9 Aralık 2009 Çarşamba

Yarın akşam Adana'ya gidiyoruz.

Bu gün Üsküdar adliyesinde bir tecavüz davası için mahkeme salonunda idik.Mağdurlaştırılan kızın arkadaşlarıyla eğleenirkeen çektirdiği fotoğrafını sanık avukatı mahkemeye" buyrun tecavüzden psikolojisi bozulmuş kişi böylemi" olur diye sununca, izleyici sıralaarında kafamdan kaynar su döküldü.
Taciz/tecavüze uğrayıp ölmemizi, yaşamdan kopmamızı,hayata küsmemizi istiyorlar. Zinhar gülerek,eğlenerek fotoğraf çektirmeyin, yoksa tecavüze uğradığınıza kim inanır. Kadın iseniz kat kat zorlaşıyor mücadeleniz. "kadın" iseniz ekstra suçlanmalara maruz bırakılıyorsunuz. Size tecavüz edenin suçu sizin konumuzla hafifliyor..inanılmaz erkek egemen hayat.
ve biz sfk lı ve mor çatılı 10 kadar kadın Adanaya 12.ci kadın sığınakları kurultayına katılmaya gidiyoruz. hem oradaki sfk lı arkadaşlarımzı görecegiz hemde kurultayı izleyeceğiz.
hoşcakal yalnız bloğum.

7 Aralık 2009 Pazartesi

O geldiğinde gitmişsen..sana ne ki?

Hiç sorun yoktur. Esas mesele gitme hissinin seni yoklamasıdır. Uyandığında güne başlayacak bir nedenin olmamasından daha kötü ne olabilirki. Yatakdan çıkmak için hiç bir neden bulamamak.
hayata bu kadar sorumluluk duymasa idim. Bir çiçeğin bile benim vereceğim suya ihtiyacı olmadığını bilseydim. Veya kedilerimin benim vereceğim mamaya ihtiyacı olmadığını, köpeğimin beni özlemeyeceğini bilseydim. uyanmazdım.
bir bardak çay için uyanmak isteği.yok.. "bir daha güneşin doğuşunu göreceğim ne güzel" diyemediğim anlar uzamasın..
şiirlerim bile ,yani bir kitap oluşturmak umudum bile tükendi. enerjim,tutunma enerjim inişte..birikmiş olan hiç bir şeyi eritemeyeceğim hissi beni tüketiyor. Hiç kimseye gücenik değilim. gerçekten değilim.
öyle istediniz öyle oldu.
ben böyle istemedim.öyle de istemedim. yani istememek esas sorunum şimdi.
Birşey istemediğimden böyle "isteksizlik anlarımdan" payım var mıdır bilmiyorum.
Tek bir şey vardır ki güceneceğim. Hiç birşey yapmasa da "varlığıyla bir kadının bir sokaktan kendince geçip gidişine engel olan zihniyetten, alacaklıyımdır. Çünkü istediğim bir vakit bir deniz kenarına inemedim, ağaçlı sokaklardan yürüyemedim..loş ışıklar altında oturup geceyi dinleyemedim. Gidecek ayaklara sahiptim, gece veya gündüz kimseyi rahatsız etmeden her yolda yürüyecek aklım ve sağlığım olmasına rağmen, egemen zihniyet tarafından engellenmiştim
Bir defa geldiğimiz bu dünyada "kendimi yaşamama engel olan herşeyden alacaklıyım.Güçsüz değildim. Güçsüzleştirilmiştim. Güçlendikçe güçsüzleştirilmiştik.
İnsan olmak bütün ötekilleştirilmeler karşısında sadece "birey/insan"olmak bir kadın için kuşatılmışlıkla mücadele etmek ne yıpratıcı...yürüdükçe engellenmekten bıkmayıp, engelledikçe yürmek gerek oysa. Kolay mı? Hayatta olan oluşan iyi kötü herşeyde herkesin payı vardır. Ama bunu kanıtlamak bana mümkün değil?

1 Aralık 2009 Salı

Önce kadınların aklına el koymak,sonra kadınlara akıl vermek...

Erkeklere veya erkekegemen zihniyeti üreten kadınlara; “feminist” olduğumu söylediğimde ”yanlış yapıyorsunuz sorunlarımız ayni” diye lafa başlıyorlar. Bu kadar mı düşünülmez. Bu kadar mı görülmek istenmez erkek egemenliği. Bu kadar mı yok sayılır patriyarka..bu kadar mı cinsiyet körü olunur..
Örneğin, kocasından yıllardır şiddet gören bir kadın nihayet boşanabilir ve hayatta iki ayağı üstüne durmaya çalışırken, ona şiddet uygulayan ayrıldığı kocasıyla” sorunlarının aynı olduğunu “söyleyebiliyor. Oysa yıllarca,erkek tarafından beden emek sömürüsüne maruz bırakıldığını göremiyor. Oysa ona dayatılan hayat ile kocasına dayatılan aynı değil. Boşanmış kadına dayatılan hayatla, boşanmış erkeğe sunulan hayat aynı değil.
Ben ikinci cümleyi “sorunlarımız ayni değil” diye kurduğum da, o bildik derse başlıyorlar. “simdi vakit kısa seninle geniş bir vakit konuşmak isterim”….biliyorsun ki o geniş vakit ders almam içindir. Bana “ dayatılan kadınlık için ders” verecek.bana beni anlatacak. Peh.
Simdi. Mesele sudur: bir erkek bana “nedir bu feminizm..nedir sosyalist feminizm” gibi öğrenmeye yönelik sorduğunda, sevinçten bir zıplayacağım kafam tavana vuracak…
Hepsi seni senden iyi bildiğini sanır ve kendi ezberini sana dayatır. “ sen bilmiyorsun”..

Kadıköy’ 25 kasım sergisinde yanıma yaklaşan 3 erkek öğrenci söze” abla yanlış yapıyorsun” diye başladı. Hepsi ağabeylerinin kopyası olma yolunda..hepsi erkek egemen zihniyeti benimsemiş…efelenerek konuşuyorlar” nerde kadına zülüm” diyor.
Sergide “7 ayda 953 kadının kocaları, ağabeyleri, babaları tarafından sudan sebeplerle öldürüldüğü” yazdığı halde ,yazılanları okuma,sergiyi gezme tenezzülünde bulunmuyorlar, ablalarına annelerine ,her erkek gibi” akıl veriyorlardı...

Tuyapda bir erkek standımıza yaklaştı : ilk cümlesi “siz feministiz diyorsunuz ama niye bu erkek düşmanlığı” oldu. …daha “nesiniz “demeden mıçtı. Biz o anda kala kalıyoruz. Ona ne anlatılabilirki. Esası öğrenmeye niyeti yok. Kafasındakilerle uğraşmamızı istiyor. Kusura bakmasın buna vaktimiz yok. Böyle ezbere laf edeceğine, bir defacık esası sorup öğrenmeye yönelmek , KADIN karşısında ERKEKlerin işi değil. Asla sormuyorlar. Suçluyorlar,yaftalıyorlar. Bizi kendimizi savunmaya zorluyorlar.
Kadın düşmanları ülkemde 7 ayda 953 kadını bahanelerle öldürürken, bu durumu sergileyen feministlere ” erkek düşmanı” deme cüretini göstererek esas pisliklerini örtmeye çalışıyorlar.
Onlarca kadın namus dayatmalarıyla intihara sürükleniyor. Onlarca kadın sadece “boşanmak “istediği için öldürülüyor. Yüzlerce kadın dayak yiyor, tecavüze uğruyor,taciz ediliyor…
Ama erkekler , feministlere “sorunlarımız aynı” diyebiliyor.
Erkek egemen zihniyet kadında da tezahür ediyor. çaresiz bırakılan kadın kendi cinsini “erkek bakışıyla” yargılayabiliyor.

Kadıköy sergisine gelen bir kadın(psikolog ) iyi şeyler yapıyorsunuz ama, adınızın başınızda "sosyalist" kelimesi olmasa , bunu okuyan kadınlar korkuyor uzaklaşıyor" gibi şeyler söyledi. Kadınların korkması gereken bu mudur? Erkek şiddeti o kadar çok ki, “kadın erkek eşitliğinde” dünyanın 128 ülkesi arasında 121nci sıradayız.

Erkek örgütlerindeki ( Bilerek karma örgütler demiyorum,o örgütler karma değil,erkek egemen düşünce ile oluşturulmuş içinde kadınlarda olan örgütlerdir. Karma sözcüğü her iki cinsin de eşit hak ve oranda bulunduğu oluşumlar içindir. ) kadınların özne olmadığını anlamak için kahin olmak gerekmiyor. Öyle olmasaydı. “Karma” denen örgütlerin ayrıca kadın kolları,kadın oluşumları olmazdı.
Önce kadınların hayatına el koyacaksın, sonra da kadınlara "al sana özgürlük" diyeceksin. yok öyle yağma. Elinizi üzerimizden çekin ,gölge etmeyin yeter.

27 Kasım 2009 Cuma

Adı bayram olan sabahların farkı

Benim için hiç bir farkı yok. radyoda türküler çook eskilerden geldi oturdu yüreğime. Yitik zaman hissiyatı acıydı. Bir vakitler izmirde kent yokuşunda bir evde oturuyorduk. orayada bayram gelmişti..yıl 1981 miydi ne. bu gün içimde tanıdığım duygu o duyguydu. Hiç değişmemişti. geldi yine acıttı beni.
yaşamak anlamsızlığı çaldı kapıyı...açmadım tabiki.

"kurban" kelimesi başka ülkelerde var midir.

10 yaşlarında mıydım. hayır daha küçük olmalıyım, köydeki evimizin ötesinde ,çötenin önünde ineğimizi kesiyorlardı. Hala gözlerimin önündedir.Çiz derseniz resmini çizebilirim..
Bir defasında da süphaneke mektebinden dönmüştüm, siyah köpeğimiz klubesinin önünde uzunlamasına yatmış bana bakıyor ama hiç kımıldamıyordu. ben şaşkın bakarken babam "gel buraya"dedi. Babam köpeğimizi vurmuş. (neden hala bilmiyorum)
Bu da gözümün önündedir.
Erkekler şiddeti öğreniyorlar. hayvan kesmeyi öğreniyorlar. Sonrada gözlerini kırpmadan uyguluyorlar. Bu hayatın zalimlikleri öğrenilen birşey. Ve erkeler bunca zalimlikleri öğreniyorlar..kadınlar,hayvanlar ve çocuklar üzerinde uygularken, bazı kadınlarda güçleri nispetinde şiddeti içselleştirebiliyorlar...
Oysa başka bir dünya hep mümkün iken ,insanlaarın erkek olanı "başka" dünyayı (kadınlardan ve diğer iyi olabilecek erkeklerden) saklıyorlar.
Onu bulmaliyiz. Yoksa, ben bu dünyaya artık tahammül edemez haldeyim

27 Ekim 2009 Salı

2008 1 mayısı Dicle de var



biz, bibergazı arası vermişiz. pangaltıda bir apartmanın önü ama tam karşımızdaa biri göz altına aalınıyor..her iki tarafımız polis yığınağı..en gazsız yer iki polis topluluğu arası idi. ve Dicle'yle kurtarıcı limonlara gülüyorduk

sevgi herkese bulaşmalı

12 Ekim 2009 Pazartesi

Çok acı var"

Diclenin bedeni bulundu. Sevindim belki. Yokluk hissini yenen ve umudu başka tarafa eviren bişi bu.
Gece yarısı uynırdım ve yaşamaya dair tek bir hissim olmazdı.SOn 8yıldır bu böyle. Bazen sıklaşıyor ,bazen ara veriyor. Bu umutsuzluk halimi sokaktaki insanların acımasızlığı körüklüyor. Böyle zamanlarda bir arkadaşımın ,herhangi birnin bana bu yükü taşıma anlamında "tamam geçer "demesi veya o sıkıntıyı paylaşması gerekiyor .Ki azalsın. Ki taşımaktan yorgunluğum için yüküm birazcık hafiflesin.
O anda aklıma kimse gelmiyor. Hç ama hiç bir kimse o an beni anlayamazmış gibi oluyor. Kimi arasam kimseyi aramasam oluyorum.
Bu nedenle Diclenin gidişinden suçluluk duyuyorum. geec yarısı acı geldiğinde, sabah uyanmak istemediğinde yanında olmak duygusu veren bir şey yapmadım. yapamadık. peki ama yapamazmıydık.
bilmiyorum. gerçekten "Çok acı var"

6 Ekim 2009 Salı

Dicle Koğacıoğlu

"Çok acı var dayanamıyorum"

O kadar haklısın ki Dicle. dayanamayıp gitmiş olmana şaşırmıyorum. Ama ben çok üzüldüm çok...gerçekten gitmişsen bil ki bir ACI daha eklendi hayata ben dayanayım diye.

24 Eylül 2009 Perşembe

Hümeyra

Humeyranın "gidemediklerimiz" ve "canım yanıyor" parçalarını benim için dinleyiniz.

21 Eylül 2009 Pazartesi

Bu gün NTV de Zülfü'yü dinlerken gittiğim yerler...

1989 du,Erzincan'a sürülmüştüm. Tam olarak ne ile suçlandığımı bilmiyordum. Küçük zihniyetler yıllarımı çalıyordu. Öğrencilerini" sınıfta bırakmakla/disipline vermekle tehdit ederek; aleyhime ifade yazdıran sağlıkmesleklisesi müdürlüğünün hedefindeydim(hala nedenini bilmem) ve işte 4 tarafı kıraç dağlarla çevrili ovadaydım.
Beni adına lojman denen, ama lojman nedir bilmeyenlerin inandığı,bilenlerinse isyana durduğu kalabalık bir yatakhanede idim. (şimdi düşünüyorumda aslında yatakhane değil -7-8 kadının aynı oda da/ranzalarda koğuş gibi yaşamak zorunda bırakıldığı hapishaneymişiz)
Görece daha özgür kafalı biriydim. Ve ben o vakitlar Ahmet kaya Zülfü livaneli dinlemeklerden gelen bir kültürün insanıydım. kasetlerimi teybe koyar dinlerdim.
Birgün Karlıova(bingöl)'lı bir hemşire "sen MİT ajanımısın"deyiverdi. Ağzım açık kaldı..ne ajanı ne miti..kendi çemberi içinde -etrafa göre-büyük sanılan birididim.
Meğer orada Ahmet kaya dinlemek yürek istermiş.Hemen takibe alınırmışsın. Bunun örgütü ne,aldığı güç nereden bakılırmış. Ben dinlediğime göre gücü kendimden alacağıma, gayet olağan bir kaset dinleme hali olduğuna inanmıyorlardı.
ve cidden safça bu durumdaydım.
O sene 1989un yılbaşı Zülfü Livaneli TRT1 televizyonunda "leylim ley"söyledi. Biz(ailem ve bir arkadaşımla çayırovadakigecekonduda yılbaşı kutluyorduk) havalara uçtuk..bileğimizdeki kelepçe çözülmüş gibi sevindik. Yasaklar delinmişti. Yasak koyucuların "dayattıkları" şeyler olmamıştı. Ertesi sabah hayat devam ediyordu.
Dün gece televizyonde zülfüyü dinlemenin verdiği güçle ,mahallenin boş arazisi ve ara yolarındaki çamurlarla(bu yollar bir rant alanı olarak şimdilerde siyah asfalt) ağırlaşan ayakkabımı sürükleyerek, E-5e inip Pippabacca'nın son görüldüğü benzin istasyonu onünden otobüse binip, karlı Erzincanıma dönmüştüm.

2 Eylül 2009 Çarşamba

Flaşh bellek

Akşam üzeriydi. hazırlandım dışarı çıkıp yürüyeceğim. Kafamda 2 şey vardı biri vapura binip karşıya geçmek, diğeri Kuzguncuk tarafına yürümek. Laptopu kapattım. Odaya-masaya bırakırken, şiirlerimi kaydeyttiğim flaşhbellekimin ortalarda olmadığını farkettim.
Aramaya başladım. masa,salon,televizyon yanı,kitapların arası..raf maf..yok. hay allam yaa. en son şuradaydı. dön dön oraya bak.hayır bulamıyorum. Çöpe atmadımya.. bütün pantolonlarımın cebine baktım. çantalara da.
vakit gecikti. flaşhbellekimi bulamazsam dışarda mutlu olamam..aklıma takılır.."o şiirleri yeniden nasıl yazarım..nereden bulurum.."lar lar..derken dışarı çıkmaktan vaz geçtim.
Üzerimi çıkarttım. Artık sokak yok. Tişört giydim. ve birde kısa ev pantolonumu giydim. elimi cebine attım ki flaşh bellek cepte...
hay bin kunduz.

29 Ağustos 2009 Cumartesi

Şunu anladım ki

Haksızlık yapıldığında hiç affedemiyorum. Eğerki haksızlık yaptığını anlayan gelip "özür dilerse yürekten, haksızlığının farkına varırsa" o vakit affedebiliyorum.
Anladım ki,birilerine güvenmek istiyorum. Birilerinin hayatın bir ucundan tuttuğunu bilmek, birilerinin "tama ben yaparım merak etme hallederim"demesini istiyorum bazen. Demesinden çok yapacağına inanmak,güvenmek istiyorum. Her işin bana baktığı anlar enerjim yoksa,tükenmişlik yaşıyorum.
Bunca yazıları,şiirleri erteleyişimin nedeni de bu"içinden çıkamamak,başlaayamamak-yardım hali-ama hiç kimsenin gerçekten yardım etmeyeceğini bilmek.....güvenmemek değil benimkisi, birilerinin güven vermemesi..
Bazen eve gelmek istemiyorum...ama kedi köpek var. Onlara sorumluluk duymasam...

Sanıyordum

Orada Olamamak

Konuşamayan bir insan bir hayvan kuruyup giden bitkiler, beni acıtıyor. Neden bilemiyorum? Şimdi zonguldakta o minik kedi tavan araasında acılı yatarken orada olsaydım iyileşmesine yardımcı olurdum. ona bakardım hissi peşimi bırakmıyor. Orada olamıyorum ve acı çekiyorum.
Evden çıkmamayı,hiç birşey duymamayı,telefonlarımı kapatmayı istiyorum.
Her olumsuzun, hayatı kolaylaştırmayan herşeyin bana çok ağır geldiği günler yaşıyorum. Umduğum hiç birşey, beklediğim hiçbirşey olmuyor.

casper..mutlu olsun derken mutsuz ettiğimiz kedi

üzgünüm hep üzgün.

Taksim 30aralık 2008di..

cep telf.ile çektim

minder ve kedi


fındık


benekli ve kırıkkuyruk eski evin merdivenlerinde

benekli şimdi üsküdarda-kırıkkuyruk gebzede

Dominik


sokağa atmıştı biri bunu.ben zonguldağa götürdüm. (şimdilerde 4aylık) haber geldi "ağzı-yandamağı- yaralanmış. başka bir hayvan yada insan yaralamış...canım sıkkın.

beneklikedim


Gebze den kaçtığım kentten kalan


25 Ağustos 2009 Salı

Yine,

Yine başladı sabahları uyanmak istemeyiş bende. Yine umutsuzluk türküleri dönüyor plaklarda...

Anlatıcı ve dinleyici halleri:)) Güzel kamp


SFK kampı Denizkent Kemal Türkler Tesisleri

geldi
geçti
gelecek
geçecek ve
gidecek

1 Ağustos 2009 Cumartesi

Çayın rengi mi tadı m?

Gideros denilen ülkem güzelliği, uzun dağ yollarından giderken ansızın görebilirsiniz.

25 Temmuz 2009 Cumartesi

İşte ekledim bir şiir

O türkülerin tınısı
ölüm gibi işliyor yüreğime
Ah çocukluğum
Yokuş yukarı çıkan hayatım
Şimdi sarı ağu çiçeklerinin açtığı
O eski yeşil ölümüm.

Gittiğim
Varamadığım
Geldiğim
Göremediğim.

Bana kalan nedir
Fındık bahçelerinin dikenli yeşilliğinden
Bir ıslık sesi uzak sessizliklerden
Dere çağıltısı yağmur sonrası
Gelmeyen baba, ol-a.mayan anne

Bana kalan nedir
Akşam karanlığı
Issızlık
Ay ışığı yalnızlık
Ağustos böceği

Siyah yeşil meşe ağaçları
Gölge,kara benekli gölge
İçe doğru çoğalan dünyam.

Acı bir ışık doluyor gözüme çilek renginde

15 Temmuz 2009 Çarşamba

yağmur /denge

Günlerce sıcaktı..inanılmaz bunaltıcı sürdüydü.4 gündür de aralıksız yağıyor... zeminden kopan toprak nehirlere denizlere sürükleniyor..
yeşillik görkemli yeşillik..ancak yağmurun ardından yüksek nem bunaltıyor. yağmur uzun süürünce de sorun ..Dünya yı insan için yaşanmaz yapmaya devam ediyor ...
denge denge, neredesin.

6 Temmuz 2009 Pazartesi

Zonguldak'tayım

3 Temmuz günü geldik... istanbulun gürültüsünden kaçmak denir buna. belkilerle ,daha iyidirlerlerle taşımak kendini başka yerlere.
Yeşil ise yeşil,sessiz ise sessizlik...peki nedir bu ağrı bu ağırlık bu grilik...
taşıyamıyorum ARTIK.

25 Haziran 2009 Perşembe

15 Haziran 2009 Pazartesi

yorum_suz_uz

Segili Blog,
Seni yetim bırakıyorum. bak, yalnız değil yorumsuz-sun. Neki ,kriteri batsın bu hayatın...

6 Haziran 2009 Cumartesi

Uyanmak istememek

Artık hergün bir anlamsızlığa uyanıyorum. Hiç bir şey istemiyorum. tatsız bir ruh haliyle yataktan çıkmak istemiyorum.Ama yatmakda istemiyorum.
kalkınca kedilere mama veriyorum.balkonu temizliyor kendime istemeye istemeye çay koyuyorum.
Hep birşeyler eksik...hayata tutunacağım dal yok gibi. Ben ne istiyorum bilmiyorum. Ne olursa güzel olacak dünya deseniz bilmiyorum. Bu enerji bitikliği arka planı görme halim umutsuz yapıyor beni..
Ütopyam yok.Bir kötülüğü engelleme isteğimin hala var olması ise tek yaşam nedenim gibi...
yazılarımı toplayamayacagım galiba..çoklar neresinden başlayacagımı bilmiyorum.Şiirlerimse aynı acıyla duryor kağıtlarda...

4 Haziran 2009 Perşembe

Yağmur ve Çınar Ağacı

Bankada idim ,bekliyordum kocaman camlardan sokağa, epeydir kuruyan otlara düşen yağmura bakıyordum.
Önce ince ince, sonra arttı. insanlar semsiyelerini açtılar. yağmur nizami yapılmayan asfalt kenarlarına birikti. Hızlı geçen taşıtlar savurdu suları .Yol kenarında bekleyen insanlar yoktu..
Tek bir çınar ağacına dokunmamışlar nasılsa.sevindim. Orada yolun ayrım yaptığı yerde güzelliğiyle direniyordu

2 Haziran 2009 Salı

Çay en hızlı hararet gidericidir

İçtiğimiz su midemizde vucut ısısına ugun hale getirlerek emilir-kana geçer .Bu demektirki çok soğuk su içtiğinizde kana geçmesi gecikeceğinden susuzluk hissiniz de uzar. Siz tekrar tekrar su içersiniz...böylece mide ısıtamayacagı kadar su ile dolar ve kendi üşür...
Bu nedenle çay hem yavaş içilmesi hemde vucut ısısına (36derece) yakın ısıda oluşundan kolay emilir. Kana karışır. çay bu hızlı emilimi sayesinde diüretiktirde. Yanı hızlı boşalır.
Esas mesele çay içmek değil soğuk su içmemektir.
:))))

Öğrencisine cinsel istismar ve tcvüz eden erkek öğretmen

Bir sürü öğrenciyi toplamış getirmiş mahkeme koridoruna"ben sevilen bir öğretmenim,bakın işte bu kız öğrenciler benden yanalar, diğer kız bana iftira atıyor" demeye geliyor...
Unutuyorsun, sadece kötü erkekler tecavüz/taciz etmiyorki. Bildiğimiz onlarca "iyi" erkek var kadınları taciz etmiş/tcvüz etmiş..
Hiç bir kadın,ama hiç bir kadın yok yere "bana tecavüz edildi"diyemez. kaldıkı kadına dayatılan suçluluk kültürü -her durumda susmasını saklamasını sağlar. Bu nedenledirki tecavüzü açık eden kadınlar çok güçlü olmak zorundadır. Hem kendini suçlamaktan vazgeçecek,hem onu suçlayacak onlarca insana karşı direnecek, hemde tecavüzün psikolojik tarvmasına göğüs gerecek...çok zor.
Oysa "ne olursa olsun "hiç bir kadın tecavüzü hak etmiyor.Erkeğin sığındığı binlerce bahane asla ve kata onu haklı çıkaramaz. tecavüz ciddi bir insanlık suçudur ve kadına yönelik şiddetin en ağırıdır.
Suçlu "biz"değiliz. Suçlu erkek egemen zihniyeti kadın bedeni üzerinde üreten erkeklerdir...
Umuyor ve bekliyorum o erkek/öğretmen cezasını bulsun ,onun suçsuzluğuna şahitlik eden öğrencileri de yok yere"hiç bir kadının tecavüze uğradım "diyemeyeceğini öğrenebilsinler.
Kadının beyanı esastır.

31 Mayıs 2009 Pazar

Bugün pazar

canımı daraltan günlerin sabahı, olmayan kahvaltı saatlerinin hüzünlü bulutu.
Aile ne olmalıdır biliyormusunuz..bir pazar sabahı beraber hazırlanmış kahvaltı masası etrafında oturan insanlar topluluğu....ötesi yok. Bunun dışında bir aile kavramı tanımıyorum. gerisi baskıdır,patriyarkadır,,zorunlulktur.

30 Mayıs 2009 Cumartesi

Erdek Yolu..


Bana ne'yi anlatmaya kalksam kitap olur.
Eskiler eskimiyor.
Öylece kalıyor.

29 Mayıs 2009 Cuma

papatya


bu çiçek Almanya topraklarında mı açıyor.
çiçekçiden alınmış değil,kırlardan toplanmış gibi.....

21 Mayıs 2009 Perşembe

Adalar (heybeliada)

sabah 9.30 Adavapuruyla hareketlendim heybeliada'ya doğru.
kendimle kaldıkça kötüleşen,kötüleştikçe kendimle kalan yanıma bir arkadaş müdahale etti ve "hadi heybeliadaya gel"dedi.
ne iyi etti.
gezdirdi beni adanın çam kokulu yollarından,tepelerden turkuaz rengi marmara sularına bakarak.
İyi şeyleri görebilen gözler kötü şeyleri de görüyor. çöpler çöp çöp atanlar. neden ama neden?
Belediye'ler har hafta başı 20-30 kişilk ekip kurup gezmeli o çamlıklaarı tek tek toplamalı-toplatmalı piknilçilerle. Ve bir küçük not iletilmeli daha vapurda iken veya iskeleye inerken insanlara"" lütfen çöpleerinizi çöp kutusuna atınız""...atmayanlardan ücret alınmalı..kontrol edilmeli..
Yakışmıyor pet şişeler ,hele de adalara..
Orman bakanlığı dinlenme tesisi yapmış.tesise giden yola öyle bir kalp beton dökülmüş ki" bu kadar mı düşüncesizlik olur, bu kadarmı katledilir doğa "diyorsunuz...tesisin hemen yanında pislik içinde bir denize girme-me yeri daha var. bira kutuları,atılmış kısa donlar...
Yine de yürümek güzeldi adanın yüksek yollarından aşağı doğru.
Teşekkür ederim düşünceli arkadaş.

19 Mayıs 2009 Salı

yarım kalmış şiirler toplamı..

Bloglara bakmayı-okumayı-yazmayı sevemedim nedense...kimse de benim bloğuma bakmıyor olabilir haklı olarak..Uğramadıklarımın uğramaması gibi mi? Değil ,Esas mesele uğradıklarımın uğramaması.
Üsküdar'a gelirken herkese yakın olduğumu -bana ulaşmanın daha kolay olabileceğini de hesap etmiştim. Ama öyle olmadı. geçiyordum uğradım hissi varya, çok severim. Hani bir arkadaş tamda "buralardan geçerken bi uğrayıp iki laf edelim Bir çay içelim".diyebilseydi..
Ben bunu yaparım oysa.
Neyse olmuyor demek ki.
Not kağıdımın 19 mayıs kısmına "Hülyalar Gelecek"yazmışım...gelemediler.geçemediler. Önemli değil diyemiyorum.Önemli.Ama dertlenmemeye çalışıyorum. Sorun etmiyorum.

yarım kalmış şiirler toplamıyım..

26 Nisan 2009 Pazar

Yoksulluğa Mahkum Edilmek



hilal,grevdeki erkek işçi ve hasbiye.

Patronlarından karından hiç birşey eksilmediği halde açlığa yoksulluğa mahkum edilen işçiler

hakim ve savcıların patron olduğu mahkemelerde "yoksulluğa mahkum ediliyorlar"

Meha(lcw)grevcilerini ziyaret...


Elmabahçe ,LCW taşeronu işçileri kapıya bırakmış. sendikasız işçiler 2 defa mağdur. İşçi kadınlar 3 defa mağdurlaştırılmış..

Sebeb Ne Olursa Olsun

Sinirlerimi kontrol etmeliydim.
bazen başaramadığım için, özür dilerim,kendimdende sizden de.

3 Nisan 2009 Cuma

hüzünlü çocuğun yüzü

Çook eskiden,ben Ege üniversitesindeyken , mesleki uygulama için karşıyakada bir çocuk yuvasına gitmiştik.
Tren istayonunun sol taraflarında bir yerde idi. Bahçesinde sarı kırmızı güller açan bir çocuk yuvası...Aklıma nereden düştü bu anda bilemiyorum..Ama orada (şimdi 34 yaşlarında olan) bir çocuk vardı adı abdullah portakal idi. hüzünlü bakan bir çocuktu. Biz de 20li yaşlaarda öğrenciydik...ben hep içimde taşıdığım hüznümle o çocuğun yüzü gibiydim sanki..

2 Nisan 2009 Perşembe

4*


Mezarlık ve kadınlar,
Hep uzak tutuldugumuz alanlar.

3*



Mor bayraklarla...

Buda tarihe not düşüle...

2


Tarihe not düşüle,
Erkek şiddetiyle yaşamı gaspedilen Melek, şimdi kadınların omuzunda...

Melek'in cenaza töreni , gazi cem evi.


Söz fotoğrafın

31 Mart 2009 Salı

Boğaz içi ünivsitesinde "kadın öğrencilerle" söyleşi

Bu gün Boğaz içi üniversitesine gidecegiz.Benim için ilk gidiş .
Konu:Pippa Cinayeti ve kadına yönelik Erkek şiddeti. Bunun üzerine 3 kadın söyleşi yapacağız.

kadın ve kadınsı olan herşeyden nefret eden erkekLİK ,ilk fırsatta o nefretini kusuyor ve bi şekilde ya taciz,ya tecavüz ediyor.yada öldürüyor..

29 Mart 2009 Pazar

bayram sokak çıkışı:)


afişlemecem

seçim için feminist aday ,çalışmalarından

ilktir,seçim için
feministlerin feminist aday göstermesi ve bunun için kolektif çalışma yapması

Bitemez

Bitmedi

12 Şubat 2009 Perşembe

Kadınlar Vardır



"kadınlar vardır"şarksını söylerken...

"Feminist Aday" Basın Toplantısı

Feministler -ilk defa-içlerinden bir kadını Belediye Başkanlığı için Aday gösterdiler. feminist söz üretmek,kadınları dışlayan-nesneleştiren politikalara hayır demek için....kadınlar evlerinizden çıkın

1 Şubat 2009 Pazar

Nerede Nasıllar

bir çok şiirim var,ama buraya yazmıyorum..çünkü ben onları defterlerimin sarı yaprakları arasında saklaken -başkaları almasın diye....

eskiden-çok -şiirim-gitti. nerde nasılllar bilemiyorum..

23 Ocak 2009 Cuma

14 Ocak 2009 Çarşamba

Bloğumun SAAT sorunu var

tarih ve saatlerde bir sorun var..nasıl düzeltilir bilmiyorum da..

11 Ocak 2009 Pazar

Karamsarlık

beni her fırsatta yoklayan başıma musallat olan,bazen 5 dakika bazen 5 saat bazen 5 gün misafir kalan karamsarlıklarımdan birini daha yaşadım bugün...
ner zaman nasıl ortyaya çıkacağını bilmiyorum.bazen bir sözle bazen bakışla gülüşle tavırla veya sebebiz geliyor başımda dolanıyor ..uçurum kenarından yürüme hali..
Bir rüzgar çıkıp dağılana kadar beni boğuyor.

8 Ocak 2009 Perşembe

heyhatt hayat


doğum günümde filiz karakuş bana sürpriz yapmıştı..Eylem fotolarımdan bir slayt...
buda onlardan biri...Ayşe Yılbaş davası için istanbul adliyesine giderken,,,

6 Ocak 2009 Salı

SFK


Aylin hazırlamış bu takvimi.
beğendim.
Çok beğendim
Kadınlar kendi hayatlarını yaratmalıla, yaşamımızı kendimiz yaşamalıyız.

2009 gelmiş de geçiyor

Artık Üsküdar dayım.Bi uğrayın annem yaaa!!!