Bir piknik alanı. O da ne hiç çöp yok..
En büyük Sinagog...Bu yapıların harika taş işçiliği olduğunu estetikliğini ,söylemeye gerek yok..
Budapeşte halkın yerleşimine göre 1. bölge 2. bölge vb ayrılıyor.Bu ev 2nci bölgede.
Özgürlük heykeli(defne dalı tutan kadın)galler tepesinden Tuna nehri ve köprüleri. Şehrin ortasından nehir geçiyorsa o şehri güzelleştiremeyen belediye başkanı olmamalı...Nehir'in her güzelliğini değerlendirmişler..kenar boyu yürüme yolları bisiklet yolları yeşil geniş kaldırımlar...köprüler(7)Gezinti vapurları vs vs..
Lizbon'da da dikkatimi çekmişti. Heykellerde ayrıntıların işlenmesi. Atı çeken şövalyenin yeleğindeki düğmeler,işlemeler dahi muhteşem ...
Kaldırımlar ve alanlar taş döşeli. Yürürken bacaklarınız yorulmuyor. Asfalt gibi sıcak suratınıza çarpmıyor. Şehrin içine asfalt dökülmemeli zat.
Budapeşte de her an har türlü taşıta rastlamak mümkün. 2 defa limuzin gördüm:)) üstü açık çeşit taşıtlar, bisikletten at arabasına, metrodan, tramvaya, belediye otobüsüne kadar her şey var.
Zaten SSCB-macaristan işgali sırasında- vakti zamanında ilk metro ağını Budapeşte'de yapmış. Perihan "metro vagonlarının çok eski olduğunu.." söyleyince,'demekki metroları çok eskiden beri var'diye düşünmüştüm. mavi sarı yeşil gibi hatlarla tüm şehrin altı metro ağı.
Türkiye'de olduğu gibi suyun içinde plastik şişeler yüzmüyor. Gayet temiz ve düzenli...Kocaman bir parkın kenarında harika bir şato.
Bir klise kapısı...Bu kliseler yapılırken halktan ne kadar para kesildi acaba...
Parlemento Binası ile Tuna nehri arasında uzun bir yaya yolu var. kah otur , kah yürü...kimse kimseyi rahatsız etmiyor.
Bu bölgede otomobil yolu, tramvay bisiklet ve yaya yolundan ayrılmış. Sokaklarda başıboş köpek yok..Hemen herkesin tasma ile gezdirdiği bir köpeği var. Köpekler dışkıladığında bir poşetle alıyorlar, yerde bırakmıyorlar.
Sarı süsen çiçeğini ilk defa budapeştede gördüm.
Bu -bizdeki pişi gibi- yiyecek her yerde var. panayır yerine kurulu dükkanlarda pişiriliyor,üstüne et veya kaşar koyup yiyorsun..
Ağaçlara verilen önem..şu deliklerden de su alsın diye...Ağaçların su çanakları büyüme olasılığı göz önüne alınarak çoğu yerde 1metre kareden fazla idi.
Opera Binası önündeki heykel, Aslanın kafasını eline almış.
yayalar geçerken duran trafik..ve alabildiğine geniş ve asfalta sıfır yaya kaldırımları
1956 Macaristan SSCB işgalinden kurtuluyor. Top atışıyla delinmiş kale duvarı öylece bırakılmış..
Bütün evler az katlı, hemen hepsi bizim beyoğlunun arka sokaklarında kaybolmuş tarihi evler gibi oyalı işlemeli..
Panayır yeri..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder