buraya tutunmak için çok uğraşıyorum. iyi tarafını görmek istiyorum.
iyi tarafı yok ama ben "iyi bu"  diye kötünün iyisini görüyorum.
  Ve işte gecenin sessizliğinde, motosikletinin gürültüsünü iyice açıp tar tar hız denemesi yapan pislik yine başladı. lütfen biri bana bu düşüncesizliğin bir iyi tarafını söylesin.
    yeşil temiz sokakları olan insanların birbirini dikizlemediği,  kendi keyfi için ötekine zarar vermediği ,   az katlı  bahçeli evlerin, Arnavut kaldırımlı sokakların olduğu kentler var mıdır)
   yine başladı gitme isteği,
   yine başladı "yormayan "insanların olduğu sakin kasabaların bir kenarına ilişmek isteği..
    gidip gidip gelen bu gitme isteği...

6 Mayıs 2017 Cumartesi

Bong bong bong

Bunu da gördüm. Huzur ve sessizlik için geldiğim ve öyle olması gereken siteden "düğün konvoyu" çıktı.
   Bundan sonra site içinde sünnet konvoyu, asker konvoyu ve onların dattiri dattiri klaksonlarıyla gezmelerinin önü açılmıştır.
   Görüntüden kaçabilirsin, kafanı çevirisin olur biter.
   Gürültü teröründen kurtuluş ancak o gürültünün kaynağının durmasıyla/  imhasıyla mümkündür.

Emlak konutlar bu sistemin en belirgin fotoğrafı

  Her 6 ayda bir borcunuza eklenen tüfe zammı ,  Siz ödedikçe artan ve bir tülü bitmeyecek olan borçlandırılmalar....
  Parası yetmediği için buralardan daire alanların borçları ödedikçe artıyor.
  Bugün Tüfe oranlarına baktım:
http://www.kpmgvergi.com/PratikBilgiler/Pages/Ufe-Tufe-Oranlari.aspx
 Ocak ayından itibaren yükselmiş. Emlak konut olanakları kısıtlı insanları devlet eliyle soymanın diğer adıdır.
 

26 Nisan 2017 Çarşamba

Kuyruğum

  Burada yeni açılan kadın kuaförüne gittim.(kapıda bayan kuaförü yazıyordu ama olsun)
  2 kadın çalışan vardı. Yeni açmışlar dükkanı, Destek olurum diye geçti aklımdan. Hem evde hem işde çalışan kadınlara destek şart gibi gibi..düşünmeler...
    Neyse oturdum koltuğa  ustura ile cırt cırt kesiyor. Tam neden ustura diyecekken 10 senedir öyle yada böyle orada duran kuyruğumu  kesiverdi. Anaaa, niye kestin dedim. Aman  ne bileyim kuyruk gibi değildi. "sen ense saçını keserken becemedinde (bir önceki kuaförün bir tarafı uzunca bıraktığını ve makasla düzeltmeye çalıştığımı anlatmıştım) ordan bir tutam saç kaldı sandım" dedi. Bu nasıl bir esnaflık yahu.kısa saçlı birinin ensesinde uzanan saçın kuyruk olduğunu anlamayan kuaför mü olur..Hadi .anlamadın niye sormuyorsun..(Nereli olduğumu sorana kadar sana lazım olan cevap için soru sorsanya)
   Ama sorman lazımdı dedim. koltukta oturmanın ve usturanın onun elinde olmasının tedirginliğiyle.
   Kuyruk gitmiş halde koltuktan fırlamanın alemi yoktu.
    Nufüs cüzdanımda dinin belirtilmesine üzüldüğüm kadar üzülmedim kuyruğuma, ama  bir kuaför  sormadan, hangi izanla şak diye keser  aklım almadı.
   
  Cebimde 3,5 liram vardı 20 lira Nida'dan aldım ve 23,5 liraya kuyruk dahil saçlarımı kestirdim..
   
    Neler oluyor memlekette .
    Habire saldırı habire mağdurlaştırma..
    Gelişmemişlik kokuyor havada
   
   
 

Nüfus cüzdanında o işaret görünmeyecek ise niye var

 Bana verilen evrağa eve gelince baktım.  Nüfus cüzdanında "din hanesi belirtilsin mi" kısmında "evet" işaretlenmiş.....
 Çok  darlandım sıkıntı ettim..kandırılmış punda gelmiş hissettim.
 Saat 18 idi  resmi daireler kapanmıştı...Umarım yarın sabah yetişir düzeltirim diye 10.00 gibi Tuzla nüfus müdürlüğüne vardım.
-"Ben size bakın dedim", dedi.  4 nolu bölümdeki  görevli -kadın.
  Bir ara fotoğrafın oval gibi çıktığını gördüm ve neden öyle diye sorduğumda o ekran sizin oradaki gibi çıkacak diye, oval  siyah beyaz fotoğrafı değil ortada renkli olana dikkatimi çekti...bunun dışında "bakın kontrol edin doğrumu yanlış mı" vs demedi. Deseydi mutlaka iyice okurdum. Her zaman mı nüfus cüzdanı yeniliyorum. Aklıma gelmedi. O hatırlatmalıydı. Sorup yazmalıydı.
   TC numaramı sordu bilgisayarda bir yere   baktı. "Yok değiştiremem imkansız  sisteme girmiş" dedi.Ya arkadaş hep günler sonra sisteme giren bilgiler, benim düzeltilmesi gerekli sorunum olduğunda sabah namazında sisteme girmişti.
    4 numaralı masada ki kadın dedi ki "cüzdanda din görünmeyecek"
    Görünmeyecekse niye yazılıyor dedim.
    "Neden dini belirtmek istemiyorsunuz"dedi.
    Hangi koşula doğdu isek o yazılıyor. Oysa o koşullar ve inandıklarımız değişiyor dedim.
   Kendi irade ve isteğim dışında bana yapıştırılan hiç bir şey nedeniyle ayrımcılığa uğramak istemiyorum.
   Masa önünde çay ısmarladığı erkek bir müşteri bekliyordu. Lafa girip bana bir şey söylemek istedi.   Yüzüne dahi bakmadan"sizinle konuşmuyorum"dedim.
   57 yaşımdayım ; hiç benimsemediğim bir dinin-inancın  kimliğimde yazılı olmasını  -bu günden sonra bari- hiç istemiyordum. Nerden bilecektim otomatik "evet" işaretlendiğini. Bana sormalıydı.
"kontrol etseydin" diyor..Hiç değilse "kontrol edin bir eksiklik var mı "cümlesini dikatime sunsaydı..bakardım....
        Sonuç. Bu tatsızlığa canımı  bir müddet daha sıkmamam için , durumumla empati biri bana iyi bir şey söylesin
      Kimliklerimiz zaten dayatılan bir şey, Zaten o kimlik özümüzü ne kadar anlatabiliyor ki..Ben Tütkiyeli olmam dışında dayatılan , iktidarlarca belirlenip tasnif edilen hiç bir kimliğimin doğru olmadığını biliyorum.
   Yine de oraya EVET yazılmasa iyiydi.(bunu kafamdan çıkarmam lazım..)
 
 

çocukluğa sorular

 Dertler bitsin de ben güleyim diye beklerken, bir baktım ki biten olmuşum ben.
 Ne oldu bizim çocukluğumuza da taşıdık yaralarımızı bu güne kadar..
 Çocukluğundan bir şarkı duyarım da, yaralarım  sazın  telinden kanar

13 Nisan 2017 Perşembe

Devrimde kadınlar değil, Kadınların devrimi olmalı derken Nevşehir'de bir cenaze töreni


