Bir çiçek gördüm bugün rengi turuncu sarı kırmızı karışık, sanki onu görmem için oradaydı ve yaşamak kötü şeyleri örten güzellikleri görmek içindi.
30 Mart 2016 Çarşamba
Yakınımızdaki Tacizci erkek
Ben bu erkelerin teşhir edilmesini, yalnız bırakılmasını, mümkünse bütün kadınların onunla iletişimini kesmesini etkili olacağını düşünüyorum.
Elbetteki sokakta otobüste vapur veya trende kalabalıklardaki tacizciye karşı pata küte girişmeyi önemli buluyorum.Bunu kendim de yaptım.Yine yaparım.
Ama eğer okul, iş, mahalle arkadaşımız veya yakınımız ise , hiç birimiz onunla oturup kahve çay içmeyelim. Yaptığı kötülükle yüzleşip suçunu anlayıp cezasını çeksin. Bütün kadın arkadaşları onu terk etsin..O masalarına gelince herkes kalksın..ve benzeri cezalandırma yöntemlerini uygulamayı, tacizcilere karşı öneriyorum.
Sözlü tacizlere karşı kadın dayanışması en etkili yoldur. Sözle gözle tacizci erkekler sınıf arkadaşımız iş arkadaşımız hangisi olursa hiç susmayıp derhal tepki vermeli.Kadınlar utanır hata kendindedir sanır.Çünkü inandırılmıştır"sen şunu yapmasan erkek taciz etmez" martavalına, egemenliğin dayattıklarını ters yüz etmenin en kesin yolu kadın dayanışmasıdır.
Elle taciz cinsel saldırıdır ki bunun adli cezası(vardır)olmalıdır.
Şunu da eklemeliyim ki; yargının kolladığı bir tecavüzcüyü fena "beter" dövmek isterim.
Kadınların şikayet etmeyi başardığı ancak Erkek yargının serbest bıraktığı ve de kadınların türlü nedenlerle şikayet edemediği aramızda dolaşan onlarca tecavüzcü var. Bir çok kadın apaçık bilir ki o tecavüzcüdür. İşte onlardan bir kaç tanesini bulup benzetmek feministlerin borcu olsun.
28 Mart 2016 Pazartesi
27 Mart 2016 Pazar
geçiyor ve gidiyor zaman
Bir küçük doğruyu yanlış öğrendiği için hayatı mahvolan kadınlara üzülüyorum
26 Mart 2016 Cumartesi
ne yapsam bilmem ki..
Düşünüyorum da benim elimde 15 yıl boyunca iyi şeyler söyleyip yapmak için bir güç olsa idi. Herkes için kaliteli yaşamak adına güzel şeyleri hayata geçirmenin yollarını arardım.
Benim gençliğimi Süleyman Demirel'li Türkiye yedi. Sonra Nakşiliği de yanına alarak en kapitalist dayatmaları orta direği yıkma pahasına halkın sırtına yükledi. Ben partizanlığın ne geriletici bir uygulama olduğunu çok yakından yaşadım. Böylece hayatımın olgunluk döneminde ordan oraya savruldum.
Sonra iyi cümleler kuran bu herif getirildi. Yeni liberal politikalarına dini muhafazakarlığı da ekleyerek bir memlekete yapılacak en kötü şeyleri yaptı. Birbimize düşman olmayı öğretti.. küfretmeyi öğretti. Ne diyorlar kutuplaşma iste onu getirdi. Taraftarlarına hiç bir düşünceyi sorgulamada ezberden linç etmeyi öğretti.
En felaketi de mantık denen doğruyu anlama analiz etme yeteneğini dumur etti. O kadar zalimken -ah ben mağduurm, kandırıldım diyerek mağdur sever mağdurlardan ve sermayeden beslenen yancılardan oy alarak bütün düşünenleri fikir üretenleri savaşa karşı çıkanları tek tek tutuklattı.
İyiler hala direniyor..özgürlük, barış, adalet, demokrasi, çoğulculuk hala bir çoğumuzun vaz geçmediği istekler. Sanırım tek kişi kalıncaya kadar bu isteklerimiz sürecek..
işte 40 yaşımdan sonra hayatımın içine etti bu herifin politikaları.
Ülkeler hak ettiği gibi yönetilir diyerek hep suçu halka yükleyen iktidarlar ,bunu kabul etmiyorum. Akademisyenler bunu hak etmiyor..iyiler bunu hak etmiyor...Kötüler iyilerden intikam alıyor..demokrasinin mezarı kazılıyor....
Bu Türkiyelilerin günlük yaşamlarını nasıl ki cehenneme çevirdiniz elbet bunun bir karşılığı olacaktır.
O kadar sevgisiz ve saygısız bir toplum yarattı ki; erkek sürücüye klakson çalma rahatsızlık veriyor gürültü vs vs diyorsun..adam inadıya klaksona basıyor..bir kepazelik ki kötüler iyilerin hayatına hükümetin başından feyz alarak sıçıyor ..
Çok değil kısa zaman da hayatlarımıza değil oturdukları yere sıçıp üstüne oturmalılar.
Çünkü bunca kötülüklerinin bir karşılığı olmalı.
24 Mart 2016 Perşembe
Giderim
Kedileri bu evle bırakacağım birileri olsa burayı bırakıp giderim.
Nereye derseniz hiç bir yere..
Cennet sessizlik demektir herhalde,benim gibi gürül gürül konuşan tartışan hep heyecanı önde tutan birinin bu denli sessizlik istemesi neden.
Maltepe sahiline inip sessizce denize adalara bakmak bile mümkün değil..derhal çevrede harala gürele genç yetişkin erkek grupları,mangal dumanı,klakson sesleri..ve tam önünde duran çöpler.
böyle temiz sakin yeşil ..insanın insanı sorgulamadığı herkesin selam verip işine baktığı bir yer..
yoksa ben gideceğim.
hiç bir yere.
Erkekler ve Barınaklar
Ben gün aşırı sokak hayvanları için belli yerlere su kapları bırakıyor arada gidip o kaplara su koyuyorum. Oralarda beni gören bir erkek; bu köpekleri şehirden uzak bir yere bırakmalı, belediyeye söylemeli toplatmalı"dedi.
- Neden ki, bak işte burada bir kap su arada yytecek verseniz insanlarla yaşar gider, dedim.
- insanlara saldırıyor-lar, dedi
-Erkeler de kadınlara saldırıyor, taciz tecavüz ediyor hatta öldürüyor. Biz erkekleri şehir dışına, barınaklara sürün, diyor muyuz.
Tam bunları söylemişken,
Bu günde bir hayvan düşmanı bencil erkekinsan; bazılarımızı site içine kedi sokmakla suçlayıp, kedileri barınaklara bırakın istediğiniz de gidin sevin diyebildi.
Bir kadın, arabanın motor kısmına sıcak diye saklanan yavru kediden bahsediyordu.Aman dikkat edin arabayı çalıştırmadan önce bakın filan diyordu.
Çözüm kıyıya kıyıya köşeye küçük kutular koyup yavruların soğukta orada geceyi geçirmelerini sağlamak. Bunu yapamıyorsanız arabanızı çalıştırmadan önce motor kapağına elle bir kaç vurun,olmadı açın bakın. (kadın; kediyi oradan çıkarmak için itfaiye çağırmış bunu da anlamış değilim)
Kediler saldırgan değildir. Sadece kendilerini savunurlar.
köpekler bir insan tarafından saldırmak için yetiştirilmemişse saldırmazlar. Eğer köpekten korkuyorsanız, koşarak kaçmayın köpeğin yakalama refleksi nedeniyle o da peşinizden koşar. çığlık atmayın bazen çığlığınız onu hareket geçirebilir. ilk okul yolunda okul kapısında kız çocuklarını ısıran köpeklerin arkasında onu kızlara doğru kışkırtan bir erkek çocuk vardır.
Erkekler güç gösterisi olarak köpek edinirler. Kadınlar merhameti sevgiyi paylaşmak ve beslemek için kedi bakarlar.
Köpekler insana kediden daha çok muhtaçtır. Dün sitenin otopark yerinde sarı bir köpek beni görünce geri döndü ve kuyruğunu kıstırarak ilerlemeye çalıştı. Belli ki çok canını yakmışlardı ve bana bir şey yapmayın ben masumum diyordu. gel gel diye sevecen sesle çağırdım. bana döndü ama 5 metreden fazla yaklaşmadı. Yanımda yiyecek birşey yoktu. Eve geldim tekrar parka çıktım gitmişti veya securty biri kovalamıştı.
21 Mart 2016 Pazartesi
umutsuzluk ne fena
Depresyona giren insanların yaşam enerjileri sıfıra doğru inmeye başlar..indikçe umutsuzluk artar, yaşama enerjisi yokluğu dayanılmaz bir acı verir. Ve anlarsın böyle zamanlarında gidenleri.
İnişe geçtiğinde bir el lazımdır , bir umut. Bir ses. inişi yavaşlatacak veya durduracak..hiç olmazsa erteleyecek bir esinti...
20 Mart 2016 Pazar
ya sözünü tut, ya da tutamayacağın söz verme.ki kendine saygın kalsın.
Bir insanın birine söz verip tutmamasından hiç hoşlanmam.
Sorumsuzluk ve bir çeşit yalancılıktır bu.
Ya söz vermeyeceksin yada verdiğin sözü tutacaksın. Onun başlattığı iletişimin ilk buluşması için beni Kadıköy'de bekletti defalarca telefon ederek gelmeyeceğini öğrenebildim. Kendiliğinden haber vermek gibi güzel bir huyu yoktu. Halbuki söz veren kişilerin kendilerine saygısı varsa mazeretlerini beyan etmeleri dolaysıyla kişiyi bekletmemeleri gerekir. Sorun çıktı ise bilahare bunu bildirerek karşısındakinin anlayışına bırakmalı..Ki ben mazeret varsa randevudan önce bildirilmesinden yanayım.
O akşam sorumlu davranmayışının nedenini eşelemeden üstünü örttüm. Onu henüz tanımıyordum ve bunu niye yaptı diye, aradığımda özür dilediği için-çok da sorgulamadım. Aklımın bir köşesinde oturmayan bir şey kaldı.
Tanıştığımızda ise onu sahici bulmamıştım. sorunlarım vardı ve insanı kolay anlayamayanları, sorun olanları istemiyordum. Ne desem yanlış anlıyor ben habire açıklıyordum...doğallığım geri çekiliyordu..
Sonra boş verdim. Aman dedim.Ölümlü dünya,,ben onu anlayayım bari dert değil dedim.
Geçen yazdı galiba çıralıdan dönmüştü ve evde yalnız kalmak ona iyi gelmiyordu.Aradım ilgilendim..geleyim dedim ama hiç de açık net konuşmuyordu gıy gıy..yazdığını unutuyordu. Güvenemedim ve son anda gitmekten vazgeçip aradım "gelemeyeceğim"dedim.
Arada merhabalaştık..hal hatır sorduk. Her şeye rağmen iyi biri vb diye tutarsızlıklarını çok da öne tutmadım.
Derken geçen aylarda evde yine yalnız kalınca hem yüz yüze 2nci defa konuşalım hemde yalnız kalmasın diye misafiri oldum.
Kaygıları vardı.
sonra sabah günaydın nasılsın..vs gibi mesegerdan iletişime devam ettim.
Ama o bu selamlaşmaları bir şekilde ona meyil sandı.Amanda "niye ben niye şimdi"demeye başladı. Bunun üzerine ben ne bu dedim uğraşamayacağım hep yanlış anlaşılmak, habire açıklamak zorunda kalmak yorucu yahu. Peri ile hep konuşuyordum. 2 sene önce -hiç elektirk almadım. vs diye. ama hep kendimi zorladım elimden geleni yaptım..baktım sonunda beni meyil kayması ilan etti.. bozuldum ama çok da üzerinde durmadım..gün olur anlar dedim.
Neyse arkadaşlık emek isterse bende o emek var. iki kahve bir çay içmekten kaçınmam. Aradı haftaya vakit ayıralım dedi. Okey dedim. Ama salı gününe kadar arayıp gün vermeyince yine ben aradım.."uygun değilim..toplantı vs vs "dedi..o vakit hafta sonu olsun dedi..ben yine okey dedim.
Uzatmiim, salı akşamı -önceleri söz verip tutmadığı için- arayıp eminmisin, bu hafta buluşmak için söz verirken kafan iyi miydi dedim. şaka yapılır ki böyle.. "aklımda" dedi. Ben de onu zorlamamak için bir saat ver demedim. nasılsa hafta sonu öncesi arar net saat söyler dedim.
Cuma yok, cumartesi arkadaşlar gelecekti onlara söz vermeden önce "bir arkadaşım arayacak o aramazsa cumartesi buluşuruz" dedim. O aramadı ve ben de buluştuk..çok hoş bir akşam geçirdik..aklımdaydı ve hala arayıp verdiği sözden caydığını bildirmemişti.
Ve Cumartesi akşama kadar da aramadı.
Kadıköyde kalmıştım.Ararsa oradan plana dahil olmak kolay olur diyordum.Veya biner metro'ya giderim ta oraya diyordum..
Mesengerdan bir kaç cümle yazdım. "ben arayıp sormuyorum ki mazeret uydurmak zorunda kalmayasın" baabında bir şeydi. Telefonu iş yerinde mi unuttu acaba diye de düşündüm...hastamı oldu..hastane mi...bir insan verdiği 15 gün önce verdiği sözü iptal etti ise neden karşısındakine bildirmesin di ki.
Akşam msj yazdım "kulun hakkı 3müş" dedim. Daha ne diyeyim. Başıma bir iş geldi sen arayıp sormadın bile diyebilir sonuçta sorumsuzluk bir nevi yalancılıktır.
Şimdi gördüm,bir ileti yazmış elle tutulur bir şey yok. Aklımda kalan "gelmeyeceğine salı akşamı karar vermişmiş". E bravo. o vakit arayıp neden söylemezsin. Ne hakkın var bekletmeye.
Neyse üzüldüm ama şaşırmadım. bu 3ncü.
Biri size bir kötülüğü bir kere yapmışsa hata ondadır 2 kere yapmışsa hadi öyle olsun..ama 3ncü ise artık sen salaksındır Hasbiş.
Ben onu bunu teee 2 sene önce sanaldan yazışırken anlamıştım. Ama hasbiş haksızlık etme, bir kerede insanlara güven demiştim. Aha da güvendim..
Aslında ben sezilerime güvenmeliyim. Buncadır deneyimlerimde yanılmıyorum. Yine de "insandır"belki deyip sorumsuzluklarının, yalanlarının tekrar etmesine izin veriyorum.
ya söz vermeyeceksin ya tutacaksın .tutamayacaksan mazaretin sözünden daha geçerli olmalı ki kendine saygın kalsın .
sıkıntı ve kendime kızdığım için biraz mide ağrısı.
17 Mart 2016 Perşembe
bir gün.
Umudumu yitirmemeliyim.
Bir gün demokrasinin gerekleri hayata geçer.
Adalet cidden siyasetten kurtulur, düşünce suç olmaz.
ırkçılık cinsiyetçilik yapmak suç olur.
Bir gün, bugün suç işleyen iktidar ve adamları yargılanır. Silahlıların silahsızları öldürmesi suç olur.
umudumu yitirmemeliyim. zenginleştirlenler yoksullardan gaspettiklerini iade etmek zorunda kalır ve yoksullaştırılmak diye bir şey olmaz.
Bir gün bu betonlar yemyeşil ağaçlara bakıp utanır.
Kötüyü değil iyiyi engelleyen dövlet
Hiç televizyon izlememek, hele de haberlere hiç bakmamak o kadar da kötü değilmiş. Dünyadan haberin olmuyor. canın sıkılmıyor.
Bir deneyeyim dedim nasıl yapıyor böyle yapanlar.
Böyle ot gibi yaşıyorsun. Ot bile değilsin..Ot güneş görürü diğer otları görür. Yağmuru güneşi görür, üzerine kimin bastığını görür..
Baktım,
Bütün Tv'lerden newroz kutlamalarına karşı "provakasyon olur" diye engel koyuyor hükümetimiz. Ben bu yaşa kadar geldim eğer provakasyonu devlet yapmıyorsa herkes newroz'unu da 1 mayısını da çoşku içinde yapıyor.
Kaldı ki devletin görevi vatandaşların güvenlik içinde eğlenmeleri için önlem almak değil midir? Bizim devlet bırakın güvenlik önlemi almayı daima eğlenmek, yürümek isteyenler için tehlike olmuş, provake edenleri değil, başka türlü sesini yükseltmesi mümkün olmayan barış ve özgürlük şarkılarıyla eğlenmeyi sesini duyurmayı seçenleri engellemiştir.
Sözü ciğerine tıkılan insanlar er geç patlıyor.
sonuçta devlet şiddeti engellemiyor şiddet üretiyor.
16 Mart 2016 Çarşamba
Söylediklerimiz ve söyledikleri
Bir C.Başkanımız var o kadar kötü nefret dolu konuşuyor ki o konuştukça bütün fanatikleri,kurum ve kuruluş müdürleri ondan güç alarak şiddetlerini artırıyorlar.
En son konuşmasından sonra 4 akademisyen tutuklandı. 178 avukat hakkında soruşturma açıldı. 20 yıldır Türkiyeli Chris Stephenson Filiz'i de alıp Türkiyeyi terk etti.
Artık iyi insanlar söyledikleriyle değil söylemedikleriyle yargılanıyor. "Sen şu konuda niye öyle demedin" "sen aslında böyle demek istedin"...
ve sadece bir sanatçı füsun Demirel "şu rolü oynamak isterim"dediği için linç ediliyor.
Oysa her gün kadınların ve ötekileştirilmiş herkesin hayatını kötü etkileyecek sözler eden milliyetçi muhafazakar iktidar yanlıları, inanç tüccarları hiç ikaz edilmiyor. Gazeteler şiddete uğraması için birilerini hedef gösteriyor.
Sadece "savaşa ortak olmayacağız, barış istiyoruz"diye bir metin yazıp imza atan 4 akademisyen tutuklandı. A haber alt yazıyla haberi şöyle verdi "O skandal metne imza atan akademisyenler..." "O skandal metin..."
Ne tuhaf senin izleyici dinleyici kitlen bu metnin ne olduğunu içeriğini hiç bir zaman -kendisi için ne kasar iyi olduğunu- bilmeyecek.
Doğruları söyleyen kaç televizyon kaldı.gerçekleri yazan kaç gazete kaldı.
Bir kötü bir zalm mühendis Türkiye halklarını zorla dizayn ediyor bunun için de bizi söylemediklerimizle yargılıyor
14 Mart 2016 Pazartesi
uyumak istiyorum.
Artık yatmalıyım. uyumalıyım. Kafamdan çıkmıyor bu savaş hali..bu şiddet..bu öldürülen yaralanan canlar..cesedi sürüklenenler..çıplak sokak ortasına atılan kadınlar...aklımdan çıkmıyor devletin halka ve erkeklerin kadınlara zulmü.
Sıradan kötü bir insan olsam bile "5 ayda ankara'a 3 defa patlayan bombayı nasıl görmezsiniz, siz nasıl bir umursamazlık içindesiniz, nerede bunca istihbaratçı bunca polisiniz" diye soracak kadar aklım olurdu diyorum."yeter bize yalan söylemeyin, siz iktidarsınız, herşeyin başındasınız, polis sizde, asker sizde, yargı sizde, sermaye sizde, siz hükümetsiniz, boşuna muhalifleri suçlamayın" der idim.
oy verdiğim zalime dolaylı da olsa sorardım. Peki siz ?Siz niye böyle kötüsünüz.
güven bitti.Adalet yok. devlet adaleti öldürdü. adalet ölünce geriye şiddet baskı zulüm kaldı.
korkuyor insanlar. Şikayet edip hak arayacağın tarafsız adil bir merci kalmadı.
Şu kuduruk medya bir gün gerçeği anlatacak birlerine ihtiyaç duyacaktır.Ama gerçeği anlatacak kimsenin kalmadığını da göreceklerdir.
uyumak istiyorum.
uyursam unuturum belki...
Ben bir vakitler
Ben de bir çok Türkiyeli gibi "milli" eğitim ne anlatıyorsa ona doğru bilerek ilk orta ve liseyi bitirdim.
Bir gün bir köşe yazarı "kurtuluş savaşı egenin her iki yakasında farklı anlatılır" demişti. Ben o günden sonra her şeye bana gösterilenden başka yönden de bakmaya başladım. Ve çok farklı bir dünya gördüm. Hani derler ya Osmanlı 16 devlet kurdu. Oysa Osmanlı 16 Devleti'de yıkmıştı.
Sonra ben böyle böyle resmi tarihe kuşkuyla baktım. Dünyanın başka ülkelerinde resmi tarihe kuşkuyla bakanlar varsa onları arkadaş bildim.
Ben kadın kimliğim üzerinden ezildiğimin,ayrımcılığıma uğradığımın farkında değildim.Hep bir şeyler eksikti veya tuhaftı, sadece cinsim(kadın olmak)üzerinden ayrımcılığa dair cümle kuramıyor bu durumu somutlaştıramıyordum.
1991den beri B sınıfı ehliyeti olan bir sürücüyüm. En çok da trafikte cinsiyetçiliğin ne mene bişey olduğunu gördüm. Halbuki bir sağlık çalışanı kadınların erkeklere göre nasıl bir "dayatma ve baskı" altında olduğunu çoktan fark etmeliydim.
Ve aslında ben kendime dair fark ettiğim çok şeyi fark edemediğimi çok sonra aynı coğrafyada olanlara rastlayınca anladım.
Ben gibiler olmadan da yazılı kaynaklar okuyarak anlamalıydım. Ama özellikle kadınlara yapılanlar/ erkek şiddetinin sistematiği üzerine yazılı kaynaklar yoktu yada ben rastlamıyordum.
Helede sevdiğiniz cinsin kendi cinsiniz olması üzerine doğruyu anlatan kaynak sıfırdı. Erkeler için yanlış da olsa vardı.Ama kadınlar için hiç yoktu.
Şimdi, kürtleri anlamak için kürt olman lazım değil, şimdi ermeniyi rum'u, şimdi eşcinseli, zıtcinseli, bir köpeği, kediyi anlamak için aynı kimlikten olmana gerek yok. İyilikten yana mısın kötülükten yana mısın karar ver yeter.
Hemen her durumun anlatıcı az da olsa var. Az da olsa gerçeği anlatanları değil, her gün yalanı yanlışı anlatanları dinlemeye meyyal insanlar ne çok. Ben son 10 yılda "algı yönetimi" diye bir şey öğrendim. Örnek: Ankara'da 10 ekim'de bomba patlıyor. (katil sonradan netleşti İŞİD) daha 10 dakika geçmeden Ulus'un arka sokaklarındaki esnaf hdp yapmıştır,siz kendinize bomba atmışsınızdır diyebiliyorlarken, biz yaralılarımzı ölülerimiz görmeye gidiyorduk...
Ankara Barış eyleminde,-1 mayıs 1977de Taksim meydanın'da yaşatılanlar için Ruhi Su'nun bestelediği "bu meydan kanlı meydan" türküsü eşliğinde halay çekerken arka tarafta bomba patladığı için -"bombanın patlayacağını nerden biliyorlardı" diyecek kadar bilgisiz bir toplum olmuştuk.
Ah tek tek ikdidarın yanına çekilen medya, star ahaber, atv, tgrt, show, ülketv, kanal24...dün hepsine tek tek baktım." birlik olalım, kimse bu millete bir şey yapamaz" diyorlar yalanlarına kendileri de inanıyorlardı.o esnada bu milletten 37 kişi parça parça olmuş, yüzlerce insan ağır yaralanmıştı..
Birlik olalım ama kime ve neye karşı kimle birlik olacağız söylemiyorlardı.
Mesela ben savaşa karşı birlik olurum. Kötüye karşı birlik olurum.Soyguna hırsıza karşı..haksızlıklara karşı olurum. Bunca iktidar yandaşı Tv kimle kime karşı nasıl birlik olacağımızı söylemedi.
Bu akşam tgrt televizyon habercisi: selahattin demirtaş bu terör saldırısına karşıyız. Kınıyoruz siviller masumlar öldürüldü,dedi"..haberin verilmesinde buraya kadar bir şey yok gibi fakat haber sunucusu şu yorumu "siviller değil askerler öldürülseydi kınamayacak mıydın"ı ilave etti.
Şıçayım haberciliğinize, oğlum sen ne demişse onu haber ver. Demirtaş'ı demediğiyle yargılamak bu acılı ortamda illah hedef göstermek dolaysıyla iktidarın sorumluluğunu saklamak niye.
KanalD'yi arayıp "burada çocuklar öldürülüyor bizi unutmayın vb"diyen ayşe öğretmeni de "hiç pkk'ya bir şey demedi" diye yargılamşlardı.
Artık habercilik muhalefetin dediğini değil demediğini sorgulamak oldu.
Dün akşam Efkan ala halka ne dedi bilen anlayan var mı? Bunca tv kanalı neden efkana soramadı: 5 ayda 3 bombalı saldırganı nasıl olurda görmezsiniz, biz size boşa mı maaş veriyoruz"..
Demem o ki, soru sormayı öğrenirsek, kim neden niçin diyebilirsek, mağduru değil esas suçluyu/iktidarın hatalarını hatırlatırsak belki iyi şeyler olur.
belki. Yoksa bu hükümet kendisi için hepimizi öldürecek.
10 Ekim 2015 ve 13 Mart 2016 #Ankara
Dün yani 13 mart 2016 akşamı Ankara'nın tam göbeğinde evet aynen merkezde bir bomba patlatıldı. Yüzlerce yaralı ve bu dünyadan göçtürülen 37 insan...
Dedim ki, inşallah devlet sözcüleri çıkıp yine o bildik ağızla konuşmazlar.İnşallah "birlik olalım, hainleri bulacağız,bu saldırı devletimize yapılmıştır"demezler.
Dediler; 3 AKPli bakan çıktı "Efkan Ala ,Mehmet Müzezzinoğlu ve Bekir Bozdağ"..."birlik olalım dediler. Kime karşı, kiminle kimler birlik olacak söylemediler. Gazeteciler bütün demokratik ülkelerde olduğu gibi soru sordular. Bütün antidemokratik ülkelerde olduğu gibi bakanlar cevaplamadılar..kaçtılar..Hele her daim biatçı Bozdağ tek kelime konuşmadı.Hoş konuşsa ne diyecekti ki..fotokopi fotokipi.
Bu nasıl bir yalandır arkadaş.
10 ekimde 2kişi üzerindeki bombayı Ankara garı önünde patlattığında binlerce kişi "bu günler böyle olmasın BARIŞ olsun" diye yürümeye gelmişti.103 kişi öldü. Ve hala yara(lıları)mız iyileşmedi.
103 ölü yüzlerce yaralının kanına basarak konuştu Ahmet Davutoğlu " Oylarımız Ankara patlamasından sonra arttı".
kasımda seçimler oldu.İSTİKRAR gelecek diye diye aman bombalar patlamasın diye verilen oyları topladı ahmet ve recep.
O günden sonra cizre'de öğretmenler evine gönderilip 100bin kişi göçtürldü.Nusaybin İDil Sur'da Devlet ve AKPsi top çevirdi. Binlercemiz yakıldı parçalandı üzerinden tank geçti.
AKP'ye oy veren arkadaşlarımdan biri önceki gün "Selahattin suçlu"dedi. Niye dedim: kandille ve PKKya birşey demiyor"dedi. Belli ki başkan yanlı medyasından ne diyorsa onu duyuyordu. "Sen evdeki babanın şiddetine bir şey demiyor habire evdeki oğlanı kızı suçluyorsun, dolaysıyla esas suçlu cirit atıyor" dedim.Başka ne denebilir bu ezberci kafaya.1 milyon polis varmış..78 kişiye 1polis düştüğü halde hala mağduru suçluyor.
17 şubat idi . Askeri personelin servis aracına atıldı bomba 25 kişi öldü. Yine aynı açıklama yine aynı demogoji..birlik olalım bu hain saldırıya karşı gereken önlemler derhal alınacak..cak cak..
Dün 13 MART idi. Ankara'nın kalbindeki yurttaşların içinde bir bomba daha patlatıldı. Yine halklar yine masum lar öldürüldü..
İŞTE BOMBACI VE Onu giydirenler Saray'a ve Ahmet'ciğime doğru bakıp, bakıp "İşte senin Ankara'nın göbeğine,senin burnunun dibine 3 defa bomba atarım. 200 insanı öldürürüm,yaralarım, istihbaratın ya beni görmüyor ya ben geçerken başka tarafa bakı(tılı)yor." dedi.
Bugün 14 mart güya tıpçıların bayramı.Hepsi hastanelerde yaralıların başında...bayram yok bize.
Efkan Ala ve abileri an itibarıyle yüksekovayı bombalatıyor. Ankara'nın gözü önünde öldürülenlerin kanlarına basarak kendine mazeret yaratıp cinayetini meşrulaştıran devlet yüksekova nusaybin öldürüyor.
Tv spor haberlerine helede ahabertv ye- ibretliklerine- bakın. Güya futbol yorumcusu iki faşist "her türk asker doğar" "birlik olalım"diyor. Öldürülenler kim ola ki? Umut Bulut'un babası.
Sizin yanınızda değilim beyler. Asker doğmamış bir türküm. Ve sizinle/katille/yalancıyla/tecavüzcüyle/öldürdüğüne işkence edenlerle/soyguncularla/zenginleştirilmişlerle /hele de bizi kutuplaştıranlarla hiiç BİRLİK OLAMAM. Siz de tvlerden akıl şiddetli vereceğinize
cidden savaş mı barış mı istiyorsunuz karar verin.
13 Mart 2016 Pazar
Balıkesir'in bir ilçesi
Ben de tesadüfen gittim. Yem yeşil bir ilçe. Orman müdürlüğü tek sosyalleşme alanıydı. Ufak temiz bir hastanesi vardı. Yol kenarlarından arklardan temiz sular akıyordu. Şehirle bitişik meyve bahçeleri vardı..ve kenarından sular akan parkları..
Aklımda öyle kalmış.yeşil ve durgun sular.
Ne zaman aklıma gelse içim burulur.
Bir de elma ağacındaki ve otlar arasında sırt üstü yattığım fotoğraflarıma bakarken..Adı Dursunbey idi. Balıkesir'in dursunbey adlı bir ilçesi.
Bir insan bir insanı bu kadar mı incitir gardaş.
7 Mart 2016 Pazartesi
Trabzon'a gittim neşemi kaybettim döndüm
Rastladığım konuştuğum tüm kadınlar mevcut koşullar için bir başkasını suçluyor.
"bu koşullarda olmaz"
Tranzon'da yapılmaz
"burda herkes karşı"
"burda herkes milliyetçi tutucu"
burda; onlar bunlar şunlar bla bla yapıyorlar...
"Trabzon buna hazır değil"
"iki yüzlüyüz"
"buna da şükür"
...
peki anlıyorum zor ..baskı çok dayatma üst düzeyde.
Peki sen sen misin.
Böyleyken böyle mi?
Bak işte rağmen çabalıyorsun...sen yürü biri daha gelir...
Burada durup o şikayetçi olduğun anlayıştan öteye bir adım atmayacak mısın..
Bu gün biz bir şeyler yapıyorsak,işte burada böyle direniyorsak bizden önce milyon yıldır tek tek veya topluca bedel ödeyen kadınlar olduğu içindir. Ona çizilen sınırların içinde kalmayıp sınırın dışına taşma cesareti gösterdiği ve bununda bedelini ödediği içindir.
Öyleyse mevcut koşuldan şikayetçi olmak birşeydir elbette hiç değilse farkındasındır kötülüğün..ama ben de bir mum yakayım diyorsan kibritin neminden şikayet etmeden o mumu yakmak için çabalayacaksın.
yoksa beni üzme annem.
biri bir şey yapıyor ve o şeyin koşulsun onaylanmasını hatta poh pohlanmasını bekliyor. emek hyeraşisi can sıkıcı.Paylaşmak lazım. gölde damlayım demek lazım ki kolektiflik içinde dahada büyüyesin. yaptığın şeyin doğru olduğuna inanıyorsan canını sıkma. de ki "kimse beni anlamıyor,farklıyım...anlamayanlara kızmadan yolunda yürü...
ve geçmişten bu güne bize ışık tutan yol açan kadınlardan güç alarak dayatılanları aşıp daha öteye gitmek için koşulları zorlayanlarlayız.
2 Mart 2016 Çarşamba
"Neşeni Kaybetmişsin"
İşte bunu söyledi Ayşegül Hanım bana."Neşeni kaybetmişsin, öfkelisin."
Ne zaman neşeliydim ben en son. Ve nasıl kaybettim neşemi. Ne zaman beri neşe öfkeye dönüştü.
Şimdi düşündüm, en çok yaralayan şeyleri. Yaralandıkça, içime çekildikçe öfke halinde dışa vurumu.Ve öfkemin sadece bana zarar verdiğini.
Hayatımı kolaylaştırması bir yana hayatımı çok zorlaştıranları düşündüm.
Çocukluğuma gitmeye gerek yok..
mesela 15 senedir Tayyibin halktan nefret eden çıkarcı bencil dayatmacı bir baş kişi olması bile yeter insanın neşesini alıp götürmeye.
Kesilen ağaçlar. dövülen hayvanlar,öldürülen kadınlar..ve yerini bulmayan adalet.
Mesela 34 adet meyve fidanım olan eski bahçeli evimizin yerine arsa karşılığı daire yapmayı taahhüt eden, güya yeşili koruyacağını sandığım güya adil olacağını sandığım -bir arkadaşımın babası- 34 ağaçtan bir tane bile bırakmayınca. Bir ağaç için çaba göstermek bir yana komşu arsadaki zeytin ağacını dahi söktüğünü görünce en son en ağır depresyonuma giden yola girdim.
Mesela kardeşlerim 30 yıl emek verdiğim her şeyi yok sayınca
mesela annem sadece kendini düşününce
ve en çokta sorumsuz insanlar aldı götürdü neşemi.
Bir insanın bana yardım etmesini istemiyorum. İş çıkarması yeter.
Anlayışsız sığ insanlar tüketti neşemi. Zeytin ağaçlarımı söken site müdürü..
Gürültücü minibüsler.kaba herifler. Kadın düşmanları,homofobikler...
Göz göre göre gerçeği yalanlana çevirenler. Sorumsuzlar. benciller..
Neyse ya..bu konu böyle yazılmayacaktı ...bir ara doğru düzgün yazarım.
"kolaysa yaz"
Bayan ve Baymayan ve de "8 mart dünya bayanlar günü"
Bayanlar erkekeklr baymayanlar da kadınlardır desem kimin gücüne gider.
Dün akşam Televizyonda film izliyordum. Yabancı film. Alt yazılı değil Türkçe dublaj.
Bir saldırı anıydı, erkeğin biri diğerine "bayanları al ve sığınağa git"dedi.
Sonra,bir dans gösterisinde genç bir kadın dançıdan bahsederken "bayan dansçı"dedi.
Anlayacağınız bu sıfat sözcük konjektür gereği artık çevirilere de hakim.
İNSAN ERKEK VE KADIN OLARAK DOĞAR.Hepsi bu. bayan bir seslenme ünlemidir. cinsiyet tanımı/kimlik tanımı için kullanılamaz.
Eğer illa kullanılacak ise baylar ve bayanlar yanyana kullanılır.
Bay wc, bayan wc.
erkekwc kadın wc
Erkek basketbol takımı,bayan basketbol takımı şeklinde kullanırsanız sizi ayıplarlar, zati bu erkek/bayan lafı,bilinçaltınızdaki bokun fotoğrafıdır.
Kadınların zarı var mı yok mu erkekler sünnet olmuş mu olmamış mı. size ne lazım.
Bu kepazeliğe son verin. O yamuk dilinizle cinsiyetçilik yapmayın.
Dünya bayan yürüyüşü
Bayan voleybol takımı
Bayan tuvaleti
Bayan kuaförü bayanlar derneği
Bayanlara yönelik erkek şiddeti..
Cahil cühela ların bu sözcükleri kullanmalarına karşı değilim. Onlara derdimizi anlatmak olmaz. Ama şu sinemada, televizyonlarda haberlerde...bu ne ya..bayan bayan baymayan ..hay diline biber spiker.
cinsiyet kimliği ne ise onu söylesen. bizi BAYmasan.
Servis şoförleri ve E-Trafiğini Kesmek..
1 saate yakın D100 karayolunu ve kartal adliyesi önünden geçen yan yolu trafiğe tamamen kapatmışlardı.
Taşıtlar 14 veya 17 kişilik .Okul ve özel iş yeri servis sürücülerini bilirsiniz handiyse minibüsler gibidirler. trafik kurallarına uymazlar. Klakson ile öğrenci çağırılar, dönüşlerde sinyal vermezler. Taşıdıkları yolculara-özellikle öğrencilere iyi örnek olmazlar..
Bunlar bir yana elbetteki gasp edilmiş haklarını geri almak için eylem yapmaları iyidir. Fakat yolda hiç değilse 1 şeriti ACİL geçişe açık bırakmaları lazımdı.
Biz kadınlar "kadın cinayetlerine karşı" eylem yaparken kaldırımdan indik, taşıt trafiğini engelledik diye bize dava açılmıştır.
bir sıra dahi kaldırım kenarından yürüdüğümüzde polis hep engel olmuştur. gaz atmış su fışkırttmıştır..
Bu sürücüler yolu tamamen kapattıkları halde ne gazla ne suyla karşılaştılar.
Anladık beyler.Eylemciden eylemciye fark var.
Ya allah bismillah allahuekber diye yürüsen birşey olmaz.
Ağaçları korumak için yürüsen çok şey olur.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)