Aslında şunu yazmak istiyorum. Bir yerde birileri "kadınlar grevde derler" siz sanırsınız ki kadınlar greve gitti. hayır , orada  çalışanlar grev yapmış aralarında kadınlar da var. Eylemin  kadın greviyle alakası yoktur.
 *sosyalist feminist kolektif'in(SFK) ilk yıllarında bir söyleşide N. Akgökçe, O güne kadar kadın grevi diye bir grevin kayıtlara geçmediğini ancak;  1975 yılında İzlanda’da  bir gün bütün kadınların ev işlerini bırakarak sokağa çıktığını, bu nedenle  hayatın durduğunu, çocukların okula gidemediğini, kreşlerin açılmadığını, o gün meclisin dahi çalışmadığını, erkeklerin ne yapacaklarını bilemediklerini, neredeyse tüm işlerin durduğunu" söylemişti...İşte o bir kadın greviydi.
    *Birde devrim var bilgilenme hanemizde.
     Devrim ise grev gibi  hep erkeklerle anılıyor..kadınlar ise devrimin nesneleri..emekçileri.(.ispanya iç savaşına dair filmde olduğu gibi..filmin adını unuttum ) . Halbuki, gündelik hayat akarken, her dakika maruz kaldığımız erkek egemenliğine karşı bir şeyler yaparız. Bu yapılanlar kayıtlara geçmez. 
    Samsun'un köyünden İstanbul'a işçi kocasının yanına göç eden kadın, "ayaklarımı yıka" diyen kocaya, "işte çeşme işte su git kendin yıka" dediğinde kendi hayatında bir devrime imza atmıştır bile..
   Erkeklerin egemen sistemleri kadınlara her yerde ne yapıp ne yapmayacağını söyler. Kadınlar erkeklerin dini de referans alarak saldırdıkları noktalarda çoğu kez geri çekilirler.. ancak aşağıda anlatacağım  hikayede öyle olmadı.
 Nevşehir’in kanserle anılan köylerinden birinde doğan Hatice 4-5 yaşlarında –kanserojen maddeye maruz kalmasın- vb gibi  nedenlerle  Baba “aileyi” Kırşehir’e taşıyor.
Büyüyünce aynı köyden akraba  oğluyla evlendiriliyor, dolaysıyla yurt dışında yaşamaya başlıyor...
      Derken;  5-6 yıl önce rahatsızlığı nedeniyle  gittiği hastanede ; “akciğer zarı” kanseri olduğu anlaşılıyor . Ne yazık ki çocukken   mevzu bahis maddeye maruz kalmış. ….Hatice,  yurt dışında bütün tedavi olanaklarına ve güçlü yaşam umuduna rağmen  yoğun  bakımda iken  5 nisan günü- 51 yaşında -aramızdan ayrılıyor.
Hatice’nin kız kardeşi benim de arkadaşım. 675 KHK kararlarıyla 23 yıllık mesleğinden-bu lanet ihbar, iftira sistemiyle- ihraç edildi. O anlattı ;
Önceki gün Hatice’nin   cenaze töreni yapıldı.
Erkekler " mezarlığa kadınlar gelemez” dediler.  Hatice’nin kızları ve kardeşi(teyze) Naciye Ertaş ; bu kararı alan erkeklere  itiraz ettiler... Ve 25-30 kadın  erkelerden de önce  mezarlığa gittiler.
Cenaze ritürllerini-kadınları o alandan uzaklaştırarak- yapan  Müslüman sünni erkeklik  her yerde hükmünü sürdürmek isterken,  orada ilk defa kadınların direnciyle karşılaştılar..”Hayır,  mezarlığa geleceğiz…işte orada  tabutta yatan Hatice bir kadın..o yaşarken hiç yanında olmadınız..belki engel belki ona yük oldunuz…ama şimdi onu sizlerle yalnız bırakmamızı istiyorsunuz.. ,mezarlığa gelmeyin” diyorsunuz.Ne hakla...
    Kadınlar mezarlığa gittiler, saçlarını  örtmediler(allahın gözleri örtünün altını görüyorsa mezarlıkta kadına saçının görünmesini niye yasaktı)…
Mezarlığa vardıklarında , hazırlanmış mezar taşında Hatice’nin soyadının;anıldığı ve bilindiği-ve Belçika'da kullandığı  ilk soyadı değilde “kocadan aldığı soyadının” yazılı olduğunu gördüler..
Hatice'nin kızları ve teyzeleri  Naciye ERTAŞ, bu duruma itiraz ettiler.
Özellikle kızlar “biz annemizi Hatice Ertaş olarak biliyoruz öyle kalacak”dediler. Orada cenaze töreninde mezarlığa gitmek,  ilk soyadda  direnmek ve kazanmak erkek egemen sisteme karşı bir devrimdi. Bir sistemi bir yerinden aşındırma idi. Ve bence kadın devrimi her yerde böyle  küçük/ büyük yapılan dolaysıyla erkek egemenliğini aşındıran işlerdir. 

    Değinmeden geçmeyeceğim. Mezar taşına  “koca soyadının yazılmasına” karşı genç kadınlar öyle direndi ki, bunu kenardan izleyen yetişkin  kadınlar “o taşın kaldırılmasına ikna oldular ve 15-16 yaşlarında  genç bir erkek o taşı söktü götürdü...Eğer kadınlara  bir erkek desteği olacaksa böyle olmalıydı. (Yürüyüşlerde kadınlara  cemkirmek gibi değil)
 Ertesi gün bu kadınlar kendi elleriyle  “Hatice ERTAŞ” yazdıkları  mezar taşını  baş ucuna diktiler.
Devrimde kadınlar olmaktansa kadınların devrimini gerçekleştirmektir aslolan
Sevgili Hatice Ertaş rahat uyu, kızların kardeşin  çocukluğunun köyünde seni yalnız bırakmadılar.
Kimliğine sahip çıktılar . Bu dünya için küçük o köy için büyük bir kadın devrimidir



not::
Bahsedilen  köylere dair en son haber linki.
.(http://www.fibhaber.com/nevsehir/nevsehir-in-kanserli-koyu-tasindi-h67135.html)

6 Nisan 2017 Perşembe

Çınar ağaçları kentlerin tarihidir.

Şu yaşlı çınarın bakımı ve korunması için Tuzla belediyesine 10 kere rica ettim. Aydınlı mahalle muhtarına 2 defa gidip  bir şeyler yapalım dedim.
     Onlar ne yaptılar, dibine asfalt döktüler ki Aydınlı'nın en eski ağacı(tarihi) ölsün.
     Oysa çok kolay bu ağacı korumaya almak ,üstüne tarihini yazmak...

Geçmişten bize kalanları tüketiyoruz. Yarına bir ağaç bırakamıyoruz.

Ayıları aç bırakan bir ...

Bu vatan sevmez hükümet Karadeniz dağlarına yeşil yol yapmaya kalktı.
Hidro Elektirik Santralleri (HES) için binlerce ağaç kesti.  Orman dokusu bozdu.
Yaptığı asfaltlar-yollardan ormanı ortadan bölerken  hayvanların bir taraftan diğer tarafa geçmesi için doğal bölümler bırakmadı.
    Şimdi ayılar mezardan ölüleri çıkarıyor. yaylarda boş oba evlerine saldıryor(sis dağı).
   Yarın yeni kapıda miting yapacak vatanı katleden biri...belediyeyi devleti  ne varsa kullanıp  taşıyacak kendilerini...
      Ben ise ağaçlar, ormanlar  hayvanlar için  üzülürken allah varsa " kötülüğü/kötüyü durdur" diyeceğim..ne su kaldı içeçek ne oksijen kaldı  soluyacak..
    Bu topraklar kurutuluyor
   Ve Tanrı bir kez daha ölüyor..

Normaller canımı sıkıyor.

Bütün anormallikler normalin yüzünden.
Ve artık normalin ne kadar normal olduğu sorgulanmalıdır.
Normaller çok canımı sıkıyor.
Her normalin içinde bir iktidar var. her normalde kıçını o iktidara(güçe) dayamak var.
iktidar sözcüğünü: güç anlamında kullanıyorum.( kaba veya psikolojik gücü elinde bulunduranlar)


iyi bir hayat mümkündür

O kadar kötü başbakanlarımız oldu ki, hiç biri Türkiye halklarının  huzurunu düşünmedi.
Fakat kendisi için halka bu denli kötülük yapanı da görülmemişti.
Bütün  iletişim kanallarını kendi sözünden başkasına kapattı.Tamam  tahlil, karşılaştırma,iyi şeyler isteme yeteneğinden yoksunlarımızın  ve onun gibi kötülerin verdiği oylarla , bütün iyilere zulüm etme hakkını elde etti.
 ve nasıl oluyorsa  hanesine acı düşmeyen bir aile olmadığı halde, yine de bu herife "evet" diyenler var.
  Türkiye'nin yarısı iyi şeyler için mücadele ettiği için  acı çekiyor.
   Hiç bir kötülük uzun sürmez derler..ama bu çok uzun ve kanlı sürüp gidiyor be ya..
 
    Herif halka zulüm üstüne zulmedip, mağduru oynamakta uzman. .. "zavallı" diyor halk.."zavallı başkanımızı Avrupa istemiyor. ben onun için ölürüm diyor.. " hayatı boyu hiç Avrupa topraklarına ayak basamayacak bir gariban- Tayyibin binlerce kez gittiği -ama şimdi bir avuç su da fırtına koparıp  Avrupa bizi sevmiyor" algısını yineliyor..
Ulan madem onun için ölürüm diyorsun..git öl ama  ölmeye öldürmeye karşı olanları rahat bırak..
    17 Nisanda hep beraber kötülüğün önüne set çekip iyi şeyler için çalışmaya başlamalıyız.
  Hukuku adaleti , özgür ve herkesi kapsayacak bir anayasayı hayata geçirebiliriz..
 

23 Mart 2017 Perşembe

22 Mart 2017 Çarşamba

Fikri olmayanların küfrü cinsiyetcidir

Sosyal medya sokağın fotoğrafıdır.
 Bir fikri olmadığı için sövenler küfredenler.
fikirlerini söylediği için sövülenler

4 Mart 2017 Cumartesi

Ritüel

Günlük ritüeller(im)den bıktım.
"beni bekleme kaptan.."


11 Şubat 2017 Cumartesi

9 Şubat 2017 Perşembe

Bize bu kötü Günleri gösterenlere dua Ediyorum...

DUAYA BAŞLADIM. 
Ben artık milliyetçi, militarist, anti feminist, heteroseksist, cinsiyetçi,ırkçı biriyim...Madem ülke bu ka küzel, bu ka demokratik, hukuk devletimiz var..... Barış diye, feminizm diye,insan hakları, anti ırkçılık, çoğulculuk, başka bir dünya mümkün vs vs diye diye .mok yemenin alemi yok. 
Salı akşamından beri yatıp kalkıp yüce ruhlara ediyorum.
iyiki "Darbe Engellendi" 
*..245 insan bedenini siber etti de, adları 15 temmuz şehitler(i)Köprüsü i harfi koyulmadan kamu binalarına verilse de yetmez. Ve elbetteki Adalaet VE kalkınma Partisi şürekası o şehitlere "bekaalarını" ömrü billah borçlu olsalar da , ben 686 sayılı Kanun hükmünde karartma (KHK)gecesinden sonra kim atılmış kim tutulmuş mincik minck listeleri telefon makinasından takip etsem de , varsın olsun "İYİ Kİ askeri DARBE ENGELLENDİ"diyorum.
Aksi halde:
*Barış olsun savaş olmasın" diyen yüzlerce akademisyen üniversitelerinde kıyıma uğrardı.
*Sosyal medyada iki düzgün eleştiri cümlesi kuran herkes derhal karakola çağrılırdı
*Darbe olsaydı fetullah ve ergenekonu eleştiren AHMET ŞIK hapse atılırdı.
*Darbe olsaydı mazallah HDP'nin yarısı eş başkanları dahl bütün kürt belediye başkanları derhal tutuklanırdı.
*Bütün aydınların demokratların, eğitim sen 'lilerin beli kırılırdı.
*KESK'na 12 Eylül döneminde DİSK'na yapılanların aynısını yapılırdı. "kökünüzü kazıcaaz"derlerdi valla..şeytan kulağına.
*Çoluk çocuk anne baba ihraç edilen vatandaşlar işsizler rakamlarına eklenirdi.
*Esnaf siftah yapamadan akşam olurdu
*peynir 25 lira, en kötü zeytin 15 lira, herkesin ucuza yemesi gereken portakal 5 lira olurdu.
Hükümet kendi medyasından hergün halka kendi yalanını doğru söyler. Acaip bir algı yönetimi hasıl olurdu..
Muhalifleri bütün TV kanalları,yayın kuruluşları ve1500den fazla dernek kapatılırdı. 
500bin yeni işsiz ortaya çıkardı. 
12 eylül 1402 akademisyen harcamıştı. Bu darbe olsaydı 4600 akademisyen ihraç edilirdi..
İyi ki darbe engellendi. 
Göçek koyu, Datça , Ayvalık Cunda gibi güzelim doğa harikası koylarımız betona dönüştürülebilirdi..Biz gökdelenler arasında kalmış, duvarının dibindeki anılar ağacı kesilmiş gecekonducuk gibi olurduk.. Ben göz yaşlarına boğulurdum..
*Fetö'cüler darbe yapsaydı etö'cüler felç olurdu. allahıma şükürler olsun ki adalet demokrasi hukuk tıkır tıkır işliyor.
*Hukuk profösürü M. Kaboğlu bile üniversiteden atılırdı
*Yeni anayasa komisyonunda anayasa tek parti baskısıyla hazırlanır, tek taraflı meclisten geçirilir. Sonra bu anayasanın yapılış srecine, ve yasadaki maddelere karşı hayır diyenler dövülürdü...şükür şükür makam bakan hakan şükür iyi ki darbe olmadı.
* Ben sıradan şeyleri yazarken "hasbiş yazma başına bişi gelir" derlerdi. ne güzel bak özgür özgür yazıyorum..bunu 15 temmuzda darbenin engellenmesine borçluyum. kendi doğrularıma düşüncelerime haksızlığa karşı duruşuma değil..
* Darbe gerçekleşseydi, taciz, tecavüzler ve kadına yönelik erkek şiddeti artar tecavüzcüler serbest dolaşırdı..
*Düşmanına da yapılsa her haksızlığa karşı çıkanlar, iktidardan zulüm görürdü.
* Sanat, şiir, sinema , akıl yürütme, analiz yapma gibi  yeteneklerimiz dumura uğrardı.
*Ekonomi dibe vurur..benzin, euro dolar yukarı doğru fırlardı
*Emekliler "enflasyon belimi büktü" diye ağlardı...
*Hükumet memura emekliye asgari ücretliye çay kaşığıyla zam verir kepçe ile onu geri alırdı.
Zozan Özgökçe gibi arkadaşlar " gözaltı süresi  30 gün, niye  90 gün  değil, haydin yürüyelim" diye ironik tivit atınca  "nereye yürüyorsun hemşerim" gel buraya  diye karakolda sorgulanırdı. Zozan "kaynımgile yürüyordumı" der idi.
*Yasemin, Hatice, Esengül, Meral, Nadide,Nisan ve onlarca akademisyen öğrencilerinden koparılırdı. Yüzlerce eğitim-sen üyesi  öğretmen milli eğitimden ihraç edilirdi.
*Eğer darbe olaydı milliyetçiler "dağ başını duman almış gümüş dere durmaz akar" marşını söyler darbeyi engelleyenlerle işbirliği yapardı.
* Ortalıkta sanal bir terörö merörö örgütünden bahsedilir. Her aydın demokrattan , barışcı akademisyene kadar,  akpli olmayan her hemşire ebe öğretmene o örgütün propagandasını yapıyorsun denirdi. Ay iyi ki darbe olmadıda bu kötülükleri görmedik.
* savaşa karşı olmak suç olurdu.. allam allam nedir bu savaş kan diyenler gözaltı olur, ..asker gençler ölürdü...
* Trafik cinayetleri artar, Yollarda öfkeli insanlar bir brini yerdi.
*Futbol maçlarının erkek seyircileri yenilen tarafı kadın yerine koyar bekaret çağrışımlı bezlerle tribün şov yaparlardı. Ve darbe gerçekleşseydi -cinsiyetçilikten-kadını aşağılama suçundan- bu dangozlar hiç  ceza almazlardı.
* Devlet ne kadar kamu malı varsa varlık fonuna aktarırdı. Varlık fonu referandum yollarına akardı.
* Daha önceleri de ettim ama , şu son KHK'dan sonra dua dozumu fena halde, ohal'de  artırdım. gece yarına kadar elim havada yakarıyorum..ne olur bunları  başımızdan alma..huzur içinde yaşayalım.
*
Güzel ülkem demokratik ülkem, iyi ki 15 temmuzda darbe engellendi..Aksi halde Başkanımız canla başla hepimizi TEKleştirir , ırk, dil, cins, din, ayrımı yapardı.. Kadın düşmanı olur bedenimize hayatımıza müdahale ederdi..
Artık "kadın katili, tecavüzcü, tacizci, kadın düşmanı  erkekleri sevmeye karar verdim  Hem koşullar eşitlikçi hem de erkekler hiiç cinsiyetçi değilmiş  yeni anladım. .Başkanımız onların elinde değil, yazıktır, fıtratından öyle yapıyorlar "dedi. Bu  hazreti kırmamı beklemiyorsunuz değil mi..
*Darbe  engellenmeseydi ne bahçeliler ne perinçeklerin güzel yüzlerini göremezdik. Numan kutulamaz, ibrahim ince olurdu. Mazallah darbenin getirdiği iç kaosu bastırmak için derhal komşulara savaşa başlardık..şeytan kulağına...
** Ulunene'ler ve cadıların ruhu adına biliyoruz ki bu hükümet ve hükümetin yılmaz dürüst namuslu  arkadaşları olmasa moku yemiştik.. 
o dünyada da bu dünyada da benden önce onları koru ve kolla..amin!
Ben böyle barışçı herkesi kapsayan, her temsilcimizin sözüyle, emeğiyle yapılan bir anayasaya nasıl HAYIR derim.
#Evet mi #Hayır mı şarkısını kapatıyorum. oyum buradan da anlaşılacağı gibi besbelli.. (parmak aşağı uçan kuş gülen kedi..)
Fonda CEM KARACA şarkısı çalıyor.."Bindik bi alamete gidiyoz KIYAMETE" haydeeee hayde...heyde heyde

7 Şubat 2017 Salı

Kadınlar için- rahatsız edilmeden- gezmek ne büyük özgürlük

Aslında Türkiye'de Avrupada olan tarihi yerler  kentler ve güzelliklerden çok var. Fakat  biz kadınların gezip görmesini engelleyen  bir kötülükler dizgesi de var.
Kaldığımız otelde bizim gibi 2 kadın veya tek tek gezmeye gelmiş Arjantinli Kırgızistanlı hem cinslerimiz vardı..
  Dubrovnike tepeden bakarken "anı Amasra gibi "görünüyor dedim.  Ama amasranın içine girdiğinde aynı huzuru bulman imkansız. 2 kere gittim kalabalıktan deniz kenarına dizilmiş  tıka basa otomobillerden  amasra kalesine atılmış çöplerden ve hemen hepsi diskotekmiş gibi müzik çalan bakkaldan tuhafiyeciye kadar esnaf takımından Dubrovnik'te yok.
Hele de 2 kadın gezerken ardından takip eden erkek de yok. Dolayısıyla  bu sakin kentler bu erkek engelini hissetmediğin kentler biz kadınlar için önemli seyahat merkezleri.
   Mostar her şeye rağmen bir Avrupa şehri.Ama aklımız almasa da Hristiyanların yaşadığı yerlerden daha pis  çöplü gürültülü ve erkekler daha çok bunu anlamıyor..ve kabul etmiyor....
   Mesela Hırvat hükumeti tarihi yerleri aslına uygun korurken, Mostar'ın köprü ayagına o mimari bütünlüğü o dokuyu bozan bir yapı yapmışlar.
Baktığımızda bina güzel içi temiz . 
Fakat esas mesele neden buraya kondurulduğu.. Buradan çıkıp köprüye yürüdüğümüzde  6 basamaklı genişce bir merdivenden inince / kapı gibi ortasındaki tahta kırılmış bir  mobilya artığı yerde yatıyor) hemen oradan sağ tarafta  hediyelik eşya  çarşısı başlıyor. 
.Diğer taraf ise  aynen korunmuş.köprünün hiristiyan mahallesi ayağına yanından geçerken kapsını kapattıkları 2 restoran kafe gibi bişi yapmışlar..veya mevcut yapıyı böyle dekore etmişler. 

Ara sokaklar temiz ..yerlerde Arnavut kaldırımı dediğimiz taşlar...bu taşları her yerde severim. Şehir içinde asfalttan ne kadar hoşlanmıyorsam tam tersi bu tarz taş döşemeleri seviyorum.
Divan restorant diye bir yerde yemek yiyelim dedik. Mostar Dubrovnik'e göre ucuz. Fakat bu divan restoranın  içinde sigara içiliyor. girmedik. Serin havaya rağmen dışarıda yedik..Orada yemek yediğimize o an kalkmadığımıza hala pişmanım. )bir tabak yemek siparis verseniz yeter çünkü tepeleme 2 kişilik geliyor.)Bu iyi tarafı..çöp ve sigara kötü tarafı..
artan yemeğimizi kedilere verdik. 
Orada 5 kedi vardı beşininde gözünün  önünde yara vardı. Belli ki rast gele büyüyorlar. Gözüne bir damla genta damlatan biri  yok sanırım.

Dubrovnikten bir taksici bizi (3 kadın) 1000 kuno'ya Mostara götürebileceğini söyledi. Kabul ettik. Taksi sürücüsü Alyoja çok iyi ingilizce biliyor. Hırvatistanda ilk okuldan itibaren gayet iyi ingilizce dersi veriliyormuş.  Türkiyede üniversite mezunları dahi  ingilizce konuşamıyor..Ben hala  what is tihis 'deyim.
Şakalar yapıldı. Tarihten kentlerden ordan burdan konuşuldu..Alyoja bir gram efendiliğini bozmadı. uygar düzgün good man. 

Elbetteki Türkiyedeki kadar olmasa da mostarlılar da şu dereye çöp atmışlardı. Biz karyola kanepe sandalye  buzdolabı dahil ya denize ya dereye atıyoruz...Onlar bir kaç naylon poşet pet şişe inşaat köpüğüyle yetinmişler:))

Burada osmanlı zamanında yapılmış bir cami var. şu görünen taş çatılı yapılara bakınca caminin oraya farklı şekilde sonradan konduğunu anlıyorsunuz. Safran boluya kaleden bakınca eski safranbolunun klise hamam kütüphanelerinin ortasına bizimkilerin bir cami yaptığını görürsünüz ya aynen öyle.
Tamam tabiki oraya cami yapalım ama neden o bütünlüğü bozarak..benzer taşlarla benzer renk ve bütünlükte olsa daha hoş olmaz mı..

BÜREK
Boşnak büreki. Alyoj' un bize börek ısmarlayacağını unutup divan da yemek yedik ya..pişmanlık ve börek.. bir gün sadece bürek yemeğe gitmeli mostara..
Pişirme şekilleri de farklı.Odun közü külünü fanus şeklinde örtülü börek tepsisinin üstüne koyuyorlar..


5 Şubat 2017 Pazar

Dubrovnik 29 ocak, 2 şubat 2017

  Yeğenim, "birikmiş miles'leriyle ocak ayından önce yurt dışı bilet alması gerektiğini onunla seyahat edip etmeyeceğimi.." sorduğun da, emin değildim.
   İstanbul için aylık  akbil/ bilet alınsa daha çok sevinirdim. Halim o hal idi. Memleket toz duman.,hesabını soruyorlardı temiz bir nefes alsan..
    Kime sorsam ya: ayol Dubrovnik nere hiç duymadım" ya da " aa çok harika" diyorlardı.
    29 Ocak, yeşil pasaport ve bilet fotokpisi+ yurt dışı çıkış pulu elde 250 euro,  har har pervane sesi dinleyerek  THY ile uçuşa geçti..
   Dubrovnik hava alanı  şehre(grad dubrovnik) 19 km. Ve 6 euro (24lira)veriyorsun..
   Sürücü nezaketli, trafik kurallarına harfiyyen uyum gösteriyor. Ve dubrovnik göründü..
 Tüm binaların çatısı kiremitli hemen hiç bir çimento görüntüsü olmayan  fotoğraf..

Andio Otel sahibi eposta yoluyla ana kapının şifresini vermişti. tık tık tuşlar içeri girdik.  Bizim kandıra taşı dediğimiz taştan yapılmış her bina  duvarlar soğuğa karşı sıcak, sıcağa karşı serin tutucu.
Odalarda klima var.
fiyatlar 3 sezon için düzenlenmiş.Bizimki en ekonomik sezondan. sahip genç kadın sabah gelip kahvaltı veriyor..sonra otel sadece konuklara kalıyor..


 Bu eski -kaleiçindeki- şehrin ortasında -sadece yayalar için- 3 şerit  mermer  yol her iki tarafında aynı taştan yapılmış binalar ve arasında ana yola paralel merdivenle çıkılan paralel yollar..
Sakin temiz nerdeyse -kış sezonu hiç kimse yaşamıyormuş gibi- duruyor. O koca binaların arka tarafında esas yola paralel yollara  merdivenle çıktığında anlıyorsun ki barlar cafeler,  sokağa atılmış masalar.....
Ana cadde üzerinde : pasta börek pizza satan dükkan var. yan sokaklardaki dükkandan 2 kat pahalı  bir lokma börek. Biz bunu anlayana kadar kazığı yemiştik.
Neler farklı 
*yaya çizgilerinde  arabalar durup yayaya yol veriyor
*kimse klakson çalmıyor
*yerlerde   çöp yok
*marketlerde naylon poşetleri parayla veriyorlar. Diğer yerlerde kağıt poşet var.(keşke Türkiye'de de öyle olsa her taraf poşet çöplüğüne dönmese)
*etrafta onlarca çekik gözlü turist dolaşıyor. Ne lafla ne elle ne gözle taciz eden- erkek- var. İşte Avrupa kadınlar için niye  'iyi' anlıyorsunuz. Tek başına kırgızistan'dan gelmiş bir genç kadın vardı aynı pansiyonda kalıyorduk. Ve biz 2 kadın.
yukarı çıkıp inişi çekmek

aşağıdan yukarıya çıkmadan önce

Ana cadde.  Taşıt trafiğine kapalı


her kentin yük tepesi olur. Buraya teleferik var fakat şubat sonuna kadar işlemiyormuş. 
Taksi sürücüsü değerli Alyoş bize sürpriz yaptı..
Saatte bir belediye otobüsünün geçtiğini öğrendğimiz yol üzerinden bari otostop yapalım dedik. Aman kimse durmadı. Bir çeşit yardımlaşma kültürü yok sanırsam. Veya herkesin olanağı yüksek olduğundan ( milli geliri en yüksek ülkelerden biri hırvatistan) yardımlık durumlar olmuyor demektir.
taksi mercedes durdu 70 kuno'ya bizi Pile'ye getirdi.(pile dubrovnik şehrine 5 km uzak   adriyatik koyunda . )
Bir sütunun bir duvarın arkasında bir kafeye rastlamak minderlerinde ünlü erkek fotoğrafları..Kadın olsaydı onu fotoğraflardım ama yoktu
 Yol kenarında bu (anıt gibi) mezara rastladık. genç ölmüş birine ait. Ama esasta nedir bilmiyorum.
Kentin sırtını yasladığı dağ gri taş görünümünde dağ ila kent arasında bir çamlık var . Şehirde helede eski tarihi grad dubrovnik'te neredeyse ağaç yok.  Merdiven kenarlarında  düzyol kenarındaki evlerin bahçelerinde bolca kauçuk ağaçları bu sene zor geçen kışda donmuşlar.
Portakal'a benzeyen, acı ufak meyveli ağaçlar mermer yolların,, taş binaların köşelerinde ayrı güzellikte...
Surun dışında ki ağaçların su çanakları geniş bırakılmış.

Düşündüm Türkiye'de Nemrut dağı, efes harabeleri, asklepion, apollon tapınağı, kapodokya, höyükler, truva, topkapı sarayı, Ayasofia, (didim,milet, bergama) Assos , mardin,Urfa.....
ve bu an aklıma gelmeyen onlarca tarihin gerilerinden bugüne kalmış varlıklarımızı...
Hırvatistan'da: Devlet tarafından gayet itina ile korunmuşlar, kendi alanları içinde tutulmuşlar,İnsanlar ötekini rahatsız etmiyor. Mesela kiliseye gidip klasik müzik konseri  dinledik.
* Gürültü, çöp, dağınıklık yok.. ötekini özellikle kadınların dolaşmasının zorlaştırılmamış..
Türkiye'de güzelliklerin 5 katı var. fakat biz kadınların temiz gürültüsüz , erkekler rahatsız etmeden dolaşabilmesi neredeyse olanaksız.

Ve Türkiye'deki bunca tarih yıkılmış bozulmuş, yeni yapılarla kapatılmış...

neyse uzatmiim ben "bu kalın duvarların ardına, saklanmış şehirde çoook eski yıllarda - mutlaka zenginler yaşıyordur" diyerek dolaşırken , 2 katlı binalar, dar sokaklar,  klise meydanları, opera meydanları, saat ve çan kulelerine bakarak" enterasan enterasan deyip durdum...
..yarın Mostar, kotor ve Budva ve de alyoş'la ilgili gözlemlerimi yazarım.